Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Türban... Baykal'ın ipiyle kuyuya inilmez

Türban... Baykal'ın ipiyle kuyuya inilmez

Gazetelerdeki haberleri okuyunca, “Adalet Partisi günleri” geldi aklıma... Hani, Ispartalı Nurlu Süleyman’ın “Allah, Kur’an, Peygamber ve Ezan’ı” dilinden düşürmediği AP’li günleri...
Ve tabiî; kendisine “Allah ve Peygamber’den bahset” diyen parti kurmaylarına, “Allahaısmarladık dedik ya!” diyen İnönü’nün kırılmaz inadı!..
İşte o günlerde, “din düşmanı” imajını silmek için “halkın içine” girip, köy köy dolaşan CHP’liler, Karadeniz’de bir köye gitmişler... O köyde de, “yaşlı bir teyze” varmış ki, “ne derse, o” olurmuş... Anlayacağınız, “sözü dinlenir, hatırı sayılır” biriymiş... “Yaşlı teyze”nin bu saygınlığını bilen her parti, gider “propaganda”sını ona yaparmış...
CHP’liler, “biz CHP’den geliyoruz” deyince, yaşlı teyze sormuş: “CHP ne demek?”
Yaşlı teyzenin “dinî hassasiyet”ini bilen CHP’liler; “CHP demek, Cenab-ı Hakk’ın Partisi demek” demişler!..
Yaşlı teyze, “AP’den gelenleri” hatırlatarak; “çok güzel ama” deyip eklemiş: “Daha dün Allah’ın Partisi’nden geldiler!.. Bu seçim onlara söz verdim!.. Bir dahaki sefere, belki size oy veririz!”
Dedim ya, gazetelerdeki haberleri okuyunca, o günler gelmişti aklıma... 3 Eylül tarihli gazetelerde, “CHP halka karışacak... Baykal’ın Evliya çelebi dönemi” başlıklı haberleri okuyunca; “tamam” demiştim; “CHP, halkın gücünü kavradı!.. Halk Partisi, nihayet halkı hatırladı!”
Siz olsanız böyle düşünmez misiniz?... çünkü efendim; Deniz Baykal, İzmir Enternasyonal Fuarı’nın 76’ncısının açılışı için gittiği İzmir’den oldukça memnun ayrılmış... İzmir’e, “cebinde haritasıyla” gelen Baykal, gideceği yerleri tek tek belirleyip kendisine “yol haritası” çizmiş!..
CHP İzmir İl Başkanı Kemal Karataş, “Baykal, bundan sonra halkın arasında olacak. Evliya çelebi gibi yollara düşecek” demiş!..

BAYKAL’A PEK GüVENİM YOK!
Aslında iyi bir gelişmeydi... 1940’lardan bu yana, “halka rağmen halkçılık” gibi bir strateji güden, halkı “cahil ve sersem” yerine koyan, “Profesörle çoban’ın oyu aynı olamaz” deyip, “halka tepeden bakan” bir CHP’nin “halka karışacak” ve onunla “barışacak” olması, çok iyi bir gelişmeydi!..
Ne var ki, bunu yapacak olanın Deniz Baykal olması; ne yalan söyleyeyim, pek güven vermemişti bana!..
çünkü, Bay Baykal; Bosna-Hersek’e giderken götürdüğü “beyaz başörtüleri” için “Bunlar temizliğin, bunlar güzelliğin, bunlar iffet ve namusun sembolüdür” demiş ama Ankara’ya dönünce, aynı “örtü”lerin “irtica sembolü” olduğunu iddia etmişti!..
Dolayısıyla, “Baykal’ın ipiyle kuyuya inmek”ten hep çekinmişimdir!..

TüRBAN'A DAİR 14 KONUŞMA!
Nitekim, şu son günlerde meydana gelen gelişmeler, maalesef beni bir defa daha haklı çıkardı.
Eylül ayında, "halka karışmaya, halk ile barışmaya" karar veren Bay Baykal, bugün, halkı yine "karşısına" aldı!..
AK Parti ve MHP kurmaylarının "başörtüsü sorununa çözüm" girişimleri üzerine, Bay Baykal'dan gelen tepkiler, bir defa daha gösterdi ki; "katran"ı ne kadar eritirsen erit, asla "şeker" olmaz!..
üşenmedim, saydım... Bay Baykal, bugüne kadar, içinde "türban" geçen tam "14 konuşma" yapmış!..
Kimi "toplantı"larda yaptığı konşumalar, kimi de gazetelere verdiği "özel demeç"ler!..
özetle demiş ki;

- BAŞöRTüSü SORUNU YOK: Bu konuları konuşmaktan hoşlanmıyorum ama Başbakan gündeme getiriyor. önce adını doğru koyalım, çünkü iş oradan başlıyor. Türkiye'de bir başörtüsü sorunu yoktur. Kim sorunun adını başörtüsü olarak koyuyorsa bilin ki gizlemek için yapıyor. Başörtüsü tarihi, kültürel, geleneksel bir örtü olarak doğal şekilde hayatımızdaki yerini alıyor. Sorun türban sorunudur. Maskelemesinler, türban desinler. Olay bu, herkes de buna siyasi simge diyor.
(16.1.2008)

- TSK'YA GİRER- "Hem dini hem siyasi simgelerin bir anayasal yaptırıma, bir kamu düzeni uygulamasına yol açacak şekilde kullanılması, kabul edilemez. Bu yola girince, kamu hizmeti gören ve veren kişilerin; öğretmenlerin, yargı mensuplarının, sağlık çalışanlarının, emniyet güçlerinin ve giderek askerlerin dini siyasi simge kullanma arayışına giden yolun kapısını açmış oluyoruz."
(18.1.2008)

- BU SEVDADAN VAZGEç- "Gel bu türban sevdasından vazgeç. Yargıtay ve Danıştay'ın uyarılarını dikkate al. ülkeyi germe. Yaşanan olaylar açıkça göstermiştir ki, bu yaklaşım, bu zamanlama ve bu dayatma ülkenin siyasi istikrarını, siyasi dengesini sarsmadan gerçekleştirilemeyecektir. Artık bu noktada Başbakan, yeni ve soğukkanlı bir değerlendirme yapmalıdır. Başbakan gelişmeleri dikkate almalı, bu sevdadan vazgeçmelidir."
(20.1.2008)

- YASAKLANMALI- "Türbanın Türkiye'deki laik ve demokratik rejimi ortadan kaldırmak isteyen siyasi görüşün simgesi haline geldiği açık, yasaklanması gerekir."
(23.1.2008)

- LAİKLİK SüRECEK Mİ- Tartışılan konu türban konusu değildir. Türkiye Cumhuriyeti'nde laiklik anlayışı var olmaya devam edecek midir, etmeyecek midir? Konu budur. Birileri artık kendilerini yeterince güçlenmiş, meydanı yeterince boşaltmış, istediklerini istedikleri gibi yapabilir hale geldiklerini düşünüyor olmalılar. Zamanının geldiği anlayışı artık onların içinde şekillenmeye başlamıştır. Tartışılan budur. Türkiye'de bundan sonra laik bir Cumhuriyet devam edip etmeyeceği konusudur.
(27.1.2008)

- ONLAR FARKETMEDİ Mİ?- "Herkesin inancı, kimliği saygıdeğerdir. Hepsinin başımızın üzerinde yeri var. Bu devlet hepimizin devletidir. Devlet o mezhebin de, bu mezhebin de devletidir. O nedenle devlete üniforma giydirmek, devleti o inancın simgesi haline getirmek yanlıştır. Herkesin inancına ve yaşayışına saygımız var. Kimsenin kılığına-kıyafetine karışma hakkı hiçbirimizde yoktur. Herkesin kılık ve kıyafetine saygı duyuyoruz, ama devleti belli bir kılık-kıyafet içerisine sokmanın yanlış olduğunu söylüyoruz. (...) Hak ve özgürlüklerdeki kısıtlamayı gelmiş geçmiş devlet adamları fark etmedi de, şimdi birileri mi fark ediyor? Atatürk'ü, İnönü'sü, Bayar'ı, Menderes'i, özal'ı bu meseleden habersiz miydi?"
(28.1.2008)

BAYKAL, HANGİ SöZüNDE SAMİMİ?
Bunlar, Bay Baykal'ın sözleri... Mümkün olduğunca "tam metin" vermeye çalıştım ki; yarın ortaya çıkıp da, "sözlerim çarpıtıldı" veya "makaslandı" demesin!..
Görüyorsunuz ya;
1993'lerde Bosna'ya "örtü" götürürken, bunların birer "temizlik, iffet, güzellik ve namus sembolü" olduğunu söyleyen Bay Baykal; 15 yıl sonra bugün aynı "başörtüsü" için ağzına geleni söylüyor!..
"Dini simge" diyor, "siyasi simge" diyor, "laikliği tehdit sembolü" diyor!..
Diyor oğlu diyor!..
Peki, ama adama sormazlar mı;
"15 yıl önce Bosna’ya giderken yaptığın mı doğrudur, yoksa bugün söylediklerin mi?"
Bilmem dikkatinizi çekti mi?..
Bay Baykal'ın, "iki lafından birisi, diğerine uymuyor!"
Meselâ, diyor ki;
"Herkesin inancına ve yaşayışına saygımız var... Kimsenin kılığına-kıyafetine karışma hakkımız yok!"
Ama, "öteki cümle"de söylediği şu:
"Tartışılan konu türban konusu değildir, tartıştığımız konu Türkiye Cumhuriyeti'nde laiklik anlayışı var olmaya devam edecek midir, etmeyecek midir? Konu budur."
Ya hu, bu ne "perhiz"dir, bu ne "turşu?"
Bir karar ver birader;
Hem "Kimsenin kılığına-kıyafetine karışmaya hakkımız yok" diyeceksin, üstelik "inanç ve yaşayışa saygılı" olduğunu söyleyeceksin, ama hemen "aba altından sopa"yı göstereceksin;
"Türban laikliğe aykırıdır!"
Evet, Bay Baykal karar vermelidir;
"Kılık-kıyafette özgürlük" konusunda mı samimidir, yoksa "laiklik" konusunda mı?
Laiklik konusunda samimi ise, tekrar sormak gerekir:
"Laiklik, bir din düşmanlığı mıdır ki; başörtüsüne özgürlük tanımak, laikliğe aykırı olsun?”
öğrenciler, açıkça söylüyor işte:
"Biz, başörtüsünü inancımız gereği örtüyoruz... Başka bir amaçla değil!"
Böyle olduğunu bile bile "başörtüsü" sorununun çözümünü bir "rejim sorunu"na dönüştürmeye çalışmak; bana göre "samimiyet" değil, bir "acziyet"tir!..
üstelik de, "istismar"dır!..

O öRTü DE "TüRBAN"(!) DEĞİL Mİ?
Şu yukarıdaki fotoğrafa, lütfen dikkatlice bakın...
Bu, "CHP'nin seçim afişi"dir!.. Gördüğünüz gibi, "CHP seçim otobüsü"nün önünde, bir "Türkiye fotoğrafı" var!
Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine!..
Peki, ya şu "başörtülü kadın"a ne dersiniz?..
Sahi, soralım mı Bay Baykal'a:
Bu hanımın başındaki örtü; "türban" mıdır, yoksa "başörtüsü" mü?..
Siz diyorsunuz ya; "Türkiye'de başörtüsü sorunu değil, türban sorunu var!"
Demek oluyor ki;
Bu hanımın başındaki örtü "türban" değil, "başörtüsü"dür!.. Yani, CHP buna "razı"dır!..
O halde; gayet net, gayet açık ve dobra dobra söylüyorum ki;
"CHP'nin teklif ettiği örtünme biçimi eğer buysa, aha buraya yazıyorum, buna ben de razıyım!"
Madem ki "CHP'nin razı olduğu" örtünme şekli budur... Madem ki, bu örtünme biçimi "türban" değil, "başörtüsü"dür, o halde daha neyi tartışıyoruz ki?..
Bence; AK Parti ve MHP kurmayları bu fotoğrafı alıp, "CHP'lilerin gözüne" sokmalıdır!..
Demelidirler ki; "Bu hanım, bizim için de modeldir!..
O halde, buyrun birlikte çözelim şu sorunu!"
Ama hayır... Gerek Baykal'ın, gerek CHP'lilerin genlerinde "sorun çözmek" yoktur!.. Onların genlerinde "sorunun bir tarafı" olmak ve onu "istismar" etmek vardır!..
İşte, bunun için diyorum ya;
"Baykal'ın ipiyle kuyuya inilmez!"

---------------

Cumhuriyet mitingçileri!!!
Şimdi size, 30 Nisan 2007 tarihli Cumhuriyet gazetesinden bir haber sunmak istiyorum... Cumhuriyet, çağlayan Mitingi'ni şöyle duyurmuş:
"Cumhuriyet Mitingi için alana gidenler Cumhuriyet gazetesinin önündeki Prof. Dr. Nurettin Mazhar öktel Sokağı'ndan geçerken "Satılmamış medya işte burada", "Bu halk sizinle gurur duyuyor", "Cumhuriyet'e uzanan eller kırılsın", "Yaşasın Cumhuriyet", "İyi ki varsınız" sloganları atıp tempo tuttu.
Mitinge ilahiyat profesörü Zekeriya Beyaz, ressam Bedri Baykam, adı Hrant Dink suikastına karışan emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Danıştay saldırıları kapsamında gözaltına alınan eski subay Muzaffer Tekin de katıldı.
Evler, arabalar bayraklarla donatılıp halk, Cumhuriyete sahip çıkmanın bayramını yaşadı."
Ne garip değil mi; o zaman "Cumhuriyet'e sahip çıkmak" için yürüyenler, şimdi "Cumhuriyet gazetesine bomba attırmak"la suçlanıyor!..
O günün "Cumhuriyetçi"leri de, bugün "Ergenekoncu" çıktı iyi mi?..
Hani, her zaman derim ya; "At izinin, it izine karıştığı" bir ülkede yaşıyoruz... Gerçekten de öyle; "Cumhuriyet"çiler ile "Ergenekon"cular, birbirine karıştı!..
"Kim, kimdir" anlayan beri gelsin!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi