Baykal’ın evine “Dolar dolu çanta” gönderildi mi?
Herhalde “derler” hikâyesini bilirsiniz... Derler... Bir şey yapsan da derler, yapmasan da!.. Kimsenin ağzı torba değil ki, büzesin!.. “Ağzı olanın konuştuğu” bir ortamda, “öyle olsa” da derler, “olmasa” da!..
Hele de; “adın çıkmışsa dokuza, inmezse sekize” her şeyi derler, her karayı çalarlar!.. “Yaptı” derler, “aldı” derler, “çaldı” derler!.. Derler oğlu derler!.. Meselâ, Bay Deniz Baykal ortaya çıkıp; hiç aslını-astarını araştırmadan; “Başbakan, dünyanın en zengin siyasetçileri arasında yer alıyor” der!.. Der mi, der!.. Nasıl olsa, dilin kemiği yok!.. Ama, birileri de ortaya çıkar ve Baykal için “başka şeyler” der!.. “Şirket” der, “çanta” der, “milyon dolarlar” der, “servet” der!..
Bunu derken de;
Ne “belge” koyarlar ortaya, ne de “delil!”
“İddia”yı ortaya atarlar, “kanıt” olarak da, “medyadaki haberleri” gösterirler!..
Evet, haberleri gösterirler ve derler ki; “Baykal’ın evine çantalarla milyon dolarlar gönderildi mi?!?”
ERGENEKON’A BU SAHİPLENME NİYE?
Baykal, istediği kadar; “Bu da nereden çıktı?” desin... İddiayı ortaya atanlar, “Baykal’ın sözleri”ni hatırlatır ve sorar: “Ergenekon Terör Örgütü’ne duyduğun bu muhabbet neden?.. O çantadan dolayı mı?!?”
Doğrudur... Bay Baykal, gerçekten de “Ergenekon’a muhabbet” beslemektedir...
Bu muhabbet ve sempatisini de hemen her seferinde ve her platformda göstermiştir!..
Meselâ;
Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek ve İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda ismin, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınmasına sert tepki göstermişti Bay Baykal...
"Türkiye'yi tehlikeli günler bekliyor" demiş ve eklemişti: “AKP, kadrolaşma aşamasını geride bırakarak, kendi derin devletini inşa etme aşamasına gelmiştir. Kadrolaşma çabaları sonuç veriyor, meyvelerini toplama aşamasındalar. Derin devletin kendine göre hukuk, anayasa, yargı ihtiyacı ortaya çıkar.
Bu süreç, demokratik hukuk devletine uygun bir süreç değildir. (...) Aydınları, düşünürleri baskı altına almak, yıldırmak için iktidar olanaklarının kullanılması kabul edilemez.”
Bay Baykal, 22 Mart 2008 tarihli gazetelere yansıyan bu sözlerinden sonra, 2 Temmuz 2008 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilciliği’ni ziyaret etmiş, orada da;
“Toplumun çok saygın, değerli, anlayışı, değerleri bilinen, yıllardır toplumun gözü önünde, kimliği her türlü tartışmanın üstünde olan insanların birbiri ardından gözaltına alınmasının, muhalefetin bir genel tasfiyesi arayışının parçası olarak algılandığını” iddia etmişti!..
Bay Baykal, 4 Temmuz 2008 tarihinde ise, ağzındaki baklayı çıkarmış ve adeta gürlemişti;
“Başbakan, Ergenekon Dâvâsı’nın savcısı ise; Deniz Baykal olarak, ben de avukatıyım!”
BOMBAYLA MUHALEFET OLUR MU?
Herhalde anladınız...
“Ergenekon Terör Örgütü sanıkları”nın hemen hepsi, Bay Deniz Baykal’ın gözünde “aydın”dır, “düşünür”dür, “değerli”dir, “çok saygın”dır ve “kimlikleri, her türlü tartışmanın üzerinde”dir.
Onların tek suçu “muhalefet” etmektir!..
Sanıkların hemen hepsi “AK Parti iktidarına muhalefet ettikleri” için gözaltına alınmış veya tutuklanmışlardır!..
Başkaca suçları yoktur!..
Evet, Bay Baykal bunları der!..
Ama AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün gibiler de ortaya çıkar ve der ki;
“Dünyanın neresinde silahlarla ve bombalarla muhalefet yapılıyor?.. Bunlara göz mü yumulsun?”
Bu soruyu soran Nihat Ergün, haksız da sayılmaz...
Gerçekten de; “silah”larla, “bomba”larla, “mayın”lar ve “plastik patlayıcı”larla muhalefet yürütüldüğü, dünyanın neresinde görülmüş?..
Bütün Türkiye gördü işte...
Merhum Mehmed Akif’in;
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda;
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda”
Dediği topraklardan, artık “şüheda” değil, “bomba”lar ve “silâh”lar fışkırıyor!..
Bu silahları toprağın altına gömenler de, Bay Baykal’a göre; “AK Parti’ye muhalefet” eden “aydın”lardır, “düşünür”lerdir, “saygın insanlar”dır, iyi mi?..
Benim bildiğim muhalefet; “kelâm”la ve “kalem”le yapılır... Demek oluyor ki, Bay Baykal’a göre; “silah ve bomba” ile de muhalefet yapılabiliyormuş!..
Böyle bir muhalefet anlayışı; memleketimize ve milletimize hayırlı olsun efendim!..
Çünkü ben, bir yaşıma daha girdim!..
ŞİRKET!.. ÇANTA!.. MİLYON DOLARLAR!
Bu vesileyle; bir merakımı, daha doğrusu beynimi kemiren bir “şüphe”yi sizlerle de paylaşmak istiyorum;
“Bay Baykal; Ergenekon Terör Örgütü sanıklarını niye bu kadar sahiplendi?.. Çoğunun silahlar, bombalar ve darbe girişimleriyle iç içe olduğunu bile bile, niye onların avukatlığına soyundu?.. Bu işin içinde bizim bilmediğimiz bir yön mü var?”
İşte bu şüphe, uzun süredir beynimi kemiriyordu!..
“Acaba” diyordum;
“Bunun altından nasıl bir bit yeniği çıkacak?”
Derken, AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün, önceki gün düzenlediği “basınla sohbet” toplantısında, kafamdaki istifhamları giderici bazı “ipuçları” verdi!..
Bay Deniz Baykal’ın, Doğu Perinçek tutuklandığında sarfettiği “saygın, aydın, düşünür” ifadelerini hatırlatan Ergün, şöyle devam etmiş sözlerine:
“Bu sahip çıkmanın altında acaba, 1980'li yıllarda Aydınlık Dergisi'nde, 'Baykal'ın evine bir şirketten çantalarla şu kadar milyon dolar gönderildi' iddiaları mı var? Yoksa, Aydınlık Dergisi'nin bu iddialarına paralel olarak Doğu Perinçek ve arkadaşlarının elinde sizinle ilgili yeni iddialar mı var ki siz onlara sahip çıkma gereği duyuyorsunuz?
Siz, 80'li yıllarda siyasi yasaklı olduğunuz dönemde avukatlık yaptığınızı ve bugünkü servetinizin kaynağını o gelirle elde ettiğinizi iddia ettiniz. Bu avukatlık gelirlerinden bugünkü servetinize kaynaklık eden gelirlerinizden, bir zahmet ne kadar vergi ödediğinizi açıklayıversenize!..
Belli ki iyi kazanç elde etmişsiniz. Bu iyi kazancın iyi bir vergisi olmalıydı. Ne kadar vergi ödediğinizi açıklayıverseniz.
Bugün vergi kaçakçılığı konusundaki hassasiyetinizin altında, acaba sizin de geçmiş yıllarda bir vergi kaçakçılığınız mı var?
Şimdiye kadar ödediğiniz vergiyi açıklamadığınıza göre, bir vergi kaçakçılığıyla karşı karşıya olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
Bunlar siyaset değil...
AK Parti'ye, Sayın Başbakan'a davalar açılırken, nasihatın biri bin para... 'Bağımsız yargıya güvenin, Anayasa'ya boyun eğin, şeriatın kestiği parmak acımaz' öğütlerini duyuyoruz.
İşinize gelmeyen olaylar olduğu zaman, 'Canım, zaten memlekette yargı bağımsız değil, parmağımız acıyor...'
Eskiden bunu gecekonducular yapardı.
Belediye zabıtaları, jandarma bir kanunsuzluğu ortadan kaldırmaya gittiği zaman, hemen Türk bayrağı, Atatürk posteri açılır, İstiklal Marşı söylenir, güvenlik güçlerinin görevlerini yapmasına engel olunurdu.
Eski gecekonducular gibi siyaset yapmanın alemi var mı?”
VERGİ KAÇAKÇILIĞINI NİYE SAVUNDU?
Ne yalan söyleyeyim;
Bu sözler, “Deniz Baykal’ın kafasına indirilmiş birer balyoz” gibi geldi bana!..
Bay Baykal’ın “Ergenekon Terör Örgütü avukatlığı”na soyunmasının ve “826 milyonluk vergi cezası” kesilen “Aydın Doğan’ı sahiplenmesi”nin psikolojik tahlili öyle güzel yapılmış ki, ancak bu kadar olur!..
Sahi; Nihat Ergün’ün dillendirdiği ve Aydınlık dergisinin bir zamanlar iddia ettiği gibi;
“Baykal’ın evine, bir şirketten çantalarla dolarlar gönderildi mi?..
Gönderildiyse; bu şirket hangi şirkettir ve çantalarda kaç milyon dolar vardı?..
Bay Baykal’ın servetinin kaynağı avukatlıktan kazandığı paralar mıdır, yoksa çantalarla gönderildiği iddia edilen dolarlar mıdır?
Deniz Baykal, Antalya Zeytinköy’deki arsasını hangi parayla almıştır?.. Avukatlık ücretiyle mi, çanta içinde evine gönderildiği iddia edilen dolarlarla mı?
İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’i ve Ergenekon’u sahiplenmesi bu yüzden midir?.. Eğer Ergenekonculara sahip çıkmasaydı; Doğu Perinçek, o iddiaları yeniden gündeme getirir miydi?.. Baykal, böyle bir ihtimalden mi korktu?
Ya, Aydın Doğan’a sahip çıkması!?.
Kendisi, bir vergi kaçakçılığı suçu mu işlemiştir ki; vergi kaçırdığı gerekçesiyle cezaya çarptırılan Aydın Doğan’a sahip çıkmaktadır?.. Bu sahip çıkışın altında, bir psikolojik dayanışma duygusu mu yatmaktadır?”
Gördüğünüz gibi;
Bu “soru”ları gündeme getirip, “kafamda oluşan şüpheleri” sizlerle paylaştım!..
Ama, hemen söyleyeyim;
Doğu Perinçek veya Aydınlık dergisinin gündeme getirdiği her iddiaya inanmam... Dolayısıyla, “Baykal’ın evine, bir şirketten çantalarla milyon dolarlar gönderildiği” iddiasını da şüpheyle karşılarım!..
Sadece, “çantalarla gönderilen milyon dolarlar” iddiasına değil, Bay Baykal’ın “vergi kaçakçılığı” yapmış olabileceği iddiasına da şüpheyle bakarım!..
Ama, şurası da bir gerçek;
Sen kalkar “Başbakan, dünyanın en zengin 10 siyasetçisi arasında” şeklinde bir iddia ortaya atarsan, Nihat Ergün de ortaya çıkar ve der ki;
“Senin servetinin kaynağı, çanta ile gönderilen o milyon dolarlar mı?”
En başta dedik ya; “Derler!”
Olsa da derler, olmasa da!..
===========
23 Nisan Başkanı!
İlginç... “Adaylığının ilk günleri”nde, “dosyalar”ın hazırlandığından, “Kadir Topbaş’ın yolsuzlukları”nı birer birer açıklayacağından dem vuran Kemal Kılıçdaroğlu, her ne hikmetse “dosya açıklamak”tan vazgeçip, “projelerini açıklamaya” karar vermiş!.. Herhalde, belgelerin “sahte” ve “çakma” olduğunu kendisi de anladı!..
Her neyse... Bay Kılıçdaroğlu, “ilk proje”sini dün açıklayıp, demiş ki; “Sayın Topbaş, bir Pazar günü koltuğunu bana verirse, İstanbul’u nasıl yönettiğimi kendisine gösteririm!”
Kadir Başkan, Kılıçdaroğlu’nun bu isteğini kıramayıp, “hay hay” demiş; “Bir tatil günü kendisini davet edip, oturtacağım koltuğa!.. Sonra da karşısına geçip, soracağım;
Söyle bakalım, ne yapacaksın?”
Bence, Kılıçdaroğlu’nun talebine olumlu cevap vermekle çok iyi etti Kadir Başkan...
İyi olur... Hiç olmazsa, Kılıçdaroğlu da koltuk hevesini alır ve bir daha mızmızlanmaz!..
Bence, en uygun gün, “23 Nisan”dır!.. Malûm, 23 Nisan, aynı zamanda “çocuk bayramı”dır!.. O gün, “çocuk”lar, yöneticilerin koltuklarına oturtulur, sağa-sola talimat vermeleri sağlanır!.. Onlar da, kendilerini “Başkan!.. Bakan!.. Başbakan” filan zannederler!..
Kılıçdaroğlu’na da, “23 Nisan Başkanlığı” yakışır doğrusu!..