Kişinin ne dediği değil,
karşıdakinin ne anladığı önemli
Mevlana diyor ki; “Sen ne kadar konuşursan konuş, bütün söylediklerin karşıdakinin anladığı kadardır.” Demek ki, bunun için “Az ve öz konuşun” diye tavsiye ediliyor.
Dünkü yazımda “Jipe binen başörtülü hanımları tebrik ediyorum” diye yazmış, yarına devam edeceğimi söylemiştim. Yazının içinde SP İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Mehmet Bekaroğlu’nun da adı geçmişti. Bekaroğlu ile karşı karşıya gelmek istemem. O beni tanımaz, ben de onu.
Bu sebeple, şimdi yazacaklarım bir eleştiri değildir. Siyasi biri olduğu halde belleğimde kendisiyle ilgili pek bir şey bulamayınca, “sanal bilge google’a” müracaat ederek şöyle bir sörf yaptım ve hiçbir yorum yapmadan bazı alıntıları aktarmak istiyorum.
Bekaroğlu, kendisini “Müslüman solcu” lanse ederek şunları söylüyor: “Şu anda Meclis’te bir merkez sağ parti var, AK Parti; üç tane de milliyetçi parti var; CHP, MHP, DTP. Çok ciddi biçimde solda boşluk var. CHP’nin solu da marjinal dediğimiz sol da çok fazla bir şey yapamıyor. Ben kendimi siyasetin bu tarafında buluyorum. Solda görüyorum.”
Erbakan hocamız için de Sayın Bekaroğlu’nun söyledikleri var. “Erbakan’ı Yahudi dememesi için uyardım. Ben Erbakan’ı çok iyi tanıyorum. Defalarca da söylemişimdir; ‘Hocam, bu Yahudi kelimesini Siyonizm anlamında kullanıyorsunuz ama o dine mensup olan bir sürü insan var. Yahudi diye bir genelleme yaptığınız zaman, ırkçılık yapıyorsunuz, Hocam haramdır. İslam bunu yasaklamıştır’ diye. Bence yanlış bir şey. Yahudiler diye, Hıristiyanlar diye bir şeye başladığınız zaman, ırkçılık yapıyorsunuzdur.”
Bir röportajında Erbakan hocayla ilgili olarak; “Erbakan hoca, AKP ve Saadet Partisi diye ayrıldıktan sonra attığı her adımda AKP’ye fayda sağlamıştır. Son seçimde de birkaç puanın AKP’ye gitmesine neden olmuştur. ‘Cehenneme Gidersiniz’ gibi çıkışlarla AKP’yi desteklemiştir. Geçmişte de bunu yapmıştır, hâlâ da bunu yapıyor.”
Sayın Bekaroğlu, DTP hakkında da şu görüşleri ileri sürüyor: “DTP’nin Meclis’e girmesi çok önemli, anlamlı. Kürt siyasi hareketi ikinci kez Meclis’e giriyor. Kanaatim o ki, şimdi Meclis’e giren DTP’liler, eskilerden ders almışlar. Aysel Tuğluk’un yaptığı gibi çok aklıselim çıkışları var.”
İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığına aday olunca ilk demeçlerinden biri; “Jipi olan başörtülü bana oy vermesin” olan Sayın Bekaroğlu’nun, Erbakan hocaya yazdığı mektupla ilgili haber ise şöyle:
“Yönetimin uyguladığı politikalara karşı çıkan Genel Başkan Yardımcısı Bekaroğlu partiden ayrıldı. Bekaroğlu, noter aracılığı ile Genel Merkeze gönderdiği dilekçede istifasına gerekçe olarak, ‘iki yıldır yaptığı uyarı ve tekliflerin dikkate alınmamasını’ gösterdi.
Partinin ağır toplarından Mehmet Bekaroğlu, söz konusu değerlendirmelerini yazdığı ilk mektubunda Saadet Partisi’nin genel seçimlerde aldığı yüzde 2,5’lik oy için ‘Milli Görüş Hareketi tarihindeki en kötü sonuç’ nitelemesinde bulunuyor. Erbakan’ın seçimden sonra yaptığı ‘Dimdik ayaktayız, seçmen yanıldı’ açıklamalarını gerçekçi bulmadığını belirten Mehmet Bekaroğlu, şu çarpıcı tespiti yapıyor:
3 Kasım seçimlerinde seçmen, bir dönemin siyaset yapma biçimini aktörleri ile birlikte tasfiye etmiştir. Çok üzgünüm, ama millet, siz ve arkadaşlarınızda artık bir gelecek görmemektedir. Hem seçmen hem de taban, artık yeni vitrin, yeni yüzler istemektedir.”
Sayın Bekaroğlu’nun şikâyetçi olduğu bir başka konu da Erbakan ailesinin yaşadığı lüks hayat. ‘Tabanımız sizin aristokrat yaşantınızdan rahatsızdır’ diyen Bekaroğlu, şu görüşü dile getiriyor: “Artık insanlarımıza bu yaşantının savunmasını yapamıyoruz. Sorular tabanımızı bunaltmıştır.”
Sayın Bekaroğlu’nun Numan Kurtulmuş hakkında da söyledikleri var. Fakat hem yerim kalmadı. Hem de Numan Bey’e olan sevgimden dolayı onları yazmaya gönlüm razı değil.
Diğer yazdıklarıma da razı olmadım ama “siyaset dipsiz kuyudur”. Her yerde her şeyi söylememek lazım. Ve ayrıca siyaset tahammül ve hoşgörü sanatıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.