İslâm’ın ve İmanın Has Hizmetkârları Kimlerdir?
DİNİN has hizmetkârları hangi değer ve kavramlar için çalışırlar? Bunları izninizle saymak istiyorum.
Birincisi: İmandır. Has hizmetkâr, insanları ebedî felâket olan küfür, inkâr ve şirkten kurtarmak için bu hizmeti verir. Dikkat buyrulsun: Hiçbir hizmetkâr doğrudan doğruya kendisi iman veremez ama insanların imanlı olması için çalışır, çabalar.
İkinci madde: Tashih-i itikadtır. Kişinin hem iman etmesi, hem de inançla ilgili temel bilgilerin doğru olması gerekir.
Üçüncü madde: İslâm için çalışmaktır.
Dördüncü madde: Kur'ân hakikatleri için çalışmak, insanların Kur'ân-ı Kerîm'i Kitabullah ve düstur olarak kabul etmeleri için ne gerekiyorsa onları yapmak.
Beşincisi: Resulûllah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti için çalışmak.
Altıncısı: Şeriat için çalışmak. Şeriat, sözlük ve ansiklopedilerde yazılı olduğu üzere; Kur'ân'dan, Sünnetten, icmâ-i ümmetten çıkartılmış islâmî bilgi ve hükümlerin tamamına verilen isimdir. Din ve Şeriat müterâdiftir, özdeştir, aynı mânâya gelir. Şeriatı tahkir eden dinden çıkar.
Yedincisi:Ümmet için çalışmaktır. Ümmet, Yüce Allah'ın Müslümanların oluşturduğu topluluğa vermiş olduğu şerefli bir isimdir. Henüz Müslüman olmamış olan insanlar da ümmet-i dâvettir.
Sekizincisi: İmamet-i Kübra, Müslümanların birliği için çalışmaktır.
Dokuzuncusu: İslâm ahlâkı için çalışmaktır. Ahlâk boyutu olmazsa dinî hayat eksik kalır. Peygamber yüksek ahlâkı tamamlamak için gönderilmiştir.
Onuncusu: Dâvet ve tebliğdir. Yani Allah'ın ve Resulünün buyruklarına uygun olarak imanı, İslâm'ı, Kur'ânî hakikatleri, Şeriatı, İslâm'ın ahlâk temellerini halka, en uygun şekilde anlatmak ve öğretmektir.
Onbirincisi: Emr bi'l-mâruf ve nehy 'ani'l-münkerdir. Yani, Kur'ân'a ve Sünnete uygun şekilde iyiliği desteklemek, kötülüğü kösteklemektir.
İşte İslâm dininin has hizmetkârları öncelikle bu onbir değer ve kavram için çalışır, gayret gösterirler.
Bu hizmetler nasıl yapılır:
1. İhlâsla: Has hizmetkâr para için, dünya için, nefsi için çalışmaz. İhlâsla çalışır. Ücretini ve mükafatını yaratıklardan beklemez ve istemez, Yaratan'dan bekler. Geçimine yetecek kadar maaş verilirse alabilir. Verilmezse istemez. Her hâl ü kârda az ücretle iktifa eder (yetinir). İslâm'ı ve mukaddesatı zengin olmak, köşeyi dönmek, şahsî nüfuz ve prestij kazanmak, meşhur olmak, güçlü olmak için âlet, istihdam ve istismar edenler (sömürenler) has hizmetkâr değildir. Onlar münafık, fâsık, fâcir sahtekârlardır.
2. İlimle, kültürle, irfanla, hikmetle.
3. Salih amelle, yani propagandasını, dâvet ve tebliğini yaptığı şeyleri kendi hayatına uygulayarak.
4. Her türlü fitne ve fesattan, âşikâre (açıkça) ve küstahça işlenen günahlardan uzak durarak.
5. Hem müjdeleyerek, hem uyararak.
6. Ucu Resullerin Seyyidine (Salat ve selâm olsun O'na) dayanan silsileleri ve icazetleri olan hakikî ulemâya, kâmil mürşidlere ve rehberlere bağlı olarak.
7. İslâm'ın has hizmetkârı Ümmet şuuruna sahiptir. Kendisinde bu şuur yok, cemaat ve hizip asabiyeti var, böylesi has hizmetkâr olamaz.
8. Has hizmetkâr, Allah katında üstünlüğün ancak takva ile olduğunu bilir. Takvalı olmak için de ilim ve ahlâk lazımdır.
9. Altın Buzağıya tapan, nefislerini put haline getirmiş olan dünyaperest cahiller ve gafiller, İslâm'ın has hizmetkârlarını görünce onları deli sanırlar.
10. Has hizmetkâr, ezelde Allah ile yapmış olduğu ahdü misakın, Peygambere olan biatın şuuruna sahip olmalıdır.
Şimdi hatıra şu soru gelebilir: Birtakım hizmetkârlar, şu veya bu tarikat, cemaat, topluluk, hizip ve fırka için de çalışıyor. Onlar has hizmetkâr değil midir? Cevap:
Yukarıda arz ettiğim hususlar, hasletler, sıfatlar onlarda varsa İslâm'ın ve İmanın has hizmetkârlarıdır. Yoksa, şu veya bu cemaatin, sektin ve tarikatın hizmetkârlarıdır. Bu ikinci şıkkın da şıkları vardır:
A. İtikadı sahih olmak.
B. Maazallah itikad, görüş, anlayış yanlışlıklarına saplanmış bulunmak.
Nazik bir soru: Risale-i Nur'a hizmet edenler hangi sınıftandır?
Cevap: Bendeniz Üstad hazretlerinin ve etrafındaki has hizmekârların zamanına yetiştim. Onlar hasbeten lillah, muhlisen lillah, garazsız ivazsız İslâm, İman, Kur'ân, Sünnet, ahlâk-ı islâmiye için çalışırlardı. Zamanımızda aynı yolda olan Risale-i Nur hizmetkârları İslâm'ın has hizmetkârlarıdır. Bu yoldan sapmışlarsa değildirler.
Tarikat hizmetkârları hangi çeşit hizmetkârlardır?
Yukarıda sayılan değer ve kavramlar için hizmet veriyorlarsa İslâm ve Kur'ân hizmetkârlarıdır. Bunları ön planda tutmuyor, sadece tarikat ve şeyh için çalışıyorlarsa tarikat ve şeyh hizmetkârlarıdır.
Başka bir soru: İslâm'ın temel inançlarına ve kesin hükümlerine tamamen aykırı inanç ve görüşlere sahip kişiler Dinin has hizmetkârı sayılır mı?
Sayılmaz. "İslâm'dan başka da hak din vardır...Gayr-i Müslimler de ehl-i necat ve ehl-i cennettir... Bu devirde üç ibrahimî din vardır... Tevhid ve Teslis esasta birdir..." gibi din dışı inanç ve görüşlere sahip kişiler mensup oldukları sektin hizmetkârıdır, İslâm'ın değil.
Müslümanların yeterli sayıda ve yeterli derecede ilmi, irfanı, kültürü, ahlâkı olan has hizmetkârlar yetiştirmesi şarttır, farzdır.
Bu amaçla, dünyanın hür ve müsait bir ülkesinde bir "İlim, Tebliğ, Dâvet ve İrşad Medresesi" kurulması gerekir.
(Yazmaya lüzum yok ama yine de belirteyim:İslâm'ın has hizmetkârı olmak gibi bir iddiam yoktur. Böyle bir şerefe ve rütbeye sahip değilim.)
Sokaklara Taşan Hayâsızlık
UMUMA açık yerlerde ahlâk ve terbiye bakımından kantarın topuzunu kaçırmış vaziyetteyiz.
Tramvaylarda, otobüslerde, diğer toplu taşıma araçlarında herkesin ortasında edepsizlik ve hayâsızlık yapılıyor. Ne resmî makamlar buna mani oluyor, ne de halk gereken tepkiyi gösteriyor.
Gidin, büyük şehirlerdeki jinekologlarla (kadın hastalıkları, doğum uzmanlarıyla)görüşün, bakın size neler neler anlatacaklar. Dinlerken yerin dibine geçeceksiniz.
Toplum seks manyağı haline getirilmek isteniyor.
Büluğa erme yaşı kızlar için sekize, erkek çocuklar için ona inmiştir. Bu bir biyolojik yıkımdır.
Büyük medya halkın ahlâkını ve iffetini yıkmaya çalışıyor.
Hayâ şişeleri taşa vurulmuştur.
Türkiye bir İslâm ülkesidir. Türkiye bu kadar ahlâksızlığı, iffetsizliği, hayâsızlığı, laubaliliği kaldırmaz.
Avrupa normları, Avrupa standartları diye diye bir tür intihar sergiliyoruz.
Edepsizliğin de bir sınırı vardır.
Ahlâksızlığın da raconu vardır.
Tıklım tıklım dolu bir tramvay vagonu... On yedi en sekiz yaşlarında bir çift herkesin ortasında utanmadan, sıkılmadan, hayâ etmeden öpüşüp duruyorlar... Onların buna hakkı yoktur. Kalabalık içinde küçük çocuklar var, hayâlı ve terbiyeli vatandaşlar var, namuslu ve şerefli insanlar var. Onlar rahatsız ve tedirgin oluyor, sıkılıyor.
İki kendini bilmez serserinin hürriyeti için bunca vatandaşın huzuru bozulamaz.
Böyle giderse, umuma açık yerlerde daha başka şeyler de yapılacaktır. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
İnsanlarla köpekleri ayıran edep, ahlâk, fazilet ölçüleri vardır.
Dört duvar ardında, gözlerden uzak ne halt ederlerse etsinler, lakin halkı rahatsız etmesinler.
Bir evde toplanıp dinî kitap okuyan, zikrullah yapan mâsum Müslümanlara gerici diyen, onları rahatsız eden, onların hürriyetlerini çiğneyen zihniyet niçin açık edepsizliklerle, meydanlara taşmış hayâsızlıklarla mücadele etmiyor?
Edepsizliğin de bir hududu vardır.
Öyle bir azaptan ve musibetten korkunuz ki, sadece kötülere gelmez, umuma gelir.