Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

28 Şubat süreci son yılında mı?

28 Şubat süreci son yılında mı?

Zamanın ve mekanın da kaderleri var. Sözgelimi, Türkiye’de darbelerin periyodik aralıkları ve dilimleri vardır. Lakin 12 Eylül sonrasında bu periyod bozulmuştur. 12 Eylül’den sonra sadece post modern darbe olarak tarihe geçen 28 Şubat süreci yaşanmıştır. 28 Şubat sürecinin bin yıl yaşayacağı varsayılmıştır. Darbelerin kaderi olduğu gibi sivil yöneticilerin de kaderi vardır. Ayhan Aydan vesilesiyle hem Adnan Menderes bir kere daha gündeme geldi hem de 28 Şubat post modern darbesinin sene-i devriyesi olması hasebiyle 28 Şubat bir kez daha anıldı. 28 Şubat 12’inci yılına girdi. Acaba, 28 Şubat süreci 12’inci yılında son yılını mı yaşıyor? Bu soruya cevap vermeden önce bu sorunun hinterlandında, etrafında biraz dolanmamız, gezinmemiz gerekiyor. Menderes ile Özal’ın kaderleri aynı olmuştur. İkisinin de iktidar devresi tam 10 yıldır. Başbakan Menderes, 1950 yılında iktidara gelmiş ve 27 Mayıs 1960 darbesiyle iktidardan uzaklaştırılmış ve 1.5 yıl kadar sonra da idam edilmiştir. Turgut Özal da 1983 yılında iktidara gelmiş ve 1993 yılında yani 10 yıl sonra ansızın vefat etmiştir. Yakınları ve uzakları onun da Yasir Arafat gibi zehirlenerek öldürüldüğünü savunuyorlar. Lakin iktidar yılları açısından şüpheye mahal bırakmayacak bir şekilde aralarındaki simetri görülmektedir Bu da kaderin bir cilvesidir. Sivil iktidarların böyle kötü akıbetleri olduğu gibi darbecilerin de sayılı günleri vardır. Her darbe yapıldıktan bir müddet sonra tavsamış ve etkisini kaybetmiştir. Darbe sonrası yapılan seçimlerle birlikte darbelerin görünür yakın etkisi kırılabilmiştir. Bunu hayatında en iyi gözlemleyenlerden birisi Şeyh Said’in torunu Abdulmelik Fırat’tır. Müşahedatına göre darbelerin yakın ömrü en fazla 5-6 yılla sınırlı kalmaktadır.

Peki ya uzak ömrü? Bu uzak ömrünü de eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu temenni suretiyle söylemiş ve 28 Şubat sürecinin bin yıl süreceğini iddia etmişti. Esasında Nazilerle 28 Şubat süreci arasına kader birliği var. Zira Hitler’in isimlendirmesiyle Üçüncü Reich’ın Führer, Hitler’in öncülüğünde bin yıl yaşaması beklenirken 12 yılda çökmüş ve sona ermiştir. Hitler’in yükseliş tarihi de 28 Şubat’tır. Dolayısıyla bir 28 Şubat sırrından ve ortak bir simetriden bahsetmek mümkün. Nazilerin iktidara yükselmesi, I.Dünya Savaşı'nın ardından Almanya'da kurulan parlamenter demokrasi Weimar Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırdı. Adolf Hitler’in 30 Ocak 1933'te şansölye olarak atanmasından sonra, Nazi devleti (Üçüncü Reich olarak da bilinir) kısa sürede Almanların temel haklarını kullanamadıkları bir rejim hâline geldi. 28 Şubat 1933'te Reichstag'ta (Alman Parlamentosu) çıkan şüpheli bir yangının ardından, hükümet anayasal vatandaşlık haklarının kullanılmasını askıya alan kanun hükmünde bir kararname çıkardı ve resmî kararnamelerin parlamentoda oylanmadan kabul edilebileceğini belirterek olağanüstü hal ilan etti. Yani Hitler 28 Şubat 1933’te darbe yapmıştır. Müttefikler Nazi Almanya'sını yenerek, Almanları 8 Mayıs 1945'te teslim olmaya zorladı. Böylece Üçüncü Reich tam 12 yıl sürmüş oldu.
Birinci Reich: 843 yılında kurulan ve 1806 yılında yıkılan, Batı Roma İmparatorluğu'nun mirasını devraldığı söylenen Kutsal Roma Germen İmparatorluğu olarak kabul edilir.
İkinci Reich: Otto von Bismarck'ın 1871'de Alman şansölye olması ile başlayan ve II. Wilhelm'ın I. Dünya Savaşı'ndaki yenilgisiyle sonlanan, Prusya önderliğindeki Alman İmparatorluğu dönemidir.
Üçüncü Reich: Adolf Hitler tarafından kurulan, nasyonal sosyalist Alman İmparatorluğu'dur (Nazi Almanyası). Adolf Hitler, ilk ve tek III. Reich imparatorudur ve Führer (kılavuz - rehber) olarak adlandırılmıştır. Şimdi kimileri Dördüncü Reich’i kurmak istiyorlarsa da bu ancak kimilerinin muhayyilesinin bir ürünü veya hayal dünyasının mahsulü olabilir.

28 Şubat sürecinde yükselen Üçüncü Reich tam 12 yılda yıkılmıştır. Hitler Üçüncü Reich döneminin bin yıl yaşayacağını öngörmüştü ama 12 yıl dayanabilmişti. 28 Şubat sonrasında ise Hüseyin Kıvrıkoğlu, 28 Şubat sürecinin bin yıl devam edeceğini öngörmüştü. Şevket Kazan gibilerine göre, Türkiye’deki 28 Şubat sürecinde İsrail’in parmağı aşikardır. Sadece 28 Şubat değil 11 Eylül’ün de bir İsrail yapımı olduğu gün geçtikçe barizleşiyor. Der Spiegel dergisine konuşan 11 Eylül saldırganlarından; ‘19 Sessiz Adam’dan biri olan Ziyad Cerrah’ın Lübnanlı akrabaları, onun Mossad ajanı olduğunu ifşa ettiler.
Acaba 28 Şubat süreci de Üçüncü Reich’ın akıbetine uğrayacak mı? Eğer öyle olacaksa 28 Şubat süreci son yılına girmiş demektir. Birileri bu bağlamda Ergenekon davasının 28 Şubat sürecinin rövanşı olduğunu ileri sürüyorlar. Fikret Başkaya gibiler Türkiye’de darbelerin sonuna gelinip gelinmediği tartışmalar çerçevesinde demokrasi dönemlerinin bir istisna darbelerini ise bir kural olduğunu söylemiştir. Bakalım, 28 Şubat sürecinin sonuyla birlikte bu kural da bozulacak, tarihe karışacak mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi