Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

“Her Açıdan”

“Her Açıdan”

Ruhat Mengi’nin Star televizyonunda sunduğu programa “Her Açıdan” değil de, “Dar Açıdan” denilseydi daha inandırıcı ve de gerçekçi olurdu...
Programa misafir olarak çağrılan Yaşar Nuri Öztürk, Aytunç Altındal, Ümit Kocasakal ve Niyazi Kahveci gibilerinin hedeflerinde yine milletin inanç külliyesi vardı.
Tek taraflı kalecisiz attılar tuttular...
Mesajlar çok net anlaşılıyordu.
Seküler (saeculum) anlamda bir lâiklik oturtması...
Hatta Allah’ı (c.c.) bile Kemalist saplantıda yargıladılar...
Demek istediler ki; bizim anladığımız tanrı, sadece insanın vicdan denilen soyut tarafına karışır da diğer sosyal taraflarına karışamaz... Gücü yetmez, bilmez, anlamaz...
O taraflara Haçlı zihniyetinin bir parçası olan lâiklik / din dişi (laicus) karışır...
Tövbe hâşâ, o nasıl tanrıysa?..
İnsanın kalbine girer de, yatak odasına, çarşısına, pazarına giremez... Zalimin merhametsiz elini tutamaz, kâfirin küfrüne karışamaz!..
Müslüman’ın öylesine bir tanrısı asla yoktur, onun her şeyi yoktan var eden, ve de var ettiklerinin yasalarını beraberinde vahyeden kudret ve güç sahibi bir olan Allah’ı vardır...
O yüzden her kimyager nasıl ki kimyacı ise, her Mü'min de sapına kadar Allahçıdır...
Yaşar Nuri Öztürk baklayı ağzından çıkardı:
“Kur’an, din kisvesini kaldırdığında lâiklik ortaya çıkar...”
Öyle ya; demektir ki dinin olduğu yerde lâiklik, lâikliğin olduğu yerde din olamaz... Zaten lâikliğin tarifi de bu değil midir?
Sadece bu değil, diğerleri de var...
Hiçbir Peygamber, kutsallık adına toplumu yönetemezmiş, yönetim işi şura ile ve de halkın seçtiği yöneticiler eliyle olurmuş...
İşte buna sapla samanı karıştırmak denmez de ne denir?..
Aslında şaşkınlığın temeli burada...
Yönetim bir usul, ama ilke ise esastır.
Cumhuriyet usuldur, Kur'an’ın ortaya koyduğu normlar ise esastır.
Model aldıkları Avrupa öyle değil mi?
Roma hukuku ile Kiliseler hukuku olmasaydı, bugünkü çağdaş dedikleri İsviçre, ya da Alman medeni hukuku olur muydu? Hangi hukuk vardır ki; temelinde din normları yoktur?..
Bizimkiler lâik ama ülkeye ihraç ettikleri İsviçre Medeni Hukuku temel esaslarını Katolik kilisesi umdelerinden aldığını nereden bilsinler...
Kur'an lâikliğe yol veriyor derken, bu mukaddes kitaba bu kadar insafsızca iftira olur mu? Hem bizim lâiklik gibi fitne fücur çıkaran bir zihniyete ihtiyacımız mı var? 1400 yıldan fazla bir zamanı uhdelerinde taşıyan Müslümanlar, diğer inançta olanlara ne zaman ayrılık gayrilik yaptılar ki?
“Senin dinin sana, benim dinim bana” ayeti geleli tam 1400 küsur sene soldu ...
Lâiklik ideolojisinin tarihi ise, Fransız ihtilâlidir. Bu ihtilâlin eli kanlı jakobenleri, lâiklik denilen din dışı anlayışı halka kabul ettirmek için 15.000’e yakın insanı “ulusal jilet” dedikleri giyotinlerde kestiler... Bizde de az insanın canına kıyılmadı...
Şimdi bir de şu fitneye bakın...
Sayın Niyazi Kahveci hemşehrim demez mi ki; “İslâmcılar içerisinde imam hatipli çok azdır..” Hanefi mezhebi eğitimi alan, İslâmist olamazmış... Olursa suçmuş gibi...
Güneydekiler Arap İslâmcı, kuzeydekiler Arap olmayan İslâmcı imiş...
Tayyip Arap olmayan İslâmcı, Abdullah Gül ise Arap olan İslâmcı imiş...
Kur'an diyeceksiniz ama bunun bir anlayışını Araplara, bir anlayışını da Türklere mâl edip işin içerisinden çıkacaksınız, sonra da bu saplantının adını ithal malı lâiklik koyacaksınız.
İşte cümlesi:
“Bizim lâikliğimiz hem Müslüman kalmak, hem de çağdaş olmaktır...”
Nasıl oluyorsa?
“Ramazan'da Müslüman, Şevval’da demokrat!”
Sorsalar bu beyefendiler; AB’ye katılmaya karşılar da, Avrupa’nın Müslüman halkı asimile etmeye yarayan kültürünü reklam ettiklerinin farkında bile değiller.
Rehavet mi, delalet mi, cehalet mi?!
Aytunç Altındal’ın buluşu bir başka:
“Cumhuriyet kurulunca şeriata uygun bir Anayasa hazırlandı..” deyince, bundan anlaşılıyor ki; bugünkü Anayasa şeriat / Kur’an hükümlerine göredir...
Gerçekten öyle midir, yoksa bir dil sürçmesi mi?
Ümit Kocasakal, hukukun üstünlüğü derken sanki Anayasa'nın üzerinde bir başka hukuk olduğunu kastediyormuş gibi...
Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan tekerlemesi örneği...
Meclis yasaları yapıyorsa, üstünlük ondadır; yok AB hukuk diyorsanız, o zaman ülkenin müstemleke olduğunu iddia etmek gibi bir hakkınız asla olamaz...
Kanun ve de Anayasaları Meclisler yapar, mahkemeler de karar verirken Anayasa ile kanunlara uymak zorundadır. İşte hukukun üstünlüğü denilen olay budur.
Yoksa, halkın sorunları gündeme gelince Anayasanın 367 ile 148. maddesini çiğne...
Ama Ergenekoncuları yargılamaya sıra geldiğinde “hukukun üstünlüğü”!..
Yuttur!!! (*)Emekli Hakim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi