İlim ve demokrasi

İlim ve demokrasi

Bir konferans salonunda konuşmacı eline bir sandalye alsa ve bunun kaç kilo geldiğini sorsa, dinleyicilerden bazısı beş kilo dese, bazısı üç kilo dese ve bazısı da dört kilo dese.

Konferansı veren, bunun kaç kilo olduğunu tespit için oylamaya başvursa ve "Beş kilo diyenler el kaldırsın" dese ve saysa. Dört kilo diyenlerin parmak sayısını tespit etse, üç kilo diyenlerin sayısı da belli olduktan sonra "Dört kilo diyenlerin sayısı çok olduğundan bu sandalye dört kilodur" diye ilan etse bu olay yılın skandalı olur.

Bu oylamaya katılanlar muhafazakar iseler, gericilikleri, yobazlıkları öne çıkarılarak hakaretler edilir.

Eğer bunlar laik, demokrat ve batıcı iseler demokrasiyi despotluklarına malzeme yapmakla suçlanırlar.

Eğer bunlar "Dümbüllü" çizgisinde iseler "Yine kırdı geçirdi" derler.

Bu haberi duyan altı milyar insanın hepsi "Olamaz böyle bir şey diye haklı olarak tepki gösterirler.

Peki bu sandalyeyi oylama yoluyla dört kilo olarak kabul etsek ne zarar ederiz?

Sandalye bize "Beni yanlış anladın bey, üzerimde oturma" der mi?

Suyun içinde kaç hidrojen kaç oksijen vardır? İki bir, diyenler beyaz, iki üç diyenler siyah, kararsızım diyenler gri renkli oy pusulası kullansınlar diye bir oylama yapılmaz.

Bilimin tartışmasız kabul ettiği doğrular oylamaya tabi değiller.

Bu doğruları da bizim gibi insanlar bulmuşlar ve diğer ilim adamları da onaylamışlar. Bulanlar ve onaylayanların sayısı, suyu kullanan altı milyar insanın sayısı yanında milyonda bir değildir. Buna rağmen bu kesin doğrular halkın oyuna sunulmazlar.

Rabbimizin haberi, ilim adamlarımızın verdiği haberlerle kıyaslanamayacak kadar doğrudur. İlim adamlarının kesin doğrularını oylayamadığımız gibi, Rabbimizin doğrularını da oylayamayız.

Oylama yapılsa bile bir Müslüman için geçersizdir.

Allah bir midir, Üç müdür diye oylama yapmayız. Yapılsa bile Vatikan'da "Üç" diyenler çok olsalar, Pekin'de "Hiç" diyenler çoğunluğu kazansalar bizim bir dememizi engelleyemezler.

Dünyanın her tarafında fuhuş sektörü oluştu. Bu kriz günlerini atlatmak için fuhşa yönelelim, .............., satalım diye kanunlar çıkarsalar bir Müslüman için bunların hiç birinin hükmü yoktur.

Uyuşturucunun her çeşidinin haram olduğunu bildiren Kur'an ayetleri karşısında bütün dünya parlamentoları kanun çıkarsalar geçersizdir.

Bunların yaptığı "Oylamayla ortaya çıktı ki, su bir oksijen, beş hidrojenden meydana gelir. Cumhurbaşkanı da onayladıktan sonra Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girecektir ve bütün okul kitapları yeniden basılacaktır" anlamına gelir.

Sevgili peygamberimize Kur'an nazil olduktan sonra Mekke ve Medine'deki müşriklerin, münafıkların hevalarından ürettikleri kurallara göre hükmederse peygamberin bile zalim olacağını haber verir.

"......And olsun Sana gelen ilimden/Kur'an'dan sonra onların heveslerine uyarsan, Sen de o takdirde zalimlerden olursun." (Bakara 145)

Bozuk terazinin başına dünyanın en dürüst adamını koysanız eksik tartar.

Bozuk terazinin başına Komünist bir adam koymakla, kapitalist bir adam koymak veya Müslüman bir adam koymak arasında fark yoktur. Tek fark vardır "Zulmeden bizdendir ve zulüm parası almaktadır" denebilir.

Biz, önce adalet terazimizi ayarlayacağız. Sonra o adalet terazisinin başına adil adamı oylarımızla seçeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi