İslâmcıların İslâm’a Hıyaneti
Bizdeki düzene (isterseniz sistem de diyebilirsiniz) iyi demek için insanın deli yahut vicdansız veya kara cahil yahut da son derece kötü niyetli olması gerekir.
Bu düzen/sistem niçin iyi değildir?Birkaç sebep sayayım:
1. Türkiye'yi Japonya, Güney Kore, Tayvan, Singapur gibi ileri, zengin ve güçlü yapamamıştır.
2. Avrupa'dan örnekler vereyim... Bu düzen ülkemizi İsveç, Norveç, Finlandiya gibi zengin, dengeli, düzgün, ileri kılamamıştır.
3. Bu düzen sayesinde Türkiye'nin uluslararası temizlik ve şeffaflık notu, 10 üzerinden 4'tür. Yani temizlikte sınıfta kalmışızdır. Dehşetli bir kokuşma, talan, soygun, rüşvet, haram gelirler, haram rantlar ve daha neler neler...
4. Dünyanın en adaletsiz gelir sistemi bizdedir.
5. Eğitimimiz son derece yetersizdir.
1970'li, 80'li yıllarda bir kısım İslâmcılar bu düzene ateş püskürüyor, bunu değiştirip yerine Türkiye'yi mânen ve maddeten kalkındıracak iyi bir düzen getirmek edebiyatı yapıyorlardı.
Artık bu edebiyatın modası geçti. Çünkü İslâmcıların önemli bir bölümü, bozuk dedikleri düzenden nemalanmaya, rantlanmaya başladı.
Düzen bozuktu ama rantları, avantaları, nemaları, haramları çok tatlıydı...
70'li, 80'li yıllarda, ülkemizdeki kokuşmayı kurutacaklarını söyleyen İslâmcıların bir kısmı şimdi kokuşma çukurlarının en derinine inmişlerdir.
Meğerse onların Hz. Ömer'in adaleti edebiyatlarının aslı yokmuş.
Bugün 18 yaşında olan bir genç, 1991'de doğmuştur, eski havaları, eski edebiyatları, tek kelimeyle eskiyi bilmez.
Bendeniz bilirim.
Çocukken 1946 seçimlerini görmüştüm. Köylü kadınları sıraya girmişler, sandığa oy atıyorlar. Bizim orada sadece CHP'nin oy pusulaları vardı. Oylar açıkta atılıyordu, tasnif gizliydi!
1950 seçimlerini biliyorum. Demokrat Parti'nin, üzerinde kocaman bir el resmi olan, altında "Artık yeter...Söz milletindir..." yazılı meşhur afişi.
1960 darbesini yaşadım... 12 Mart 1971 darbesinde yurt dışındaydım canımı öyle kurtardım... 12 Eylül 1980 darbesi... 28 Şubat post-modern darbe...
1945'te başlayan İslâmî hareketi çok iyi biliyorum.
Maalesef birtakım İslâmcılar İslâm'a hıyanet etmiştir.
Bozuk düzenin haram rantlarını yemek için...
İslâm'ın farzlarından biri istikamettir, yani doğruluk ve dürüstlük...
Başka bir farz emanetlere riayet etmektir. Emanete hıyanet haramdır.
İslâm hırsızlığın her türlüsünü yasak ve haram kılmıştır.
Adalet de İslâm'ın farzlarındandır.
Bozuk düzenin haram rantları...
Ah şu bir kısım İslâmcılar!..
Diyanet'te Yerli Oryantalistler
FRANSIZLARIN "Eminence Grise" diye bir tabirleri vardır.Şahsı ön plana çıkmayan, ismi fazla bilinmeyen, lakin işleri perde arkasından yürüten, idare eden, çekip çeviren, baş danışmanlık yapan etkili kişi mânâsına.
Bizim Diyanet Başkanlığı'nda da böyle bir zat vardır. Bazı özelliklerini sayayım:
* Çok güçlü bir devlet adamı tarafından oraya yerleştirilmiştir.
* Ankara Ekolü'ne mensup olduğu söyleniyor, yani Fazlurrahmancı.
* Taqiyye yapıyor, yani asıl inanç ve meşrebini gizliyor.
Son yıllarda Diyanet'te geleneksel, icazetli, Sünnî din âlimlerinin sayısı ve tesiri azaldı, bunların yerlerini "Yerli Oryantalistler", akademisyenler, "açık fikirli" profesörler aldı. Ehl-i Sünnet İslâmlığında edille-i Erbaa şunlardır: Kur'ân, Sünnet, icmâ ve kıyas. Bunlara dayanmadan sırf kendi yetersiz aklı ile din hükmü verilemez, dinde değişiklik yapılamaz. Reformcu, yenilikçi oryantalistler sözde "bilimsel zihniyete" sahiptir.
Bunların amaçları nelerdir:
1. Kur'ân'ı kendi kafalarına göre yeniden tefsir etmek.
2. Hadîsleri ayıklamak, kendi bilimsel kafalarına uymayan hadisler sahih de olsa atmak.
3. İslâm'ı yeniden yorumlamak.
4. Hepsi için söylemiyorum, bunların bazıları fıkıhsız ve şeriatsız bir İslâm istiyor.
5. Yine bunların bir kısmı Diyalogçudur. Yani zamanımızda üç ibrahimî din olduğuna, Ehl-i Kitab'ın da ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduğuna inanırlar. Böylece Sünnî açıdan daire-i İslâm'dan çıkmış olurlar.
6. ABD,İsrail, Papalık ve AB'nin istediği ılımlı, evcil, sulandırılmış bir İslâm ortaya koymak isterler.
7. İslâm'ın cihad farzını askıya alırlar.
Diyanet, "Kur'ân, Yahudileri ve Hıristiyanları İslâm'a çağırmıyor" diyen zata ve arkadaşlarına ilmihal ve tefsir kitabı yazdırtmıştır.
Müslümanların bu yazdıklarımı bilmelerinde, bu konularda uyanık olmalarında kendileri için büyük yararlar vardır.
Türkiye'deki İslâm kültürü Ehl-i Sünnet ve Cemaat inancı, fıkhı, anlayışı, yorumu üzerine kuruludur. Ehl-i Sünnet yıkılıp yerine "Müslüman oryantalistlerin", Fazlurrahmancıların, reformcu ve yenilikçilerin, diyalogçuların anlayışı hakim olursa büyük bir kopukluk ve kırılma olacaktır.
Daha önce de yazmıştım, ülkemizde Ehl-i Sünnet dışı iki mezhep yoğun propaganda yapıyor, hayli câhil Sünnîyi de kandırmış vaziyetteler.
Bu işler için büyük paralar harcanmaktadır.
Belki çok kimse farkında değil ama ülkemizde güçlü bir neo-haricîlik akımı vardır. Radikal Müslümanların çoğunda Haricîlik rengi bulunmaktadır.
İslâmî kesimde maalesef ahlâk ve karakter zaafları da görülüyor.
Din işleriyle ilgili bazı müfettiş raporlarından, bu sütunlarda bahs etmek istemiyorum.
Din düşmanları ile sahte dindarlar, Müslüman halk yığınlarının gecekondu, kırsal kesim, bedeviyet ve varoş kültür ve zihniyeti bataklıklarından çıkmalarını; medenî, yüksek kültürlü, şuurlu olmalarını engellemeye çalışıyor.
Bazı ilâhiyatçılar "Gelenekler, örf ve âdetler din oldu..." yollu propagandalar yapıyor. Onların gelenek dediği şey Ehl-i Sünnettir.
İslâmî kesimde maalesef bir sürü casus, ajan, provokatör, yarı mühtedi bulunmaktadır.
Bunların hepsi de taqiyye yapıyor. Asıl inançlarını, mezheplerini, fırkalarını, meşreblerini saklıyor.
Bütün fesatçıların tek müşterek gayesi şudur: Ehl-i Sünnet İslâmlığını yıkmak.
Maalesef İslâmcı geçinen birtakım politikacılar da bu hercümerç içinde çok olumsuz roller üstlenmişlerdir.
Bir an bile unutulmasın: BOP yani Büyük Ortadoğu Projesi, Müslümanları bölmek, alabildiğine bölmek için hazırlanmıştır.
Devletler bölünecek.
Ülkeler bölünecek.
Müslümanlar bin parçaya, hizbe, fırkaya ayrılacak ve birbirleriyle çatışacak.
BOP'çuların, bütün Müslümanların ılımlı, evcil, itaatkâr olmasını istediklerini sanmayın. Onlar, bir kısım Müslümanın radikal, aşırı kalmasını istiyor ki, fitne fesat çıksın, ehl-i iman birbiriyle çatışsın çarpışsın.
Türkiye'de Hizbullah'ı kimler kurdurtmuş, kimler maddî yardım yapmış, kimler elemanlarına askerî eğitim verdirtmişti? Sonra onları nasıl tepelemişlerdi.
Sünnî Müslüman kardeşlerime tavsiyelerim:
* İnançta, fıkıhta, mezhepte, zihniyette, kültürde, ahlâkta Ehl-i Sünnet ve Cemaat yolundan kıl kadar ayrılmayınız, yanarsınız.
* Reformculara, yenilik ve değişiklik isteyenlere, Diyalogçulara kesinlikle inanmayınız, kanmayınız, kulak vermeyiniz. Dinden çıkarsınız.
* Yeni Kur'ân tefsirlerini okumayınız.
* Hadîslerde ayıklama yapma cereyanına muhalif olunuz.
* Geleneksel Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâm'ından sapmayınız.
* Şiîler Türkiye'yi Şiî yapmak, Sünnîler İran'ı Sünnî yapmak hayallerine ve kuruntularına kapılmasınlar.
* Yerli oryantalistleri kendinize din rehberi olarak kabul ederseniz sapıtır ve yolunuzu şaşırırsınız.
* Ashab'ın, Tâbiînin, Selef-i Sâlihînin, eimme-i müctehidînin, büyük fukahanın, icazetli gerçek din âlimlerinin yolundan ayrılmayınız.
* İslâm dini evrensel dindir. Onun kesin ve muhkem hükümlerinde asla değişiklik ve reform yapılamaz.
* Müslümanlar dini kendilerine değil, kendilerini dine uydurmakla yükümlüdür.
* Aklı başında hiçbir Müslüman, ictihad yapmaya ehil olmadığı halde ictihada yeltenmesin.
* Hiçbir Müslüman, ilmi ve ehliyeti olmadığı halde Kur'ân'ı kendi heva ve re'yiyle yorumlamaya, Kur'ân'dan aklınca din, fıkıh, şeriat hükmü çıkartmaya yeltenmesin.
Maalesef Diyanet'te acayip gelişmeler olmaktadır.
Bu gidişin sonu çok kötü olur.
İslâm dinini bozmaya çalışanlar ve onların fesatlarına engel olmayanlar bir tokat yiyebilir.
Bendeniz bu yazıyı kaleme alarak, çok naçizane de olsa, bir nebzecik emr-i mâruf ve nehy-i münker vazifesini yapmaya çalıştım.