Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Sadece siyasi değil, hiçbir konuda yalana yer yok

Sadece siyasi değil, hiçbir konuda yalana yer yok

Siyasi alan veya hayatın diğer sahalarında yalan konusuna girdiğime pişman oldum. Çünkü ehli ilim sahibinin yalan üzerine yazdıklarına müracaat edince, feleğim şaştı, yüzüm kızardı. Söylenenlerin muhatabı öncelikle nefsimdir. Kimseye bir diyeceğim yoktur.
Ehli ilim sahibi; “Yalan küfrün arkadaşıdır” dedikten sonra sözlerine şöyle devam ediyor: “Çok küçük görülen meselelerde dahi doğruluğun peşinde olmalısınız. Dilinizi yalana hiç alıştırmamak için sıradan ve zararsız işlerde bile mutlaka hakikate uygun beyanda bulunmalısınız.
Öyle ki; birisi size saati sorsa, şayet o an saat “üçü onyedi” geçiyorsa -kestirmeden- “onbeş geçiyor” ya da “yirmi geçiyor” şeklinde cevap vermemeli; saatiniz kaçı gösteriyorsa onu tam olarak söylemelisiniz. Çoklarınca basit ve önemsiz kabul edilen o meselede bile siz son derece doğru olmaya çalışmalısınız ki; diliniz yalana asla alışmasın, dilinizden dökülen yalan, kalbinizde yaralar açmasın ve “O kadarcık yalanın söylenmesinde mahzur yoktur” mülâhazası, çok büyük yalanlara kapı aralamasın.
Kat’iyyen, o kadarcık bir yalandan bile kaçmak lazım; zira bir insanın söz, tavır ve davranışlarında sıdk azaldıkça, onun gönlünde nifak kuvvet bulur. Münâfığın belirleyici sıfatlarından birisi yalancı olmasıdır. Nitekim Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (s.a.v) münâfığın alâmetlerini şu şekilde saymıştır:
“Kendisine bir şey emanet edildiği zaman ihanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Birisiyle ahitleştiği, sözleşme yaptığı zaman ona gadreder; söz verse de cayar, sürekli hulf-ül vaade bulunur. Bir konuda taraf olduğunda haddi aşar, haksızlık yapar; kavga ve nizaları büyütür, düşmanlığa dönüştürür.”
Evet, Nebîler Serveri, münâfığın bu huylarını saydıktan sonra “Bunlar kimde bulunursa, o kişi tam münâfık olur. Kimde de bunlardan biri varsa, onu terk edinceye kadar o kişi de münâfıklıkta bir parça bulunmuş olur” Buyurmuştur. Bediüzzaman Hz.'leri, “Yalan bir lafz-ı kâfirdir” diyerek bu hakikati bir başka şekilde ifade etmiş; onun küfrün esası ve nifâkın birinci alâmeti olduğunu söylemiş, küfrün arkadaşı olan kizbden çekinmeleri için Mü’minleri uyarmıştır.
Bir de örtülü ve kapalı olarak söylenen “zımnî yalan” denilen sözler vardır ki; bir Mü’min onlardan kaçınmalı ve lisanını hep nezih tutmalıdır. En yaygınları mübalağa, mazeret döktürme ve târiz olan bu örtülü yalanlar, sıdka kilitlenmiş bir insan için büyük mahzurlar taşımaktadır.
Mesela; bazen başkalarının kuvve-i maneviyelerini takviye etmek, bazen de yapılan işi büyük göstermek için yüz kişinin katıldığı bir programa, “yüzlerce” insanın katıldığını söylemek. Bin kişilik bir salona, “binlerce” insan doldurmak (!) hatta o program hakkında görüş beyan eden birisinin “güzeldi” demesini “çok müthişti, muhteşemdi” şekline büründürerek nakletmek. Daha bir köye bile tesir edemeden kendi mefkûresi adına kasabalar, şehirler fethedilmiş gibi anlatmak türünden bütün mübalağalar, zımnî yalanlardan sayılır.
Bunlar muhatabın gönlünde müspet tesir uyandırmayacağı gibi, gayretullaha da dokunabilir ve yapılan işin bereketini bütün bütün alır götürür. Dahası, o türlü mübalağalar, yapılan iş hakkında takdir hislerini coşturmak bir yana, tereddüt ve şüpheler hasıl eder ve hassas gönüllerde kötü izler bırakır. Nitekim Nur, insanı bu konuda da uyarmış ve şöyle demiştir; “Hangi şeyi vasfetsen, olduğu gibi vasfet. Mehdin mübalağası zemm-ı zımnîdir.”
Evet, günümüzde yalan çok revaçtadır ve insanlar hiç olmayacak meselelerde bile yalana başvurmaktadırlar. Bir sürü kezzabın, müthiş yalanlarıyla yeryüzündeki asayişi ve umumi emniyeti mahvettiği zamanımızda, bu kötü ahvalden Mü’minler de etkilenmişler ve maalesef çokları hemen her şeye bir bahane uydurur hale gelmişlerdir.
Büyük, küçük hiçbir meselede en ufak bir hilâfı vaki beyana tenezzül etmemeli ve asla; “Müslümanlar da yalan söyleyebiliyor” dedirtmemeliyiz. Yalanı çağrıştıran tek bir sözümüzün ya da halimizin, bütün inananlar hakkında; “Bunlar da yalan söylüyor” kanaati oluşturabileceğini unutmamalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi