28 Şubat mağduru Milli Görüş neden sessiz?
28 Şubat darbesinin üzerinden yıllar geçti…
Milletin meşru ve demokratik oylarıyla iktidara gelen Refah Partisi al aşağı edildi…
Milyonlarca insanın iradesine ipotek kondu…
O günlerde Erbakan Hoca tepki göstermediği veya istifa etmediği gerekçesiyle eleştirilere maruz kaldı…
Bilinmesi gereken çok şey de sadece sır olarak kaldı…
Ancak..
Ergenekon davasıyla birlikte o gün gizli kapılar arkasında yapılan illegal görüşmeler ve çalışmalar bir bir ortaya çıkmaya başlayınca…
Senaryonun kareleri de net olarak ortaya çıkmaya başladı…
O günün başrol oyuncularının da maskeleri düşünce her şey tüm çıplaklığıyla gün yüzüne çıktı…
Çıkmaya devam ediyor…
İnternet sitelerine düşen bilgiler,dava dosyasına eklenen belgeler , 28 Şubat darbesinin ne kadar planlı ve organizeli bir şekilde yapıldığını gözler önüne seriyor…
Anlaşılan o ki…
Türkiyede darbe yapmak çok zor bir şey değilmiş…
Bir sahte şeyh…
Bir sahte kadın mürid…
Ve bir iki irticai (!) görüntü darbe filmini çevirmeye yetiyor…
Binlerce insanın oyuyla iktidara gelen demokratik bir kurum bir-iki tane yönetmenin kullandığı üç-beş sahte figürle çok rahat görevden uzaklaştırılabiliyor…
Burdan da anlaşılıyor ki Türkiye’yi halkın mı yönettiği yoksa birkaç köşeyi kapmış cuntanın mı yönettiği çok net olarak ortaya çıkıyor…
Suçu işleyenlerin yani darbe yapanların konuşmaması hadi neyse…
Beklenen bir şey değil,olamaz da…
Ama burda mağdur olan Refah Partisi’nin yani bu günkü Saadet Partisi’nin hiçbir yetkilisi konu ile ilgili konuşmuyor…
Konuşmaktan imtina ediyor…
Üstelik bu davanın önünü açan Ak Parti’ye de çok büyük eleştiriler yapılıyor…
Seçim sürecinde söylenen bir sözün,atılan bir adımın bile çok büyük önemi varken…
Hele zamanlama denen kavram çok çok önemliyken…
Neden topyekün bir camia mağdur edildiği halde…
O günün mağdur aktörleri konuşmuyor…
İl il dolaşıp bu mağduriyet dile getirilmiyor…
Neden?
GÜNÜN SÖZÜ
"Duyabileceğiniz en güzel ve en derin heyecan mistik heyecandır. Bütün hakiki ilim bundan çıkar. Gönülden gelen manevi heyecanı tanımayan, yaratılmış tabiat karşısında hayrete düşmeyen ve bu mükemmelliği, muazzamlığı, muhteşemliği yaratan Allah'ın huzurunda huşu ile eğilmeyen kimsenin ölüden farkı yoktur. Bizim sınırlı aklımızla anlayamadığımız, gözlerimizle görme kudretinden mahrum bulunduğumuz şeyin gerçekten var olduğunu, parlak bir güzellik halinde kendini gösterdiğini bilmek, işte hakiki dindarlığın temelinde bu bilgi ve bu duygu vardır."
ALBERT EİNSTEİN