Diyarbakır Kalesi’nde kongre savaşları...
Yaklaşık bir yıl önce Ak Parti Diyarbakır il başkanı görevinden alınmış yerine Müsiad Başkanı Ahmet Öcal atanmıştı...
Atandıktan kısa bir süre sonra ilçe kongreleri başladı...
Bunların kongrelerini yapmak yeni başkana nasip oldu...
Tabii delegelerin çoğunu da kendisi yazarak...
Aradan aylar geçti...
Mart 2009 da yerel seçimler yapıldı...
Ve Ak Parti Diyarbakır’da büyük bir hezimet yaşadı...
Kazanmak bir yana daha önce elinde bulundurduğu birkaç ilçeyi de kaybetti...
Şimdi il kongresi yapılacak...
Genel merkez, il başkanını başarısız bularak artık onunla çalışamayacağını ortaya koysa da il başkanı kongrede yeniden aday olacağını deklare etti...
Ve nitekim aday da oldu...
Diyarbakır’da ilk defa Ak Parti iki adayla seçime giriyor...
Bir tarafta genel merkezin bir daha aday göstermediği ve çalışmak istemiyorum dediği mevcut il başkanı Ahmet Öcal, diğer taraftan genel merkezin destek verdiği başkan adayı Avukat M.Baki Aksoy...
Diyarbakır her açıdan siyasallaşmış bir şehir...
Siyaset şehrin her alanında kendini hissettiriyor...
Kısacası 7’den 70’e politize olmuş bir kent...
Burada en önemli nokta politize olmuş bu kentte, Başbakanın istemediği bir başkanı görevden alıp başka birini atamak yerine demokratik yarışın önündeki tüm engelleri kaldırarak il başkanına da yarışma imkanı vermesi...
Yoksa istemediği bir başkanı görevden alıp yeni birini atayabilirdi...
Daha önce kendisini atadığı gibi...
Şüphesiz bu yarışın sonucunu belirleyecek olan delegelerin iradesi...
Delegelerin çoğunu da göreve geldiği anda ilçe kongrelerini yapan ve delegeleri kendi iradesi doğrultusunda yazan mevcut başkan olduğundan bu yarışı kazanırım düşüncesinde...
Kısacası delegeleri ben yazdım yarışı da ben kazanırım havasında il başkanı...
İki aday da yoğun bir kulis çalışması içinde...
Delegeler kimden yana tavır koyar bilinmez ama sonuçta kazanan demokrasi olacak...
Ancak şu bir gerçek ki...
Genel merkezin istemiyorum dediği il başkanı kongrede kazansa bile nasıl çalışacak?
Kime hizmeti nasıl götürecek?
Tüm bunlar düşünüldüğünde kazansa da kaybetmiş bir başkan ortaya çıkmış olacak...
Kaybetmiş bir başkanın da Ak Parti’ye ve Diyarbakır’a ne kadar hizmet edeceği, nasıl bir çalışma ortaya koyabileceği onlarca soruyu barındırıyor bünyesinde...
Seçimin sonucu ne olur bilinmez ama her zaman olduğu gibi kaybeden Diyarbakır olacak...
Bugüne kadar gelen il başkanlarının ömürleri hep kısa oldu...
Kazansa da ömrü kısa olacak gibi...
Bu kısa ömürlü il başkanları hiçbir hizmet üretemediler...
Üretemedikleri için Diyarbakır’ı DTP’nin kalesi olmaktan kurtaramadılar...
Kurtaramadıkları için de seçimleri hep kaybettiler...
“Dün dünde kaldı cancağızım yarınlara bakmak” lazım diyen Mevlana’nın dediği gibi artık yarınlara bakmak lazım...
Geçmiş geçmişte kaldı...
Kazanan kim olursa olsun kazanan şahıslar değil Diyarbakır olmalı...
Herkesi kucaklayan...
Bireyselliği değil toplumsallığı öne çıkaran...
Kendi aklını değil kolektif aklı savunan...
Diğer teşkilatlarıyla uyumlu çalışan...
Halkın dertleriyle dertlenen...
Ve bunlara çözüm üreten...
Kısacası Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın temsilcisi olduğunu hiçbir zaman aklından çıkarmayıp onu örnek alan bir il başkanı Ak Parti’ye de, Diyarbakır’a da çok şey kazandırabilir...
Yeter ki enaniyet devre dışı kalsın...
Nefsi duygular ortadan kalksın...
Yapılanlar da sadece Allah rızası için yapılsın...
Bekleyip göreceğiz...
GÜNÜN SÖZÜ
İstediklerini vermediğiniz zaman kızan ve küsen hakiki dost değildir...
İMAM-I AHMED BİN HAMBEL