Başörtüsü
Bu sorunla ilgili iki ihtimal var. Ya bu sorun çözülecek ve baskı yüzünden başını açanlar tekrar başlarını örtecekler, ya da yasak bir şekilde devam edecek. Bu süreçte inatlaşma sonucu, başörtüsü daha hızlı bir şekilde yayılmaya, siyaseti etkileyen 1. derecede önemli bir sorun olmaya devam edecek..
Her iki halde de bu süreç, başörtülülerin lehine sonuçlanacak..
Başörtüsü, sadece siyasi değil, sosyal, kültürel, güvenlikle ilgili, hatta diplomatik yansımaları olan bir sorun..
En son TSK da bu konudaki görüşlerini açıkladı.. Daha doğrusu yeni bir şey söylenmedi, sadece, “görüşümüz bellidir, bilinmektedir. Bunun tekrar ifade edilmesi malumu ilamdan ibaret olacaktır” dedi, Büyükanıt, Mekodanya Savunma Bakanı ile görüşmesinde..
Esasen TSK adına bir konuşan var, ama bu görüşlerin TSK'nın görüşü olduğunu söylemek mümkün değil.. Erler ya da yedek subaylar sonuçta toplumun bir parçasıdır ve görüşleri de bellidir.. TSK'da katı bir hiyerarşi sözkonusu olduğu için de komuta kademesinden gelecek görüş açıklamalarına karşı farklı bir görüş açıklanması mümkün değildir.. Dolayısı ile TSK'da bu konuda gerçek görüşlerin hangi oranda ve ne şekilde ortaya çıktığını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.
Bu açıklamanın tek ve mutlak bir tek karşılığı vardır ve o da Büyükanıt'ın kişisel görüşüdür. öte yandan aynı zamanda Başkomutan Gül’ün görüşü Büyükanıt'tan farklıdır.. Burada Büyükanıt'ın alt kademelerden beklediği sadakatın üst makama yansımadığı görülmektedir.. Yoksa TSK'nın idari bakımdan bağlı olduğu Başbakan'ın görüşleri de bellidir..
Milli iradenin tecelli makamı olan TBMM'nin iradesi de yaklaşık olarak bellidir.. TSK'nın Büyükanıt tarafından “malumu ilam” şeklinde belirtilen görüşlerle taban tabana zıttır..
Burada kimin kime uyması gerektiği bellidir..
Büyükanıt'ın Ergenekon konusunda kullandığı ihtiyadlı dille başörtüsü konusundaki net tavrı arasındaki farklılık da dikkat çekicidir..
Büyükanıt sadece Ergenekon konusunda değil, Şemdinli konusunda da farklı bir dil kullanmıştı. Atabeyler ve Danıştay saldırısı konusunda, hatta Hablemitoğlu'na kadar uzanan cinayetler konusunda yargının kararını bekleme tavsiyesi de dikkat çekici..
Hatırlarsanız Genelkurmay Başkanı, özden örnek olayında da sessiz kalmayı tercih etmişti..
Yine de başörtüsü konusunda ortamı daha fazla gerecek sözler söylememiş olması bile önemli.. Yoksa Malatya rektörünün iç savaş sinyalleri veren sözleri, ya da Vural Savaş'ın sözleri her bakımdan vahimdi.
Bu arada CHP'nin öfkeli tepkilerini de not etmek gerek.. Baykal'ın başörtüsünü kökü dışarıda, yabancı, rejime yönelik isyanın sembolü bir şey olarak tanımlaması tam bir skandal..
Baykal başkalarının gözünde çöp aramadan önce kendi gözündeki merteği çıkarması, aynada kendisine bakması gerek.. Baykal'ın keskin sirke politikası, kendi küpüne zarar vermekten başka bir işe yaramayacak. Birkaç emekli asker ve beyaz Türk'ten başka kimse Baykal'a bu açıklamasından dolayı aferin demez tabanda!
1500 yıllık İslâm ve 1000 yıllık Anadolu tarihi içinde, inanca dayalı en köklü gelenek olan örtünmeye karşı çıkmak akıl kârı değildir..
Baykal'ın öfkesi öyle anlaşılıyor ki, aklını zail etmiş.. Bu sözleri ile İslâm'a ve Müslümanlara hakaret ediyor.. Bu sözler haddi aşan ifadeler, İslâm dünyasından da tepki alacaktır..
Baykal'ın bu sözleri, ya da Vural Savaş'ın, Kanadoğlu'nun açıklamaları, birtakım medya mensubunun açıklamaları sonuçta başörtüsü sayısını azaltmıyor, artırıyor.. Sonuçta bu işten zararlı çıkacak olanlar CHP'liler, laikçiler, malum mediadır.. AK Parti'nin oylarını artıran, CHP'yi tüketen, ya da malum medianın tabanını eriten AK Parti'nin akıllılığı ve istismarından önce, malum çevrelerin akılsızlığıdır..
Bana kalırsa bugün hemen başörtüsünün serbest kalması doğru değil. Bir yanda yaygınlanır ve başörtüsünün içi boşaltılır.. Daha şimdiden sorunlar yaşanmaya başlandı.. Bu süreç içeride ve dışarıda İslâm ve Müslüman kimliğin gündemin en başında yer almasına sebeb oluyor..
Başörtüsü tartışmaları sebebi ile ödediğimiz bedelle, bu vesile ile elde ettiğimiz kazancı kıyasladığımız da biz bu işten inanılmaz bir şekilde kârlı durumdayız..
Bugünki iktidar, sermaye, media, toplumsal etkinlik ve kariyer yükselişinin arkasında bu olay birinci derecede belirleyici bir role sahip.
Başörtüsü konusu Türkiye'nin rengini değiştirmiştir.. Bu sonuç sadece kadınların başlarına başörtüsü bağlamaları değil, bağlatmamak isteyenlerin siyasetlerinin sonucudur..
Bugünki sonuç, Kur’an-ı Kerim'de ifadesini bulan, “Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah'ın hayır murat etmiş olabileceği”ne ilişkin haberin tecellisidir..
Başörtüsü konusunda bundan sonra artık bir geri adım mümkün değil.. Bu konunun tümü ile sorun olmaktan çıkacağına gelince, laikçilerin ne zaman aklını başına alıp öfkeleri dineceğine ya da sorun çözücü aktörlerin zeka ve performansına bağlıdır.. Sonunda vade dolduğunda vakit tamam olacak..
Selâm ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.