Ceket faturasına hazır olun
Siyasi partiler, yerel seçim yarışında son tura girdi. Partilerin son haftadaki performansı seçim sonuçlarını nasıl etkiler bilemeyiz, ama kararsız seçmen sayısı giderek azalsa da sonuçları etkileyebilecek çoğunlukta gözüküyor.
3 ay önce yüzde 40’lara varan kararsız ve tepkili seçmen sayısı, Metropoll’ün 81 ilde yürüttüğü çalışmalara göre yüzde 20’lere kadar indi. Metropoll’ün patronu Prof. Dr. Özer Sencer, dün itibariyle kararsız seçmen oranının yüzde 12.3, fikrini belirtmeyenlerin oranının yüzde 7.7 olduğunu, yüzde 1.5 civarında seçmenin ise tüm partilere kızdığı için sandığa gitmeyeceğini söyledi.
Sencer’in verdiği bu bilgilerden hareketle toplam yüzde 21.5 oranında seçmen tercihinin henüz bilinmediği söylenebilir. Dolayısıyla son bir haftada birçok bölgede seçim kazanmak veya kaybetmek mümkün olacaktır.
Yarış asıl şimdi başlıyor.
Ceket teorisi
29 Mart yerel seçim sürecinde geçmiş dönemlerde olduğu gibi aday tespitlerinde illere göre ciddi hatalar yapıldığını veya aksine çok isabetli kararlar verildiğini, listelerde tarihin tekerrür ettiğini görüyoruz.
Seçim sonuçları ortaya çıktıktan sonra daha sağlıklı değerlendirmeler yapılacaktır, ancak farklı kuruluşların yürüttüğü çok sayıda anket sonuçlarını birlikte değerlendirdiğimizde aynı kapıya çıkan çok sayıda veriyle karşılaşıyoruz.
Bu tabloda aday tespitindeki en fazla hata, AK Parti listelerinde yer alıyor. Hataya yol açan faktörlerin başında, Tayyip Erdoğan karizmasına sığınan kimi milletvekili ve parti teşkilatlarının ‘yönlendirici’ etkisi geliyor.
Şanlıurfa’da Erdoğan’a yönelik tepkilere ‘kaynak’ teşkil eden ‘ceketini koysan kazanırız’ türünden bazı milletvekillerinin dile getirdiği ifadeler veya iddialar, kavganın alevlendiği bölgelerde seçim sonuçlarını AK Parti aleyhine etkileyecek noktaya taşıdı. O nedenle, Adana ve Şanlıurfa, AK Parti açısından kaybedilme riski en yüksek iller arasında yer alıyor.
Bu iki ildeki riski yüksek hamle, Bursa ve Samsun’da yerini ihtiyatlı adıma bıraktı. Bazı milletvekilleri ve teşkilatlardan yükselen aykırı seslere rağmen Samsun’da halkın dediği oldu ve mevcut belediye başkanı yeniden aday gösterildi. Bursa’da aday değişikliğine gidilirken doğru hamleyle risk minimize edildi. Anket sonuçlarına göre bu iki ilde AK Parti açısından bir risk gözükmüyor.
Ancak seçim yenilgisinin yaşanacağı illerde milletvekilleri ceket faturasına şimdiden hazırlıklı olsunlar.
Kılıçdaroğlu hatası
Bu konuda CHP de AK Parti’yi aratmıyor. Adana’da deklare edilmiş adayın çizilerek yerine yeni bir ismin bildirilmesi en flaş hata olarak karşımıza çıkıyor. Aynı şekilde Kemal Kılıçdaroğlu’nun İstanbul yerine Ankara’da aday gösterilmesi halinde şansının daha fazla olacağı yorumları şimdi daha sıkça yapılıyor.
Aday listelerinde kendi sınırlarını en fazla zorlayan parti olarak MHP karşımıza çıkıyor. Kastamonu, Afyon, Uşak, Ankara, Kahramanmaraş ve Adana başta olmak üzere birçok ilde seçimi kaybetseler bile MHP oylarında ciddi artış bekleniyor.
Bazı illerde adayların öne çıkması, partilerin il genel meclisi ve belediye başkanlığında alacakları oylar arasında derin uçurumlara yol açacaktır.
Mesela; Samsun’da AK Partili Yusuf Ziya Yılmaz, Adana’da MHP’li Aytaç Durak parti oylarının çok üzerinde çıkarsa kimse için sürpriz olmaz. DSP’nin Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen, Ordu’da Seyit Torun, İstanbul Şişli’de Mustafa Sarıgül ile yakalaması yüksek ihtimal lokal başarıları bundan ayırmak gerekir. Şanlıurfa’da AK Parti aday göstermeyince istifa ederek bağımsız aday olan Ahmet Eşref Fakıbaba teamülleri alt üst edebilir.
Balans ayarı
Bu oy farklılaşması, bu illerle sınırlı kalmayacaktır. Buradan çıkacak mesaj çok önemlidir. Gücünü sadece partisinden değil aynı zamanda kendinden alan adayların varlığını tescil edecektir. Ceket teorisyenlerini hüsrana uğratacaktır.
Partilerine ilave güç katan adayların çokluğu demokratik gelişmemize önemli katkı sağlayacak, lider hegemonyasını sınırlandıracak ve mafya tipi yapılara dönüştürülen kimi teşkilat despotizmine balans ayarı yapacaktır.
Ayrıca, sandıktan çıkacak sonuçların çok yönlü yansımaları olacaktır. Çünkü, muhalefetin referanduma dönüştürmeye çalıştığı bu seçim, bir yerel seçim havasından çok öte anlamlar taşımaktadır.
Başbakan Erdoğan, başarı çıtası olarak 2004 yerel seçim sonuçlarını (yüzde 42) adres olarak gösterse de yüzde 47’nin altındaki her puanlık düşüş muhalefet kampanyasının dozunu arttıracaktır. Ancak iktidar partisinin yarısı kadar oyla yürütülecek karşı kampanyanın etkisi hissedilir olmayacaktır.
Böyle bir kampanyanın etkisini arttıracak olan asıl gelişme, muhalefet partilerinin oylarındaki tırmanışla doğru orantılı gelişecektir. Aksi durumda Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli için tehlike çanları çalacaktır.
Alternatifler üredi
Bu yerel seçim süreci, alternatiflerin çoğalması gibi farklı heyecanları tetiklemiştir. MHP’nin Ankara Büyükşehir Adayı Mansur Yavaş ile CHP’nin İstanbul Büyükşehir Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, bu seçim kampanyasını kendi markalarını yaratma konusunda çok iyi kullandılar.
Kendileri telaffuz etmeseler ve tepki gösterseler de kamuoyunda ‘potansiyel genel başkan adayı’ algılamasının oluştuğunu çok açık hissediyoruz.
Seçim sürecinin ortaya çıkardığı bir başka gerçek; AK Parti’de lider olarak Recep Tayyip Erdoğan rüzgarının, CHP ve MHP’de teşkilat gücünün sandığa daha fazla yansıyacağıdır. Bu gelişmeden üç partinin de çıkaracağı dersler vardır. Birindeki partileşme eksikliği, diğerlerindeki lider sönüklüğü dikkat çekicidir.
Görülüyor ki, lider-parti dengesine ince ayar gerekiyor.