Kırmızı ekip
Amerikan istihbarat kurumlarının ortak raporu tarihin akış ve seyrini değiştirebilecek bir gelişme. Birçok gözlemcinin de ifade ettiği gibi, bu raporla birlikte İran’a yönelik askerî operasyon ihtimali yok olmamışsa da asgarî seviyeye inmiştir. Bunda ne etkili olmuştur? Gerçekten de Ehud Barak’ın da dediği gibi rapor sadece bir hafta öncesinden mi biliniyordu, yoksa bir yıldan beri biliniyordu da açıklamasına yeni mi lüzum görülmüştü? Soli Özel’e göre (6 Aralık 2007, Sabah) rapor bir ihtimale göre bir yıldan beri biliniyormuş. Burada raporun ömrü ile kaynağı arasında bir ilişkinin de olduğu anlaşılıyor. Zira rapor hazırlanalı bir yıl olduysa bu tarih, kaynak olarak görülen Türkiye üzerinden kaybolan Ali Rıza Asgari’nin sırra kadem basmasıyla da eş zamanlı.
The Guardian gazetesi gibi gazeteler Amerikan istihbarat raporunun kaynağının Ali Rıza Asgari olabileceğini ortaya koymuşlardı. Aslında, New York Times gazetesi de aynı kanaati (6 Aralık 2007) paylaşıyor. Ve önce Amerikan yetkilileri Ali Rıza Asgari’nin köstebek olma ihtimalinden ve hedef şaşırtma amacından şüphe ediyorlar. İran üzerinden savaş ve ambargo bulutlarını kaydırmak isteyen bir köstebek olup olmadığı merak ediliyor. Ama sonra ortak bir kanaata varılıyor ve Asgari veya kimse kaynağın köstebek olmadığına karar veriliyor.
Verileri değerlendirmek ve analiz etmek için Amerikan yönetiminde İran’ın vurulmasını en fazla savunan ve şahinlerin piri olarak anılan Cheney’in de içinde bulunduğu ‘red team’ yani kırmızı ekip veya takım kuruluyor. Bu Kırmızı Ekip istihbarat raporunu analiz ederek aynı kanaatı paylaşıyor. Ancak Amerikan istihbarat raporunun hazırlanmasında başka istihbarat örgütlerinin de katkısı var. İngiliz istihbaratı bunlardan birisi. Ama yine de bunların katkıları görmezlikten gelinebilirdi. Veya bir yıldır bekletilen rapor biraz daha sümen altında tutulabilirdi. Demek ki, ABD’nin meseleye yaklaşımı değişti?
***
Peki bu yaklaşım değişikliğinin arkasında neler var? Time dergisi bu hususta imdadımıza yetişecek ayrıntılar sunuyor. Time dergisine göre, Bush, Pentagon’da aylardır süren İran savaş hazırlıklarını ve operasyon planlarını askerî yetkililerle değerlendirdikten sonra muhtemel bir İran operasyonunun fiyasko ile sonuçlanacağına ve başarılı olamayacağına ikna oldu. Bunun üzerine istihbarat planı devreye sokuldu. İran’ın nükleer programının barışçı olduğu açıklandı. Böylece, Bush’un operasyon için gerekçesi kalmadı. ABD rapor sayesinde operasyon vartasından kurtuldu. Dergi, Bush’un raporla ilgili bilgiyi bir hafta önce aldığı yönündeki açıklamasının da yanlış olduğunu ortaya koyuyor. Çünki, ABD başkanları hergün istihbarat brifingi alıyor ve son rapor konusunda da çok önceden bilgilendirildiği biliniyor. Öyleyse, İran’ın suçlanması gibi aklanması da, manipülasyon boyutu gözardı edilerek anlaşılamaz. Demek ki ortada bir politika değişikliği var.
Ayrıntılıları 3 Aralık 2007 Pazartesi günü açıklanan rapor, Amerika Birleşik Devletlerinin, özellikle nükleer istihbarat alanında tarihindeki en büyük U dönüşlerinden birini simgeliyor. 16 Amerikan istihbarat servisini bir çatıda toplayan Ulusal İstihbarat Konseyi’nin Ulusal İstihbarat Değerlendirmesi olarak bilinen raporunda, 31 Ekim 2007 tarihi itibarıyla, İran’ın, 2003 sonbaharında, nükleer silâh programını durdurduğu açıklanmıştı. Oysa aynı kurumun 2005 yılı Mayıs ayında yaptığı değerlendirmede, İran’ın nükleer silâh geliştirme kapasitesine sahip olmakta kararlı olduğu belirtilmişti. İki yıl öncesinin bir diğer tespiti de, İran’ın bu yöndeki silâh geliştirme programını sürdürdüğü şeklindeydi.
***
Bu raporundan sonra başta Bush ve Rice olmak üzere ihtiyatı ve baskıyı elden bırakmak istemiyorlar. Nikolay Burns da bu politikayı şöyle ifade ediyor: “Bir elde diplomasi, bir elde yaptırımlar silâhı devam edecek...” Yani hem havuç, hem de sopa politikası aynen sürecek.
Rice İran’a baskılardan vazgeçilmesinin yanlış olacağını ileri sürdü. Bush ise 2003 yılından sonraki nükleer programın safahatı hakkında İranlılardan şeffaflık ve açıklık beklediklerini söyledi. Bush’un sözleri arasında açık tehdit ve gizli diyalog çağrısı vardı.
Cheney ikna olsa da bu rapordan memnun olmayanlar da var. Özellikle de neoconlar arasında bazıları. Sözgelimi, ‘Suriye ve İran şahini’ olarak namlanan John Bolton istihbarat raporunda bazı kusurlar olduğunu ileri süren bir makale yazdı. İsrail ile birlikte bazı neoconlar raporuna teslim olmak istemiyorlar. Bu rapor devletler oyununun günümüzdeki son perdelerinden ve en büyük fasıllarından birisidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.