Bütçe konuşmalarındaki tuhaf cevaplar

Bütçe konuşmalarındaki tuhaf cevaplar

AKP’liler, özellikle Erdoğan, yapılan eleştirilere ve sorulan sorulara cevap vermiyor. Ya ne yapıyor? O kadar konuşmalar, cevap değilse, nedir? Onun için söyledim işte tuhaf bir şey, adını koyamıyorum. Eskiler mugalâta mı derlerdi neydi! Meselâ geçen yıl, Vakıflar Yasası çıkarken, yabancı ülkelerdeki Türk vakıflarının olumsuz hali dile getirildiğinde verdikleri cevap şuydu:

“Onlar yanlış yapıyorlarsa biz de mi yanlış yapalım?”

Yani uluslararası ilişkiler, bu ilişkilerde kullanılacak siyaset tarzı, pazarlık, misliyle veya misilsiz mukabele vız geliyor.

Bu düşünme tarzı, siyasette “diyalogsuzluğa” götürüyor. Bu yüzden de yapılan şey siyaset olmuyor, kavga oluyor.

Muhalefetin üzerinde durduğu bir kadrolaşma hadisesi var. Bunlara:

“Hayır biz kadrolaşmıyoruz” anlamında yahut “Evet kadrolaşıyoruz” anlamında cevap verileceğine, geçmişte kalmış ve siyasette notunu ve yerini almış Moğultay örneğini veriyorlar. Yani:

“Siz yaptınız, biz de yapıyoruz.” Bu sağlıklı bir tarz-ı siyaset midir?

Konu Moğultay değil, gündemdeki “mülakat”la hâkim yapılacak avukatlar, işi. Moğultay’ı örnek göstereceğinize, buna olumlu veya olumsuz açıklık getirirsiniz. Bu halleriyle, birbirleriyle kavga ederken göğsünü sıvazlayıp “Sefam olsun, oh ya!” diyen kadınları andırıyorlar.

***

Unakıtan meselâ, o kadar çok güleceğine şu “vergi iadesi” iddialarına bir açıklık kazandırmalı. İyi veya kötü, böyle yapmalı. Biz de onunla iftihar etmeliyiz.

Unakıtan’ın oğlunun şirketi Tekel fabrikasındaki bir şaibeye karıştı. Eski makine, yeni makine otuz bin dolar, çaycı, santralcı falan... Böyle bir durumda verilecek cevap bu duruma açıklık getirmektir. Unatıkan “yok böyle bir şey, iftira” dedi ve geçti. Ardından da hiç yapmaması gereken bir şey yaptı:

“Sizin maaşlarınızı bu şirketler veriyor” dedi. Teknik olarak yanlış bir cevap tabii ama meselenin özü bakımından daha da yanlış. İktidar sahiplerinin yakınları devletle iş yapar mı, yapmaz mı?.. Buna bir açıklık getirin.

“Herkes yapıyor, biz de yaparız” demekle olmaz. Gerekirse böyle bir şeyi yasaklayan yasalar çıkarın. Çıkarın da yüzde kırk yedi, sizinle iftihar etsin, “gurur” duysun!

Başbakan başka bir diyalogsuzluğu getiriyor aynı konuda:

“Unakıtan’ın oğlunun dokunulmazlığı yok ya, dâvâ açarsınız” diyor. Biraz önceki konu, yani “mülâkat”la hakim almakonusu neydi?

***

Unakıtan’ın ana muhalefete verdiği cevap:

“Rotanı değiştir, rotanı değiştir. Seni biz bile kurtaramayız.”

Unakıtan biraz kitap okumalı, biraz hitabet ve Türkçe dersleri almalı. Her şey villalar, şirketler demek değildir ki! Biz, bakanlarımızın zenginlikleriyle değil, kaliteleriyle iftihar etmek istiyoruz.

Erdoğan beden dilini konuşturmayı iyi biliyor. Omuzlarını geriye atarak, ellerini iyi kullanarak, mimiklerini ve sesini her şeyden daha iyi kullanarak kürsüye hakimiyet sağlıyor ama Türkiye’nin, 2008 bütçesinden ve bütçe müzakerelerinden beklediği şeyler bunlar değil. Erdoğan’ın söylediği en şaşırtıcı şey de, bu yüzden:

“Eleştiriyorsunuz ama çözüm belirtmiyorsunuz” demesiydi.

Erdoğan hem çözümsüzlükten şikayet ediyor hem de “IMF ile çalışmaya devam edeceğini” ısrarla ve övünçle, vurguluyor. Dünyada IMF ile çalışan altı ülke kalmışız.

Ekonomistlerin, siyasilerin, hatta halkın yıllardır önerdiği çözümleri Erdoğan çözümden saymıyor, IMF’ye son vererek Rusya ve Güney Amerika ülkeleri nasıl kendilerine geldiler!

Ekonomistler yıllardır borsanın yüzde yetmişinin yabancıların elinde olduğunu, üretim sahalarının yabancılara satıldığını, yatırımların yapılmadığını, gelen yabancı sermayenin sadece paradan para kazanan sermaye olup Türk ekonomisine bir şey kazandırmadığını, tam tersine zarar verdiğini, işsizliğin arttığını, sosyal güvenlik diye bir şeyin kalmadığını, bu yüzden de aşırı zengin iktidarın (kişisel olarak)devlet yönetiminde “sadaka” ekonomisine geçtiğini, vergi kaçaklarının arttığını ama vergilerini verenlere boyuna zam yapıldığını söyleye söyleye bir hal oldular.

Hocanız size söylememiş miydi, bu hükümetin en kötü işleyen ayaklarından biri ekonomi, biri dış siyasettir. Öbürü de ahlâktır diye! “Denk bütçe” yapmaya hevesleniyormuş iktidar. Evet o bütçe çeşidini Refah-Yol hükümeti döneminde Türkiye görmüştü ama bir daha görebileceğini hiç sanmıyorum. Çünkü Refah-Yol, IMF’yi, bir çay ısmarlayıp memleketine geri yollamıştı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi

Leke

26 Ağustos 2009 Çarşamba 01:09