Meğer seçimi CHP kazanmış!
O kadar da uzun boylu değil canım!..
Vur denince öldürülmez…
Tamam, AKP’nin oyları birkaç puan düştü, ama hâlâ en büyük parti o…
Hem yerel yönetimde, hem de genel yönetimde altı yıldan beri iktidar olmasına rağmen, oyları hâlâ yüzde kırklarda dolaşabiliyor…
Üstelik “yetkin” olmayan “etkin” güçler aleyhinde…
Hatırlayalım…
Pijama ile başbakan (O başbakan Mesut Yılmaz’dı) karşılayacak kadar kendini dev aynasında gören patronu, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı’na (Güneş Taner’di) “Bizim şu krediyi çıkart” talimatı verebilecek kadar kendini önemseyen Genel Yayın Yönetmeni (Ertuğrul Özkök), zaman zaman “Toplum mühendisliği”ne (28 Şubat sürecindeki manşetler) soyunan, gazetecilikle yetinmeyip bazen devlet yönetmeye kalkışan yazarları ile “Çiftetelli Medyası”nın tüm kadrolarının saldırılarına rağmen bu sonuç alınmıştır.
TÜSİAD gibi, gazete ilanları aracılığıyla hükümetler (Ecevit Hükümeti) devirmiş bir “Zenginler Kulübü”nün ortalığı ayağa kaldıran tavırlarına, raporlarına, demeçlerine, hücumlarına rağmen bu sonuç alınmıştır.
Etkili bazı sendika ağalarının ve üniversite mensuplarının belden aşağı vurmalarına, Ergenekon yandaşlarının “Tutmazsa izi kalır” kabilinden attıkları iftira çamurlarına rağmen bu sonuç alınmıştır.
Menfaat şebekelerinin, yem borusu kesilenlerin, ikbalden düşenlerin, ideolojik saplantı içinde bulunanların muhtelif amaçlarla gerçekleştirdikleri envai çeşit hücumlara rağmen bu sonuç alınmıştır.
Nihayet, iktidara yakın bazı şahıs ve çevrelerin türlü türlü, sorumsuzluklarına, aymazlıklarına, haylazlıklarına, hatta vurdumduymazlıklarına rağmen bu sonuç alınmıştır.
Bütün bunlarla ve uzun süreli iktidarların kaçınılmaz olarak getirdiği bir sürü olumsuzlukla birlikte, Adalet ve Kalkınma Partisi, hâlâ yüzde kırklarda dolaşabiliyorsa, bu çok büyük bir başarıdır ve bu başarı karşısında öncelikle şapka çıkartılmalıdır!
Fakat ne hikmetse hiç birimiz bunu bir “başarı” olarak algılamadık…
Sanırım olumsuz propagandaların etkisinde kaldık…
Sonuç olarak ortaya öyle bir tablo çıktı ki, yüzde yirmi alanla yüzde onbeş alan partileri “başarılı”, yüzde kırk alan partiyi ise “başarısız” ilan ediverdik.
İşin tuhafı muhalefet partileri de bunu böyle algılayıp zafer çığlıkları atmaya başladılar…
“O kadar da uzun boylu değil” demem işte bu deme!
Hiç de “hakperest” olmayan bu yaklaşımımız, muhalefet partileri ile “ebedi muhalif” grupların, bir de “Çiftetelli Medyası”nın ekmeğine yağ sürdü.
Dün baktım hepsi birden “çiftetelli” oynuyorlar!
Ağız birliği içinde, “Başbakan bizimle kavga etti, bu yüzden oyları düştü” demeye getiriyorlar.
Bir kere daha söylüyorum: “O kadar da uzun boylu değil!”
Ne yani?..
Kendilerini hükümetler üstü görenlerle, “kamu malı” olması gereken televizyon ve gazetelerini “menfaat aracı” olarak kullananlarla, “medya patronu” unvanına güvenip Hilton’un bulunduğu soluksuz bölgeye kocaman “residence”lar diktirmeye ve vergi kaçırmaya çalışanlanlarla, öte yandan kendi çıkarları uğruna hükümetin IMF’nin dayattığı şartları itiraz kabul ederek anlaşma imzalamasını dayatanlarla ve Başbakan’ın çoluk çocuğuna dahi yönelik olarak yalan yanlış iftiralar atanlarla kavga etmemeli miydi?
Kesintisiz altı yıl süren iktidarına rağmen oylarının bu kadar az düşmesinin bunlarla kavga etmesine bağlı olmadığını nereden biliyorsunuz?
Belki “millete aykırı” giden gruplarla cedelleşmeyi göze alan ilk Başbakan olduğu için bu millet Recep Tayyip Erdoğan’a bu kadar prim veriyor, fırsat üstüne fırsat tanıyor?
Ne dersiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.