Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Bir kar tanesi olsam Mekke’ye düşmek isterdim

Bir kar tanesi olsam Mekke’ye düşmek isterdim

Güle güle gül adam...
Güle güle yiğit oğlan, yağız delikanlı, Anadolu’nun has evladı...
Güle güle, temiz ruh, aslan yürek, boz kırın açık alınlı çocuğu...
Güle güle, elini tırmık, ayağını çapa, terini can suyu yapıp, bu topraklara dem veren, tohum eken, ektiğini yeşerten, yeşerttiğini insanlığa bahşeden “Gül’ün şavkı...”
Güle güle, siyasetin temiz evladı, onurlu, şanlı Türkiye sevdalısı...
Güle güle, sağ kulağına okunan ezana, sol kulağına okunan kaamete, emdiği helal süte, yediği helal ekmeğe, eşine, çocuğuna, dostuna, düşmanına insan gözüyle bakan, Yaratan’dan ötürü bütün canlıları seven sevgi adamı...
Güle güle otur cennetteki köşkünde. İnanıyor ve biliyorum ki, oradan seni sevenleri seyrediyorsun. İnanıcımız böyle söylüyor. Sevenlerinin de böyle inanmasını istiyorsun.
Güle güle kar tanesi. İstediğin ve özlediğin “Gül’üne” kavuştun. “Kar tanesi olsaydım, Mekke’ye düşmek isterdim” diyordun. Evet, kar tanesi oldun ve Mekke’den de öte giderek cennetine, “Gül’üne” vasıl oldun.
Arkandan ağlıyor bütün sevenlerin. Ağlamak insana mahsustur. Sen de çok ağladın. Şimdi senin için ağlayanlar, sen de ağladığın için ağlıyorlar. Sen hep Allah için ağlamıştın, şimdi sana ağlayanlar da yüreklerindeki imanlarının gereği, Allah adına senin için ağlıyorlar.
Efendiler Efendisi (s.a.v.), oğlu İbrahim’i rahmet-i rahmana gönderdiğinde, evlat acısına dayanamayarak ağlamış ve şunları söylemişti: “Ey İbrahim, bilsem ki cennette buluşmayacağız, seni toprağa vermezdim.”
Evlat acısı, ana baba acısı böyle bir şeydir ve insana mahsustur. Senin arkandan ağlayanlar biliyorlar ki, kar tanesi olarak cennettesin ama insan oluşumuz hasebiyle yüreklerimiz yanıyor, canımız acıyor.
Tesellimiz büyük aslında. Bizleri biraz ağlatan da bu tesellinin büyüklüğüdür. Onur duyuyor insanlar arkandan ağlarken, gurur duyuyor sana rahmet okurken, çünkü senin cennette olduğunu biliyor ve bu onura gözyaşı döküyor.
Ey tertemiz kar tanesi, kaç kula nasip olur böylesine “iyilik şahitliği”? Kaç kul senin gibi uğurlanmayla ödüllendirilmiştir? Bu bir ödül değil midir? Elbet ödüldür. Hem de mükâfatların en büyüğüdür. Ancak iyiler böyle uğurlanır.
“Bir insanın affedilmesi ve cennete gidebilmesi için, dürüst ve samimi kırk kulun şahitliği yeter” diyor dinimiz. Seni kaç kırkbin kişi uğurluyor oysa. Bu yüzden tesellimiz büyüktür. Sabır yağmurlarında ıslanan sen, şimdi Cennet-i Âlâ’nın en güzel köşklerinde dostlarını seyrediyorsun.
Şiirinde diyordun ya “üşüyorum” diye, artık üşümüyorsun. Şimdi üşüme sırası bizde. Bizler üşüyoruz sen yoksun diye. Ama artık seni sevenler de üşümemeli. Bıraktığın insanlık mirasına sahip çıkarak, üşümeyi değil, birbirine sarılıp ısınmayı öğrenmeli.
Mamak’tan annene “anneler gününde” yazdığın ve resmi mühür basılı “A Blok Görüldü” şiirindeki, şu mısraları büyük millet yerine getirdi.
...........
Çiçek aradım dün, beklersin diye,
Bulamadım taş ve demirden başka
Sevgimin ifadesi bir tek hediye
Yollayamadım ki inan “dua”dan başka!...
.........
Annen, eşin, çocukların, akrabaların, dava arkadaşların, dostların, kardeşlerin, tanıyan tanımayan bütün sevdiklerin, şimdi seni Cennet çiçekleri dualarla, Peygamber çiçekleri niyazlarla, Fatihalarla, Yasinlerle uğurluyor.
Güle güle Halit oğlu, “Kul Muhsin.” Güle güle, Halit oğlu “Ümmet Muhsin.” Güle güle Halit oğlu “Güzel Muhsin.” Münker ve Nekir melekleri yoldaşın olsun. El Fatiha.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi