Dikkat dikkat dikkat!
“ülke tehlikede, bunları biliyor musunuz?”
“İrtica kokusu olan mektuplar iş adreslerine postalansın”. Ergenekon çetesinin evrakları arasında ilginç bildiri başlıkları..
Bu bildirilerden ilki daha önce Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmamış mıydı?
Peki Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar kimin işiydi?
çetenin kendisinin de hedef olduğunu söyleyerek kendini aklamak için kimi ortadan kaldırmayı planlıyordu sahi? Kerinçsiz’i değil mi?
Şimdi anlıyor musunuz, çiller’in “Kurşun atan da, yiyen de..” sözlerinin anlamını, ya da Mersin’deki Kuvayı Milliye andını, “ölmeye, öldürmeye, öldürülmeye..”
Derin devlet dinlemeye takıldı, böyle oldu.
Yok dedikleri JİTEM’in arşivi emekli bir subayın evinde çıktı.. Koman, NTV’de bir röportajda böyle bir örgütlenme olmadığını söylüyordu.. Ben de bir yazı yazdım. Jandarma Genel Komutanı Koman hakkında “Ya bilmiyor, ya yalan söylüyor” dediğim için mahkum olmuştum 28 Şubat’ta.. Peki şimdi ne oldu? Ya da ne olacak?
“İrtica kokusu olan mektuplar iş adreslerine postalansın” diye bir dosya daha hazırlanmış.. Neyse ki servise konulmadan ele geçti. Birileri irtica adına işyerlerine tehdit mektupları gönderecekmiş anlaşılan.. Ya servis elemanlarını kullanacaklardı, ya da içeriden birilerini birileri ayartacaktı.. “İrticanın ayak sesleri” diye bağırmak için bahane lazım.
Bu servise konmadı diye, başkaları konmayacak değil..
Ama öfkeleri akıllarını zail ettiği için ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor.
Başörtülüler kopya çekerlermiş. Afro saçlılar, ya da uzun saçlılar veya saçlarına bandana takanlar için ne yalan uyduracaklar bakalım..
Açıkça saçmalıyorlar.. Laiklik ve rejimden söz edenler, nedense insan hakları, demokrasi, özgürlük, hukuk devletini hiç ağızlarına almıyorlar.. Bütün bu alan AK Parti’ye kaldı.
Her şey çok açık ve net:
Millet ne istiyor, millet adına karar veren yüksek yargı ne diyor, Genelkurmay ne istiyor?
Meclis iradesi ne diyor, hükümetin iradesi ne yönde?.
öğrenciler ne diyor, öğrenci velileri ne diyor? öğretim üyeleri ne diyor, YöK Başkanı ne diyor, geçen dönemde seçilen rektörler ne diyor?
Kim darbeden yana, kim darbeye karşı!
Kim derin devletin tetikçisi, kim değil!. Derin devlet gerçeği karşısında kim konuşuyor, kim susuyor!.
Kim kimin sesi..
Batılı biri “2. Sovyet çöküyor..” diyor.. Irmak yatağını arıyor. Tarihin/zamanın akış yönü belli.. Başörtüsü tartışmasının Türkiye’deki büyük dönüşümün sembolü haline geldiğini söylüyor.. Kürt sorunu ve demokrasi talepleri bile başörtüsü tartışmalarının gerisinde kaldı.. İslâm ve Müslümanlar büyük değişimin merkezine oturdu..
“Az’la yetinmek” ya da Müslüman zihinlerin bu tartışmada nasıl bir zorlama altına girdiği ile ilgili de söyleyecek birkaç sözüm var.
Allah, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir. Bize düşen doğru olanı, Hak olanı söylemek ve yapmak. Sonucu takdir ve tayin edecek olan Allah’tır.. Allah (cc); ilmin kapısı, Allah’ın arslanı, Ehli Beyt’in eşiği olan Hz. Ali’ye, kendi ömrü içinde, dünyevi anlamda kâmil ve huzurlu bir iktidar vermedi.. Ama onun binde biri bile olmayan Osman Gazi’ye çok fazlasını verdi. O, dilediğine hesapsız verendir. Allah’ın (cc) bize nasıl bir kader ve nasıl bir imtihan biçtiğini bilmiyoruz. Haksızlıklara karşı direnmekle emrolunduk. Biz üzerimize düşeni yaparız. Bu fitne karşısında yaptıklarımız, yapmamız gerekirken yapmadıklarımız, söylediklerimiz ve söylememiz gerekirken söylemediklerimizle imtihan olacağız.
Bir fakih, fıkhî tavrı açık ve net olarak söylemeli. Bir hukuk adamı ve insan hakları savunucusu da ilkesel bir duruş sergilemeli. Onlar bir politikacı gibi duramaz, durmamalı. Bir politikacının imkânları farklıdır.. O onların işidir. Oportünizme sapmadan, doğru olanı zamanı, mekânı ve şartları sorgulayarak doğrusal bir rota izleyerek zamana yayabilir.. önemli olan istikamet ve harekettir. Hükümetin bugünkü ara çözümü, eksik ve yetersiz olmakla, hatta yeni ve tehlikeli tartışmalar ve uygulamalara zemin oluşturacak birtakım mayınları içinde barındırmakla birlikte, genel anlamda bana göre doğru yönde atılmış ileri doğru bir adımdır. En azından bu konuda bir iyiniyetten söz edebiliriz..
Kaldı ki, Allah (cc) dilerse zalimleri bile kendi dinine hizmet ettirebilir.. O, kadir-i mutlaktır. Onun için bir zorluk yoktur.
Müslümanlar eğer üzerlerine düşeni yaptıklarına inanıyorlarsa, hiç de öyle strese kapılmamaları gerek.. Sonunda Allah’ın dediği olacak ve yeni bir imtihan süreci başlayacak. Herkes sonunda söylediği-yaptığı, söylemediği ve yapmadığı şeylerden dolayı mes’ul olacak.
Sonuca ilişkin umutlarınız olsun, ama aslolan bir imtihandır.. Ne sorunun çözülmesine sevinin, ne de çözülmemesine yerinin. Bütün bunlar bir imtihandır, işte bunu asla unutmayın.
Biz ya da iktidar (haşa), Allah’ın yetmeyen gücüne güç, yetmeyen aklına akıl yetirecek değiliz.?!
Her şey yollu yolunda..
Eğer siz bu sorunun çözümü için parmağınızı kımıldatmamışsanız, bu sorun çözülse de bunun size bir faydası yok, eğer siz üzerinize düşeni yapmışsanız ve sorun çözülmemişse de, siz cenneti hakettiniz, ne mutlu size! Siz çalıştınız ve başardınız, bu da bir başka imtihandır..
Unutmayın, Allah (cc) sizi mallarınızla, canlarınızla ve sevdiklerinizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir..
Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler..
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.