Dağlıca'daki şehit babasına cezaevi yolu
Dağlıca davası sanıkları 8 er, 1 Şubat’taki ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Vatana ihanetle suçlanan ve hakkında ömür boyu hapis cezası istenen er Ramazan Yüce de tahliye trenine bindirildi.
İzmir’de ‘ dur’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle Baran Tursun’u öldürdüğü iddia edilen polis memuru Oral Emre Atar, ‘ kasten adam öldürmek’ suçu nedeniyle 25 yıl ağır hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın 14 Ocak’taki ilk duruşmasında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
İstanbul Davutpaşa’daki maytap faciasında 22 vatandaşımız hayatını kaybetti. çoğu kaçak işçiydi. Onlarca çocuk yetim kaldı. Valilik, emniyet, belediye, sigortalar kurumu, hiçbir kurum suçu üstlenmedi, her biri ayrı bir mazeret uydurdu. Soruşturmadan bir şey çıkar mı? çıkmaz. çıksa da ilk duruşmada serbest kalırlar.
Şemdinli sanığı astsubaylar Ali Kaya, özcan İldeniz ve itirafçı Veysel Kaya da dava dosyası Yargıtay tarafından askeri mahkemeye havale edilince tahliye oldular.
Ortak noktaları nedir? İrili-ufaklı, üniformalı-üniformasız hepsi devlet erkanı. Devlet sanık sandalyesine oturur mu?
Ya tersi olsa?
Devletin bir ‘düğmesi’ bile kutsaldır, dokunamazsınız.
Dağlıca’da şehit düşen uzman çavuş Celaletten Gürdal’ın Babası Mehmet Gürdal, 2005 yılında aniden rahatsızlanan eşini Dinar’daki devlet hastanesine kaldırdı. Karşılaştığı ilgisizlik yüzünden bir doktorla takıştı.
1 ay önce şehit babasına mahkeme kararı postalandı. Dendi ki: Devletin doktoruna hakaret ettin. 7 bin YTL cezan var. İster peşin ister ayda 290 YTL taksitle öde. Paran yoksa gel seni cezaevinde 350 gün misafir (!) edeyim.
Dağlıca’da şehit düşen evladının yasını tutan babaya şimdi cezaevi yolu göründü.
İtirazım, bu mahkeme kararına değildir. Kararı veren hakim, sonuna kadar haklı da olabilir. Ama devlet düğmesine gösterilen azami saygı, vatandaşın şapkasına da gösterilmezse toplumda adalet duygusunu zedelersiniz.
Maalesef, toplumun adalet duygusu yaralıdır, vicdanı kanamaktadır.
Muzaffer Tekin, çalış’a çalışmış
Doç. Dr. Şaban çalış, Selçuk üniversitesi öğretim üyesi ve ‘ üniversitelerde özgürlük’ bildirisini hazırlayan ekipten biri. Bildiriye imza atan öğretim üyesi sayısının bin 400’ü geçmesinde onun büyük emeği var.
Yeni öğrendim.
ümraniye soruşturması kapsamında tutuklanan emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, 2 yıl önce onu ziyaret edip ‘liderlik’ önermiş. Demiş ki ; ‘Biz yeni bir siyasi hareket başlatıyoruz. Bu hareketin lideri olur musun?’
Anında reddetmiş Şaban Hoca: ‘ Ben böyle işlerin içinde olmam.’
Sonra bakmış, üniversitede garip şeyler oluyor. Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün üniversitede konferans girişimi engelleniyor, buna karşılık emekli orgeneral Hurşit Tolon’a üç kez konferans verdiriliyor.
Daha vahimi, aralarında öğretim görevlilerinin de bulunduğu bir grup genç Kıbrıs ve Davutpaşa Kışlası’na eğitime götürülüyor.
Davutpaşa Kışlası, İstanbul’da Atatürk Hava Limanı ile Haliç arasında 1 milyon 312 bin 500 metrekare genişliğinde büyük bir alan. 1998 yılında Milli Savunma Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı arasında imzalanan protokolle Yıldız Teknik üniversitesi’ne devredilmiş yeni üniversite kampüsü.
O ekipten bir genç, üniversiteye ayağında kurşun yarasıyla dönüyor. ‘Eğitim kazası’ mı yoksa ‘ Av kazası’ mı o konu muallakta.
Meğer, Ergenekon, yıllardır üniversitelerde çalışıyormuş.
Provokasyona dikkat
Türkiye, türban tartışmasıyla birlikte yüksek gerilimli bir sürece girdi. Normalleşmenin sağlanması için sağduyu sahibi herkese büyük sorumluluk düşüyor.
Tartışmanın hangi boyutunda olursak olalım, tahrik edici yaklaşımlardan uzak durmalıyız. Galibiyet hırsıyla değil fair play duygusuyla adım atmalıyız.
Bu arada, ülkeyi kaosa sürüklemek isteyenler provokatif eylemlerle tansiyonu daha da arttırmak isteyebilir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce olduğu gibi cinayete varan eylemlerle karşılaşabiliriz. üniversitelerde, sokaklarda, iş yerlerinde velhasıl her yerde ‘mahalle baskısı’ imajına lojistik destek sağlayacak argüman çabası artabilir.
Kötü kokular alıyorum.
Aman dikkat...