Saydalı Şeyhin kehaneti
II. Abdulhamit Han tahttan indirileli tam 100 yıl oluyor ve Türkiye tarihin bu kesişme noktasında yeni bir sürecin dönemecinde.
İkinci Abdulhamid Han’ın hal’iyle birlikte durdurulan ilerleyişimiz bu yılla birlikte yeniden başlıyor. İkinci Abdulhamit, Osmanlı padişahları arasında en dirayetli olanlardan birisidir. Hayatını okudukça hayran olmaktan kendinizi alamıyorsunuz. Herkesin yeninin ve modanın peşinde koştuğu ve seyirttiği bir hengamede o soğukkanlılığına ve basiretine hakim olan yegane kişidir. Şansı dehası ve uzak görüşlülüğü, şanssızlığı ise konjonktürün bir fetret devrine işaret etmesidir. Lakin tam bir i’tidat ve iktidarla birlikte 33 yıl boyunca akıntıya karşı kürek çekmiş ve tuğyan önünde Seddi Zülkarneyn olmaya çalışmıştır. Ne var ki, zamanındaki cereyanlar ve bu cereyanların beslediği kamuoyu baskısı aleyhindedir. Buna rağmen kadrü’l imkan bu cereyanlara karşı tek başına karşı koymuş ve sonuçlarını asgari düzeye indirmiştir. Yavuz’dan sonra İttihad-ı İslam siyasetine en kuvvetli destek veren ve bunu gayeyi hayali yapan kızıl değil yalnız ve mazlum bir padişahtır. Reşid ve Ali Paşa’ların bir devamı olan ve açtığı çığırda yürüyen belalısı Mithat Paşa ise içeride ve dışarıda oluşmuş mahalle baskılarının ve lehte oluşan kamuoyunun himayegerdesidir. Belki de Mithat Paşa hattı galip çıksaydı Osmanlı’nın sonu daha erken gelebilirdi. İttihatçılar ve öncüleri yenilikçiler, eskimiş bir otomobili son süratle kullanmak isteyen bir bedbahtlar zümresi veya modernist züppelerdir. Asıl ve katıksız istibdat, getirdikleri rüzgarın tesiriyle II. Abdulhamit Han’ı deviren iradenin akabinde oluşan yeni dönemde yaşanmıştır. Onların istibdadında ‘Hamidi istibdadı’ndaki gibi şefkat boyutu da yoktur.
¥
II. Abdulhamid Han’ın saltanatı bazı şeyhlerin müjdesiyle birlikte gelmiştir. Bunlardan birisi saydalı şeyh olarak anılan muhtemelen Abdulkadir Seydavi’nin kehaneti daha doğrusu kehanet suretindeki kerametidir.. Joan Haslip’in ifadeleriyle O, İkinci Abdulhamid Han’ın ışığını önceden görenlerdendir. Haslip bunu şöyle tasvir eder: “Şayet bir sır mukabilinde başka bir sır verilmesi gerekseydi Pertevniyel’e Suriyeli mabeyncisi vasıtasıyla tanıştığı Saydalı bir Şeyhin kehanetini anlatabilirdi. Şeyhin kehanet istidadından dolayı meşhur olduğunu duyunca onu Kağıthane’deki köşküne davet etmişti. Ve orada bir yaz öğleden sonrasında Haliç’e ve Eyüp’ün servi korularına tepeden bakan taraçada otururlarken Şeyh kehanette bulunmuştu. ‘2 yıl içinde Eyup Camii’nde, Osman’ın kılıcını kuşanacaksın ve padişah ve İslam’ın halifesi olarak ilan edileceksin.’ Kendinden geçmiş gibi söylenen sözler bir daha hiç tekrarlanmadılar. Meraklı soruları sadece boş bir bakışla rahatsızlık veren bir sessizlikle karşılandılar. Ve Şeyh kehanetine başkaca açıklık getirmeksizin Sayda’ya geri dönmüştü. Fakat bu birkaç kelime Abdulhamid’i fazlaca beklemeyeceğine ikna etmişti...” Gerçekten de iki yıl sonra II. Abdulhamid cülüs töreninde ve Eyüp Sultan’ın huzurunda kılıç kuşanma merasimindedir. Ve onu tebrik edenler arasında bu esrarengiz Saydalı Şeyh de vardır. Daha sonra Saydalı Şeyh, II. Abdulhamid’in ramazanlarda özel iftarlarının da başkonuğudur...
¥
Nedense II. Abdulhamid’e karşı olan sadece Avrupai ve nevzuhur yenilikçiler veya modernistler değildi. İslam’ın yenilikçileri de aynı şekilde II. Abdulhamid’e karşıydılar. Onun yanında ve yakınında duranlar ise genellikle geleneksel ekolden gelen ulema idi. Sultanın en takdir ettikleri arasında ise dönemin İmam Rabbani’si denilebilecek olan Şeyh Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretleri’dir. Bu zat Ahmed-i Haznevi’nin şeyhi olan ve Bediüzzaman’ın bahsettiği Muhammed Ziyaüddin’den farklıdır. Abdulhamid’in genellikle bütün tarikatlarla ilişkisi vardı. Bunlardan birisi de Kuzey Afrika’nın Nakşibendiliği olarak da anılan Şazeliyye tarikatının şeyhlerinden Ebu’ş Şamat Efendi’dir. Onun dışında Rufaiye tarikatının müntesiplerinden Ebu’l Hüda Sayyadi de yakın çevredendir. Sarayda yenilikçilerle kadimciler arasında alabildiğine bir kavga ve çekişme vardır. Sultan’a yeni gözdelerden Cemaleddin Afgani’nin Afgan değil de İran asıllı olduğunu fısıldayanlardan ilki Suriyeli uyanık şeyhlerden Ebu’l Hüda es Sayyadi olmuştur.. II. Abdulhamid’in İttihad-ı İslam politikasının içtimai ayaklarından birisi İslam alemindeki şeyhler gibi manevi otoriteleri desteklemek suretinde gerçekleşiyordu. Döneminde Kuzey Afrika’da hummalı bir biçimde İslamı yayan ve misyonerlik karşısında dalgakıranlık yapan Senusileri desteklemiştir. Senusiler de aynen Osmanlı’nın bırakın dirisine ölüsüne bile Emir Şekip Arslan gibi sadakat beslemişlerdir. Buna, ölümüne sadakat denilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.