Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

‘Biz asılız’ diyorlar millet de fotokopi mi?

‘Biz asılız’ diyorlar millet de fotokopi mi?

Kendisini bu milletin üzerinde gören ve asıl olduğunu iddia eden ünlü bir teyze, “Asıl olan biziz, biz istemeden bu ülkede kimse bir şey yapamaz” diye meydan okuyordu, hâlâ da okumaya devam ediyor.
Öyle ya; eğer bunlar asılsa, milletimiz de fotokopi mi oluyor. Hayır! Fotokopi de olamaz. Çünkü malûm asılların milletimizle uzaktan yakından ilgileri olmadığı apaçık ortada. O zaman halkımız ne oluyor?
Bu nasıl asıl olmak Allah aşkına? Devlete vergi verir misiniz? Yok. Çocuğunuz askere gider mi? Yok. Memlekete bugüne kadar bir hizmetiniz olmuş mudur? Yok. Milletin değer yargılarıyla çatışmayan bir gününüz var mı? Yok. Bir evlek tarlanız, bağınız, bahçeniz var mı, eker misiniz, biçer misiniz? Yok. Güzel yurdumuzun hangi yöresinde çakılı bir çiviniz, damınız, tasınız, tarağınız vardır? Bilinmiyor.
Tekrar soralım; “Peki bu nasıl asıllık.” Hem sonra bunlar asılsa, neden arkalarında millet desteği yok? Nerede halk desteği? Ülkemize ve milletimize bağlılığı olan kaç düşünür, akademisyen, yazar, gazeteci, işadamı çıkıp da; “Ben de asıllardanım” diyerek bugüne kadar destek vermiştir. Sırtında memleket yükünü taşıyan kim var yanlarında yörelerinde.
Destek verenleri görüyor ve biliyoruz. Halkın değer yargılarıyla çatışan küçük bir azınlığın dışında kimse onlardan yana tavır almıyor. “Neden 70 milyonluk bir Türkiye’de bu asılları (!) anlayan ve anladığını söyleyecek kimse çıkmıyor?”
Cevap çok basit. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, halkla barışmayan hiçbir sistem, bugüne kadar uzun soluklu yaşama imkânı bulamamıştır. Baskı ve şiddetle işbaşına gelenler, eninde sonunda halkın gücü karşısında kaybetmişlerdir. Dünya tarihi ortada.
Aylardan beri olup bitenleri izliyoruz. Ergenekon düğümü çözüldükçe neler çıkıyor, neler. Haydi diyelim ki; malum kesimler suçsuz ve haklılar, hepsi iftira ve yalandan ibaret. “Peki, bu kadar yalan ve iftiranın içinde hiç mi milletimizin ve devletimizin geleceğine dair olumlu en ufak bir şey bulunmaz?”
“Biz asılız, bize rağmen hiçbir şey yapılamaz” diyenlerin yerinde kim olsa, bunlar gibi davranır. Nasıl olsa, ekmek elden su gölden, yedikleri bedava, içtikleri bedava. Olan sarı çizmeli Mehmet ağaya oluyor. Vur heybeyi halkın sırtına, al eline bir değnek, güt koyun gibi. Kim bırakır bu imkânları da bunlar bıraksın. Haklılık yönleri de yok değil hani.
Asılların örgütü Ergenekon dün doğmadı, kesin tarihi belli değil ama çok uzun yıllara dayandığı belli. Çok gerilere gitmeyelim ve son 50 yıla bakalım. Son 50 yılda kaç hükümet gelip gittiyse, hiçbirisi böylesine derinlere inip, Ergenekon’un ipliğini pazara çıkaramamıştı. Çıkarmak isteyen iktidarlar da devrimlerle, muhtıralarla, postmodern darbelerle işbaşından uzaklaştırılmıştı.
Aynı senaryoyu mevcut iktidar için de defalarca sahneye koymak istediler; fakat bu sefer milletimiz de dişli çıktı, iktidarımız da. Eğer iktidar aynı ayak oyunlarına boyun eğip, “Gelene ağam, gidene paşam” deseydi, o zaman bırakın bizleri bir tarafa, torunlarımızın çocuklarının bile bu örgütün elinden çekeceği vardı. Halep oradaysa, işte Ergenekon burada.
Yine son 50 yılda devletin ve özel teşebbüsün kurum ve kuruluşları arasında, sürekli zarar eden, iflas eden, soyulan ve hiçbir işlevi kalmadığı için kapatılan bütün müesseselerin hazin sonlarına bakalım ve kimlerin eliyle bu hale gelmişler görelim. Emin olmalısınız ki; adres yine asılları gösterecektir.
Bugün ülkemizde yüzlerce fabrika bacası tütmektedir, yüzlerce işyeri üretim yapmaktadır. Binlerce dönüm arazi ekilmekte ve sulanmaktadır. Dünyada kendi yağı ile kavrulabilecek 7 ülkeden biriyiz. “Peki, bu kadar kurum ve kuruluşun içerisinde malum asılların el emeği, göz nuru, alın teri ne kadardır acaba?” Bilen söylesin yazalım.
Asıl olan millettir. Millet olmadan devlet olunamayacağını herkes bilir. Devletin bekâsı, milletin esaslığına bağlıdır. Milletin esaslığı da değer yargılarında yatar. Dev bir imparatorluğun çöküşüyle yeniden ayağa kalkabilen devletimizin devamı, milletimizin esaslığında yatmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi