M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Kafası Kırılan Kürt Çocuğu

Kafası Kırılan Kürt Çocuğu

Dipçikle kafatası kırılan çocuk 14 yaşında imiş.Ülkemizde bu yaştaki çocuklar âqil ve baliğ olur. Bu çocuk maazallah ölseydi doğrudan doğruya Cennet'e gitmezdi, mükellef olduğu için hesaba çekilirdi. Dinimizin kuralı böyledir.

Bu çocuğun, devletin bir kolluk vazifelisi tarafından dipçiklenmesi doğru mudur? Uzaklaştırılmak ve tesirsiz bırakılmak istenmesi doğrudur. Kafatasının kırılması çok yanlıştır.

Bu çocuğun kafası oyun oynarken, bakkala ekmek almaya giderken, okul yolundayken kırılmamıştır.Devlete taş atarken kırılmıştır.

Kolluk görevlisi aşırı hareket etmiş, yanlış yapmıştır. Başbakanın bu hadise üzerine oraya hemen bir uçak gönderip çocuğu Ankara veya İstanbul'a annesi ve babası ile birlikte tedaviye göndermesi iyi olurdu, bu yapılmamıştır.

Adalet herkese hakkettiğini, layık olduğunu vermek demektir. Kafası kırılan çocuk dosyasında ne kolluk görevlisine, ne de çocuğa adaletsizlik yapılmamalıdır. Cezaları âdilâne verilmelidir.

Çocuk yüzde yüz mâsum ve suçsuz değildir.

Bu çocuğa taş attıranlar suçludur.

Yakın tarihimizde bütün Türkler, bütün Kürtler, bütün Çerkesler, bütün Arnavutlar ve ülkemizde yaşayan diğer İslâmî unsurların tamamı zulme destek vermemiş, yardımcı olmamıştır ama bir kısım Türkler, Kürtler, Çerkesler, Lazlar ve diğerleri yardımcı olmuşlardır.

İslâm uğrunda sadece Kürtler değil, diğer unsurlar da şehit vermişlerdir.

Bu memlekette en fazla zulme Müslüman Türkler mâruz kalmışlardır ama bendeniz bunun tartışmasına girmek istemem.

Türkiye'deki Kürtlerin durumunu, Filistin'deki Arapların durumuna benzetmek, tam bir paralellik kurmak yanlıştır.

Kürtlerin bir kısmının en büyük yanlışı menfi ve zararlı Kürt kavmiyetçiliğine kapılmış olmaktır.

Kürtlerin içinde şu anda kimlik değiştirmiş bir sürü Kripto Yahudi, gizli Kürt Yahudisi bulunmaktadır. Bunların peşinden giderlerse iki cihanda rezil, rüsvay ve perişan olurlar.

Bu satırları yazarken Türkleri aklamıyorum. Onların da İslâmî açıdan yakın tarihte büyük hataları ve günahları olmuştur.

Bu ülkede 78 etnik köken, 78 alt kimlikle unsur bulunmaktadır. Müslümanların hepsi kardeştir.

Türk ve Kürt et ve deri gibidir, ayrılmaları imkânsızdır.

Kürt bölgesi kurulacakmış... Hangi Kürt bölgesi? Kürt nüfus Türkiye'nin tamamına yayılmıştır.En büyük Kürt şehri artık Diyarbakır değildir, İstanbul'dur.

Emperyalistler, misyonerler, fesatçılar, Osmanlı devlet-i İslâmiyesini kavmiyetçilik vebası ile yıktılar.

İnsanlar kavimlerini sevebilir, kavimlerine hizmet etmek için çalışabilir ama Müslümanlık kavmiyetçiliği yasak etmektedir.

Türk kavmiyetçiliğinin önderi kimdir? Diyarbakırlı Ziya Gökalp değil midir? Bu zat Türkçülüğe ve kavmiyetçiliğe soyunmadan önce Kürt milliyetçiliği yapmamış mıdır? Kürt grameri (veya sözlüğü) yazmamış mıdır? (Bu kitabın bir nüshası Sinop'ta Dr. Rıza Nur kütüphanesindeymiş. Bir akademisyen almış ve iade etmemiş...)

Ziya Gökalp'in baş müridi Selanikli muallim Moiz Kohen, Yahudiliğini gizleyerek, buram buram Oğuz Türkü kokan Tekin Alp sahte ve takma adıyla ateşli Türkçülük ve kavmiyetçilik yapmamış mıdır? Bu Yahudi, kitaplarından birine "Kahr olsun Şeriat..." başlıklı iğrenç bir bölüm koymamış mıdır?

Yakın tarihimizde Kürtlerden de bozuk ideolojiye, bozuk düzene hizmet etmiş, yaltaklanmış kimseler çıkmıştır.

Kavim bir realitedir, bir olgudur. Lakin İslâm, kavmiyetçiliği kabul etmez.

Filistin Müslümanları ile Türkiye'deki Kürt Müslümanlarını bir tutmak yanlıştır.

Türkiye'nin devleti başkadır, sistemi veya düzeni başka. Devlet, üzerinde bulunduğumuz gemi veya uçak gibidir. Onu batırmaya ve düşürmeye çalışmak intihar olur, çılgınlık olur.

Kafası kırılan 14 yaşındaki çocuğa vah vah diyecekler, öldürülen Müslüman askerlere oh olsun mu diyecekler?

Müslüman Kürtler,Kürt kavmiyetçiliği ile kurtulamazlar, izzete kavuşamazlar. Müslümanlar, İslâmî metodlarla kurtulabilir.

Bu memlekette PKK'yı Kürt halkı kurmamıştır. Ergenekoncular, Ermeniler, Türkiye'yi yıkmak isteyenler kurup bugüne kadar getirmiştir.

Sevgili Müslüman Kürt kardeşlerimden önemli rica: Müslümanca düşünelim...Müslümanlığın metodlarıyla hareket edelim...Kürt olalım ama Kürtçülük yapmayalım.

Papaza kızıp oruç bozmayalım...

Ben bir Türk olarak, Salih bir Kürt kardeşimi, fâsık bir Türk'e tercih ediyorum.Siz de böyle yapın.

KIZLARINIZIN KATİLİ OLMAYINIZ

Ana babalara sesleniyorum: Evlâtlarınızın katilleri olmayınız. Hiçbir anne ve baba evlâdını katl etmez, burada kullandığım katil sözcüğü mecazî mânâdadır.

Dilimizde "Kızını dövmeyen dizini döver" diye bir atasözü vardır. Dövmekten maksat fiilî dayak değil, kızını korumak, denetlemek, ona nasihat etmek, tedbir almak, onun koruyucu meleği olmak demektir.

15, 16, 17 yaşlarındaki kızları, İstanbul gibi canavar bir şehirde başıboş bırakmak, onları korumamak cinayet değil de nedir?

Bu yaştaki kız çocukları tecrübesizdir, kendini koruyacak birikime sahip değildir.

Başı boş bırakılan, korunmayan, uyarılmayan, denetlenmeyen bir kız vahşice öldürülürse, suç onda değil; öncelikle katilin ana babasında ve maktulenin (öldürülen kızın) ana babasındadır.

Toplum da, devlet de suçludur.

İyi bir aileye mensup bir genç delikanlı nasıl olur da kendisini seven, kendisine güvenen genç bir kızı korkunç bir şekilde öldürebilir?.. Demek ki, onun ana babası çocuklarını iyi yetiştirememiştir. Oğlum iyi yaşasın, oğlumun lüks bir Porsche'si olsun, oğlumun her dediği olsun diyen zengin bir aile oğlunu mânen katl ve katil etmiş olur.

Kızım gezsin tozsun, kızım gönlünce eğlensin, kızım yabancı bir erkeğin evine serbestçe gitsin diyen bir ana baba, o kız öldürülürse elbette suçlu olur.

Evet suç sadece katil gençte değildir.

1.Kızın ailesi de suçludur.

2. Katil gencin ailesi de suçludur.

3. Eğitim sistemi de suçludur.

4. Toplum da suçludur.

5. Devlet de suçludur.

Okullarımızda uyuşturucu kullanma yaşı 11'e düşmüştür.

Okullarda genç nesillere güçlü bir ahlâk ve karakter terbiyesi verilmemektedir.

Cinsel ahlâk konusunda Türkiye İsveç veya Fransa'ya benzemez. Her ülkenin kendi sosyal ve kültürel yapısına göre ahlâkî değerleri vardır. Bu değerleri yıkarsanız toplum çöker.

Türk toplumunun temeli ailedir. Aile çökerse toplum da çöker. Aile sarsılır ve zayıflarsa toplum da sarsılır ve zayıflar.

Bizim kültürümüzde, Batı'nın yitirmiş olduğu iki temel değer vardır, biri iffet, diğeri ar ve hayâdır.

Türkiye uluslararası çocuk ve kadın hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelere imza koymuştur.

Kadın Hakları Sözleşmesinde "Bu sözleşmeye imza koyan devletler, kadınların fahişe (seks kölesi) olarak çalıştırılmayacağını taahhüt ederler" mealinde bir madde vardır. Türkiye bu maddeye riayet etmemekte; TC antetli resmî belgeyle (vesika)bazı bedbaht kadınlara yasal olarak ve serbestçe fahişelik yapmak hakkını vermektedir. Hem de bu işten KDV ve gelir vergisi alarak. Böyle rezalet olmaz!..

Vahşice öldürülen kız konusu, sadece bir boyutuyla ele alınmamalı, bütünüyle ele alınmalıdır.

Liselerde ve üniversitelerde kız çocuğu okutan aileler dikkatli olsunlar, kızlarına fazla baskı yapmasınlar ama büsbütün de başı boş bırakmasınlar. Yavrularını denetlesinler, yavrularını uyarsınlar, yavrularının ayaklarının kaymaması için onların eteklerinden tutsunlar. Serbestliğin de bir hududu vardır.

Zavallı kız denetlenseydi, kontrol altında tutulsaydı, kendisini bekleyen tehlike konusunda uyarılsaydı, korunsaydı bu facia yaşanmamış olacaktı.

Anneler ve babalar, mecazî mânâda kızlarınızın katili olmayınız.

(Estetik ameliyatla yüzü değiştirilmek... Bambaşka bir kimlik edinmek... Kaybolmak...Yakalanmamak...)

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi