Siyasî revizyon
Yeni dokuz bakanın hükümette yer alması "kabine revizyonu" değil. "Revizyon", kelimenin Türkçe karşılığına müracaat etmeden ifade etmek gerekirse "vizyon" değişikliği demek. Bir anlayış, bakış değişikliği. Tam olarak tashih. Başbakan kabinesini değiştirdi. Bu değişikliğin arkasında ise bir siyasî revizyon vardı. Soru, bu revizyonun ne kadar radikal olduğu.
Siyaset çok ince bir hesap işi. Kabineye dahil olan 9 bakanın ve parti teşkilatında mutasavver değişikliklerin arkasında bu ince hesaplar yatıyor. Kurt politikacı Baykal'ın "AK Parti bu sefer çekirdeği ile çıktı" analizi, Bülent Arınç'ın ilk defa kabinede yer almasına atıfta bulunuyor. Görevden alınan bakanların Meclis'te veya parti teşkilatında üstlenecekleri yeni görevler bu "çekirdek" iddiasını bir adım öteye götürecek. Siyaset her zaman söylendiği gibi bir ekip işi. Cumhuriyet tarihinin en uzun ömürlü bakanlarına sahip kabinede Başbakan'ın değişikliğe gitmesi normal. Önemli olan bu değişimin arkasındaki revizyonun muhtevası.
Türkiye'nin dolayısıyla hükümetin önünde üç temel sorun duruyor. Birincisi çok hassas dengeler ve hesaplarla ilerleyen dış politika. İkincisi, yönetimi giderek zorlaşan ekonomik kriz. Üçüncüsü de yeni bir aşamanın doğum sancılarını çeken Kürt sorunu.
Ahmet Davutoğlu'nun, alışık olmayan biçimde Meclis dışından Dışişleri Bakanlığı'na getirilmesi, dev gibi dış politik sorunlar karşısında en isabetli tercih. Davutoğlu bir diplomasi dehası olduğunu yedi yıldır kanıtlıyor. Hem "stratejik derinlik"i, yani teorisi, hem de yıllardır sessiz sedasız gösterdiği üzere pratiği kuvvetli. Özellikle bölgemizde devreye giren yeni diplomasi, onun tarifi üzerine ve onun mutfağında olgunlaştı. Bugün Türkiye'nin elinde tuttuğu, özelikle hem Ortadoğu ülkelerinin, hem de ABD'nin hesaplarına uygun gelen inisiyatifin mimarı büyük ölçüde o. Türkiye bugün bir bölgesel güç olarak, yıllardır iğne oyası gibi geliştirdiği diplomasinin meyvelerini topluyor. Şimdi bu diplomasinin beyni, onu çok yakından tanıyan bölge ülkelerinin karşısına "dışişleri bakanı" sıfatıyla çıkacak.
Kabine değişikliği, giderek derinleşen ekonomik krizin yönetimi konusunda da bir revizyonu haber veriyor. Bugüne kadar hükümet, derinleşen krizi paniğe yol açmadan yönetmeye çalıştı. Bir yandan "teğet geçecek" mantığını savundu; diğer taraftan çok ileri düzeyde tedbirleri uygulamaya koydu. KOBİ'lere "cansuyu" projesi, vergi indirimleri, işçi çıkartmayı engelleyen sübvansiyonlar gibi. Adı üzerinde bu iş "ekonomi yönetimi" değil. Kabinedeki ekonomi ekibindeki değişiklik "kriz yönetimi"ni üstlenecek. Gemi hasar gördü.
Doğrudan Bülent Arınç ismi üzerinden verilen "çekirdek kadro" yaftası doğru mu? Bülent Arınç isminin ağırlığı saygınlığından geliyor. Arınç, "takiyye" suçlamasını kimsenin aklına getirmediği bir politikacı. Çünkü her zaman düşündüğünü söylüyor. Üstelik bu "çekirdek"in düşündüklerinin de mantıklı ve sağduyulu olduğunu gösteriyor. Bu haliyle ezber bozan ve çekirdeğe meşruiyet kazandıran bir politikacı hüviyeti var. Üstelik geçmişte başlattığı tartışmaların çoğunda haklı çıktı. Meselâ "laikliğin tanımını yapalım" diye başlattığı tartışmayı hatırlayalım. Haklı çıkmadı mı? "Çekirdek kadro"nun yanında yine dengeli bir hesap duruyor. Hükümette iki kadın bakanın aynı anda görev yapması, AK Parti'nin modern bir kitle partisi olma iddiasını koruduğunu, hatta daha da ileri taşıdığını gösteriyor.
Parlamenter sistemde kabine üyelerini Başbakan'ın belirlemesi doğal. Başbakan'ın yaptığı seçimin doğru olup olmadığını gösterecek tek ölçü ise başarı. Türkiye'nin önünde zor gündemler var. Siyaset aktörlere veya kullanılan araçlara göre değil, sonuca göre yargılanıyor. Bize düşen, yeni bakanlara başarı dilemekten ibaret.