Bir başka açıdan başörtüsü sorunu
Başörtüsü bir inanç meselesidir. örtünme biçimi ise vicdani ve felsefi bir özgürlük sorunu.. Tercihini belirleyen şey estetik zevki, geleneği, ideolojik ve politik duruşu olabilir ve bunların hiçbiri bir başkasını ilgilendirmez. önemli olan bu formların, mesleğini yapmasına engel olup olmadığı, ya da genel ahlaka, genel güvenliğine, kamu sağlığına yönelik, açık ve yakın bir tehlike oluşturup oluşturmadığına bakılır.. Kural budur.. Bugün burada gündeme getirmek istediğim şey, başörtüsü karşıtlarının, başörtüsü allerjilerinin eleştirisi değil, başörtüsünü savunanların duruşudur..
Allah Hz. Ali'ye iktidar vermedi. O, ilmin kapısı, Allah'ın arslanıdır.. Ehlibeytin kaynağıdır.. Allah dilediğine hesapsız verir. Dilediğini ise farklı bir imtihana tabii tutar.. Mülk ve hüküm O'nundur.. Dilediğini Süleyman yapar, dilerse Eyyüb olursunuz. Musa'yı Tih çölünde 40 yıl dolaştırır da, Zeytin dağının tepesine varmaya birkaç metre kala, vaad edilen toprakları görmeden orada durdurur. Hz. Musa rüyalarını süsleyen Kudüs'ü göremedi! Ve O, azim peygamberlerden biri idi.. Hikmetinden sual olunmaz..
Allah bizi nasıl imtihan ederse etsin, bize sabredenlerden bulmalı.. Sonucun takdiri Allah'a ait olan bir iştir. Allah bir işi olur kılmak istiyorsa esbabını halkeder. Hatta kafirler eliyle dahi dinine hizmet ettirir..
Unutmayalım ki, bize hayır gibi gelen şeyler şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz, Allah bilir..
Unutmayalım ki, Allah kadir-i mutlaktır. Yani mutlak iktidar sahibidir ve O'nun iktidarı geçici değildir.. Onun için iktidarınızı kaybetmekten korkmayın. Haber vereyim ki, bu mesele çözülse de, evinde yan gelip yatanlara ahiret ölçüsünde bir ikram olmayacak, bu iş çözümlenmese de, mücadele edenler, hakettiklerine eksiksiz bir şekilde hatta 700 katına kadar artırılarak ödüllendirileceklerdir..
Biz, haşa Allah'ın yetmeyen gücüne güç yetirmek için sokaklarda değiliz.. Biz imtihanın, sorumluluklarımızın gereği olarak haksızlıklara karşı, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalimlere karşı durmakla emrolunduk.. Yoksa bizim çabalarımızın, çözüme etkisi, Pekin'de ilk kez kanatlarını oynatan bir sivrisineğin kanat hareketinin, Newyork'ta kopacak bir fırtınaya etkisinin milyonda biri kadar bile değildir.. Kuşkusuz aralarında bir ilişki vardır, ancak bu determinist, yani sebeb sonuç ilişkisi değildir.. Ama Allah dilerse bu hareketi bereketli kılar, vesile kılar dünya ölçeğinde o eylemi etkili yapabilir. Zaten Allah da öyle buyurmuyor mu? “Allah sizin ellerinizle zalimleri cezalandırmak, mazlumlara yardım etmek ister.” “Sizi yeryüzünün varisi kılmak ister.”
Allah, sizin dualarınızı, takvanızı, yardımlaşmanızı, çabalarınızı bereketli kılarak sizi ödüllendirebilir.. Neslinizi ve halkınızı bereketli kılabilir. Bu Allah'ın takdiridir. Duanıza icabetidir..
Erdoğan için hep “Şanslı” diyorum. “Bahtlı” diyelim, hani “bahtın açık olsun” derler ya işte öyle. Ya da emeğini bereketli kıldığını söyleyelim Allah'ın. Sonunda kim ne yapıyorsa, hayır ya da şerden yana ne oluyorsa, bu Allah'ın iradesi içindedir.. Kanadoğlu da Allah'ın iradesi içindedir, Gürüz de. Darbeci generaller de.. Ve bil gaderi hayrihi ve şerrihi min Allahı Teala.. Şerrinden Allah'a sığındığımız şeytanı yaratan ve hükmü altında tutan da Allah'tır. Biz de Allah'ın iradesi içindeyiz, ancak biz kendi rızamızla O'nun rızasına talibiz ve bu dünya bunun imtihan alanıdır. Başımıza gelen işler ise, Akif'e, “ağzım kurusun yok musun ey adli ilahi” dedirten duruma benzemektedir.. Bu sırrını bilmediğimiz, bir benzeri Hz. Ali'nin de başına gelen “Cilve-i Rabbanidir”
Ne varlığa sevinen, ne yokluğa yerinen Yunus işin farkına varmıştı aslında. Siz başörtüsü sorunu çözülünce her şeyin yoluna gireceğini mi sanıyorsunuz! Bana kalırsa bu başörtüsü yasağı, ahiret ve dünya ölçeğinde bize, ödediğimiz bedelle kıyasladığımızda çok daha fazla şeyler kazandırdı.. Tabii ki direnenler ve dinlerine bağlarını artıranlar için.. Tabii işe bu gözle bakarsanız..
“Ben sorun çözülmesin” demiyorum. “Hayır, direnelim” diyorum. Hem de “Karşılığını yalnız Allah'tan bekleyerek”. İnanmış bir insanın kaybetme ihtimali yok, ötekilerin ise kazanma ihtimali yok. Herkese yaptığının karşılığı “migale zerretin hayran yerah, misgale zerretin şerran yerah” ölçüsünde verilecek. Allah görür, bilir, duyar, hüküm sahibidir.. O'nun eşi, benzeri ve ortağı da yoktur..
Her şeyin bir vadesi vardır. Başörtüsü bizim için ahiretle ilgili bir konu. Seküler faydalara indirgenmiş bir pazarlık içinde asla olmamamız gerek.. Kimseyle dinimiz konusunda pazarlık ve dinimize ortak kılmamamız gerek ve istediğimiz şeyi, bütün inanç toplulukları için istememiz gerek. ötekilerin refah ve mutluluğuna, güvenliğine hizmet etmeyecek bir çözüm önerisi bizim önerimiz olmamalı.. Herkes inandığı gibi yaşayacak. Biz kimsenin İlahı ve Rabbi olmadığımız gibi, kimse de bizim İlahımız ve Rabbimiz olamaz (Ancak Allah).. Devletin anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet sebebleri, temel hak ve hürriyetlerin korunup geliştirilmesi ile ilgilidir. Aksi halde devlet ve yasaların varlık ve meşruiyeti tartışma konusu olur.. Devlete sadakatımız, temel haklar ve bunun bir parçası olan imanımıza sadakatımızın koruyucusu olduğu süre ve ölçüdedir. Sınır aşılırsa, self determination hakkı doğar. Devletin meşruiyeti tartışma konusu olur..
Devletin ya da rejimin güvenliği adına temel haklar, hukuksuz bir şekilde sınırlandırılamaz. Unutmamak gerekir ki, devletin varlık sebebi temel hakları korunması ihtiyacıdır. Eğer devlet, kendini korumak için bu hakları hukuksuz şekilde sınırlandırıyorsa kendi varlık sebebine ihanet eden bir noktaya gelmiş demektir..
Bu iş olmayacaksa, buna Gül'ün de Erdoğan'ın da gücü yetmez. Olacaksa karşısına ABD'de çıksa yanına İsrail'i de AB'yi de alsa engel olamazlar. Biz önce hakedelim, mücadele edelim ve zaten insanlar bir şeyi hakediyorlarsa ve onun gerçekleşmesi için Allah onları esbabına tevessüle sevkediyorsa, o vaktin yaklaştığının bir işaretidir. Unutmayalım ki, Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir..
Başörtüsü özgür olduğunda, bu iş bir gün yine bir başka şekilde sorun olacak. Hayat iniş çıkışlarla doludur.. Her zorluktan sonra bir kolaylık, kolaylıktan sonra zorluk olacaktır. Başörtüsü özgür olunca, en az başörtüsü yasağı kadar bize acı veren başka sorunlar yaşayacağız başörtüsü ile ilgili belki de hem de kendi içimizde. Ve belki de bu bize daha da acı verecektir..
Onun için, bana kalırsa başörtülüler ve bu mücadelenin aktörleri, kendi rollerini, konumlarını, beklentilerini bir daha gözden geçirmeli.
Sorunun çözümünü engelleyenler bir yana, çözüm isteyenlerin bu çerçevede kendilerini yeniden bir sorgulamaları gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca Hz. Musa'nın kavmini hatırlayın. Allah onları aziz kıldı, Firavun'un zulmünden kurtardı. Aynı zamanda iki peygamberle şereflendirdi. Deniz yarıldı geçtiler. Allah dualarına icabet etti. Ama sonra onlardan şükürlerini edada gaflete düşenler ve aşırıya gidenler, inkar edenler, isyan edenler, sözlerini unutanlar lanetlendiler.
Sanıyor musunuz ki siz, bu zulümden kurtuldunuz ve aranızda başka haksızlığa uğrayanlar oldu ve siz sözde kendinizi koruma adına sesinizi kısıp, kimsesizlerin kimsesi olmadınız; ne olur biliyor musunuz, lanetlenirsiniz.. O başörtüleriniz sizi kurtaramaz. Yoksulken Allah'ın servet verdikleri nasıl paralarının zekatını vermez ve yoksulu doyurmazlarsa, tıpkı Yahudilerin başına geldiği gibi. Başörtüsü direnişi sizin için bir cihad mektebi olsun. Katlanmak zorunda olduğunuz zorluklar, ülkemiz ve çocuklarımız için baht kaynağı olsun.. Allahım bize hakkı hak, batılı batıl göster, hakda toplanmayı nasib et. Yalnız Senden yardım diler ve yalnız Sana sığınırız.. Vekil olarak bize Sen yetersin. Ya Rab gönlüğü genişlet, anlayışımı artır ve sözlerimi tesirli kıl.. Bizi doğru yola ilet, nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların değil (Amin) çokça dua ve tevbe edelim.. Dualarımız olmasaydı ne işe yarardık ki! Selâm ve dua ile.
NOT: Bu arada TBMM'de ilginç bir gelişme yaşanıyor.. Hâlâ Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu aktif hale getirilmemiş de olsa, TBMM'de, Başkan Köksal Toptan’ın himayesinde bir Milletvekili–Sivil Toplum Buluşması gerçekleştiriliyor.. STK'larla TBMM üyelerinin konu temelli çalışma grupları oluşturarak işbirliğini amaçlayan Ortak çalışma Grupları 23 Ocak 2008 tarihinde TBMM Basın Salonunda yapılan bir basın toplantısında kamuya duyurulmuştu. Bunun bir adım sonrası, milletvekilleri ve STK temsilcilerinin yan yana gelerek tanışacakları ve işbirlikleri üzerinde rahatça konuşabilecekleri bir buluşma düzenlendi. önyargıların girmeyeceği buluşma 6 Şubat 2008 çarşamba Saat 19:30 - 21:30 Atatürk Bulvarı, No.195 Kavaklıdere’de Best Otel'de gerçekleştiriliyor.. Birileri istemese de kervan adaletten, barıştan, özgürlükten; katılımcı, çoğulcu, şeffaf bir yönetim için yürüyor..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.