Dış ticaret stratejisi
Kabinedeki değişiklikten sonra yeni dış ticaret stratejisi nasıl olacaktır? Bugüne kadar dış ticaret hacmindeki artış başarı sayıldı ve ne ihracatın kompozisyonu ne de ihracat yapılan ülkeler önemli oldu.
Ekonomisi ihracata dayalı ülkelerdeki ekonomik gelişme bir başarı sayıldığı için benzer bir süreç ülkemizdeki gelişmenin bir işareti kabul ediliyordu. Ancak dünyanın en büyük ekonomisi kabul edilen ABD’nin farklı bir stratejisi vardı. Bu ülke teknolojide ön planda olmaya ve zorunlu ihtiyaçlara cevap veren ve ileri teknoloji ürünü maddelerinin ihracatına önem veriyordu. ABD teknoloji üreten ama bu teknolojiyi başkalarına uygulatan bir ülke konumundaydı. Japonya, Çin, Güney Kore bir büyük holdingin firmalarını andırıyordu.
İkinci Dünya Savaşından sonra ABD Japonya’ya hem sermaye hem de teknoloji vererek onu bir üretim üssü haline dönüştürdü. Japon mucizesi denilen şey aslından ABD’nin bu ülkeyi kendisine bağımlı olarak üreten bir ekonomi haline dönüştürmesinden ibaretti. Daha sonra benzer uygulamalar Çin, Hindistan ve Güney Kore’de tekrarlandı. ABD emeği ülkesine getirerek üretim yapmak yerine sermayeyi emeğin olduğu yere götürüyor ve oradaki emeğin ucuz kalmasını sağlıyordu. Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: Eğer bir ülke kendi yapabileceği şeyleri sadece ucuz emek avantajı olan bir ülkeden ithal ediyorsa o ülkedeki ekonomik gelişmeden ithalatı yapan ülke yararlanıyor demektir.
Sadece doğal kaynaklarından yararlanarak elde ettiği ürünleri ihraç ederek gelir sağlayan ama hiçbir teknolojiye sahip olmayan ve başka bir şey üretmeyen ülkeler bu doğal kaynak var olduğu ya da kullanıldığı sürece ayakta kalabilir. Sonrası derin bir sefalettir.
Türkiye son yıllarda Uzakdoğu ülkelerine benzemeye başladı. Mesela otomotiv endüstrisine sahip ülkelere motorlu taşıt satarak gelir sağlıyordu ve bununla övünüyordu. Oysa bunun anlamı ucuz emeği başkalarının istifadesine sunmaktan ibaretti.
Dış ticaretin büyüklüğü o ülkenin ekonomik gelişmişliğinin bir ölçüsü değildir. Gelirinin en önemli bölümünü ihracattan sağlayan petrol üreten ülkeler gerçekte en geri kalmış ülkelerdir. Buralarda görülen refah ansızın sefalete dönüşebilir.
Türkiye’nin dış ticaretini artırmak için bir gayretin içine girmesi anlamsızdır. Burada ithal ikameci politikaları savunmuyoruz. Sadece ekonomik stratejinin dış ticareti artırmak yönünde olmasının gereksiz olduğunu söylüyoruz. Asıl hedef teknolojik seviyenin yükseltilmesi ve yeni teknolojilerin üretilmesi olmalıdır. Dış ticaret bu sürecin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkar. Hatta ekonomi politikalarını milli geliri artırmak olması yerine halkın ihtiyaçlarının karşılanması, ülkedeki bilgi düzeyinin yükselmesi, teknoloji üretilmesi olarak belirlersek bunun sonucunda milli gelirin yükselmiş olduğunu görürüz. Milli geliri artırmak için uğraşmak arabayı atların önüne koşmak gibidir.
Bir malı üretebilen değil üretemeyen sizden almalıdır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye bölgenin ihtiyaçlarına yönelik olarak üretim yapar ve bunlar dış ticaretin konusu olursa gerçekçi davranmış oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.