Siyasi merkez üzerine hesaplar
İran Devrim MuhafIzlarI eski KomutanI Yahya Rahim Safevi, “Basra Körfezi’nin (onun deyimiyle Pers Körfezi) iki yakasIndan birisinde kalan Mekke ve Medine İslâm aleminin manevi merkezidir öte yakasInda kalan İran da siyasi merkezidir (.http://www.elaph.com/Web/AsdaElaph/2009/5/436551.htm)” demektedir. Gerçekten de İslâm’In manevi merkezi bellidir ve değişmez. Lakin siyasi merkezleri zaman zaman değişmiş hatta çeşitlenmiştir. OsmanlI’nIn zayIflama dönemlerinde ve son dönemlerinde Sultan Abdulhamid Han gibi devletlüler, İttihad-I İslâm ve Hilafeti güçlendirme üzerinden OsmanlI’yI güçlendirme planlarI yapmIşlardIr. HIristiyan tebanIn nüfusu arttIğI gibi sadakati azalmIştIr. Bunun için Yavuz dönemindeki gibi yeniden bir İttihad-I İslâm siyasetine ihtiyaç vardIr. Gün birlik ve dirlik günüdür. Lakin diğer taraftan da aynI kavramlar etrafInda İngilizler ve FransIzlar OsmanlI’nIn altInI oymaya çalIşIr ve aynI silahla Bab-I Ali’yi vurmaya yeltenirler. Bu bağlamda, İngilizler ve FransIzlar OsmanlI hilafeti yerine bir Arap hilafeti kurmak ve ikame etmek isterler veya bu teze güç ve destek verirler. Zaten Arap Birliği’nin kurulmasI işte böyle gayeye matuftur ve bu planlarIn bir sonucudur. Kimi tarihçilere göre Cemaleddin Afgani bu hususta Hidiv İsmail tarafIndan ayartIlIr ve İstanbul’dan MIsIr’a çağrIlmasInIn gerisinde bu yatmaktadIr. Buna göre, Hidiv İsmail hilafeti OsmanlIlardan almak ve MIsIr’a ithal etmek istemektedir. Yani Yavuz’un yaptIğInIn tam tersini yaparak Makarr-I Hilafeti MIsIr’a taşImak istemektedir. Bu hususta Cemaleddin Afgani’den yardIm istediği de söylenir.
*
Gerçekten de OsmanlI’nIn yIkIlmasI ve hanedanInIn Türkiye sInIrlarInIn dIşIna çIkarIlmasIndan sonra MIsIr yeniden bir hamle daha yapar. MIsIr birçok istisnai özellikler haiz ve havi bir ülkedir. Ezher ve ulema diyarIdIr, bunun dIşInda nüfus ve coğrafya itibarIyla önemli bir ülkedir. Yetişmiş insan gücü çoktur ve bu pozitif özellikleri nedeniyle MIsIr yeni hilafet merkezi veya adayI olarak sivrilir. Fiilen de Mustafa Meraği’nin desteğiyle Kral Fuad bu işe görül verir. Fuad’In gönlünde bir hilafet aslanI yatmaktadIr. Üstad Mustafa Meraği de bu işe meraklIdIr. Lakin hilafetin eski sahibi Türkiye ve onun ötesinde belki de İngiltere alttan alta karşI çIkar ve bu proje akim kalIr. Elbette İslâm’In siyasi merkezi teorilerine BatIlIlar da bigane kalamazlar. İslâm’In siyasal diline Bernard Lewis gibilerinin bigane kalamadIklarI gibi. Bu aynI zamanda devletler oyununun bir parçasIdIr. Juan Cole bunun gizli kalmIş bir boyutunu Engaging The Muslim World kitabInda gözler önüne sermektedir. ABD’nin İslâm’In siyasi merkeziyle alakalI olarak düşündüğü merkezlerden birisi yine Hicaz’dIr. Belki de Şerif Hüseyin’e yapIlan iltifatlar ve teklifler bir şekilde Suud KralI Abdulaziz’e yapIlmaktadIr. Dönemin ABD BaşkanI Dwight O. Eisenhower yine dönemin Suud kralIna yazdIğI mektupta ezcümle şöyle der: “İslâm dünyasInIn kutsal mekanlarInI içine alan Suudi Arabistan, bütün Arap ülkeleri içinde en dindar olan ülkedir. Bu sebeple, Suud KralI İslâm dünyasInIn muhtemel ruhani lideri olmalIdIr. Bu hedefe ulaşIldIktan sonra Kral’In İslâm dünyasI siyasi lideri olmasI için çalIşmalara başlayabiliriz...” İngilizlerin müsaade etmediğini, razI olmadIğInI AmerikalIlar gerçekleştirmek istemektedir. Lakin durum yine nafiledir ve boşa çIkmIştIr.
*
İngiliz Mr. Blunt’un Cemaleddin Afgani ile birlikte Sultan İkinci Abdulhamid Han’I tahttan indirmesi iddiasI pek meşhurdur. Mr. Blunt, Magmohon’dan önce Araplara Arap hilafeti taahhüdünde bulunan ve ayartan adamdIr. NasIl mI ki Balfaour Yahudilere milli bir vatan taahhütünde bulunmuş ise, Mr. Blunt da Araplara bir Arap hilafeti taahhüdünde bulunmuştur ve bunun için de Cemaleddin Afgani’ye ortak çalIşma teklifinde bulunduğu ileri sürülmüştür. Cemaladdin Afgani’nin vefatIndan ve İstanbul’a defninden sonra onun kabriyle bizzat ilgilenen kişinin Mr. Blunt olduğu bilinir. Bilahare Afgani’nin naaşI Afganistan’a götürülmüştür. Milliyetçilik ve ulusçuluk asrInda ve döneminde Kevakibi’nin mezarI Kahire’den Halep’e veya Suriye’ye taşInmIş veya en azIndan taşInmasI gündemdedir. Ve Abdulkadir Cezairi’nin naaşI da aynI şekilde Şam’dan Cezayir’e götürülmüştür. VelhasIl, BatIllar İslâm’In siyasi merkezini Müslümanlara bIrakIlmayacak kadar önemsemişler ve önemli görmüşlerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.