Helal Gıda (2)
Helal Gıda Konferansı izlenimlerimize devam edelim. Benim sunumum Amerika’da helal ve koşer arasındaki müsabaka ve bunun neden ikincisinin lehine sonuçlandığı üzerineydi. ABD’de yaşayan bir Müslüman ve helal tüketime elinden geldiğince itina etmeye çalışan bir kul olarak bu vesileyle izlenimlerimi paylaşma imkânı buldum. Bundan tam 21 sene önce malum başörtüsü yasağı sebebiyle göç ettiğimiz bu ülkede, o günlerde, kriterlerimize uygun beyaz peynir dahi bulamazken zaman içinde gelişen değişiklikler sonucunda bugün hem helal gıdaları sunan Müslüman dükkânları mevcut hale geldi hem de Amerikan halkına hitap eden genel satış merkezlerinde üzerinde helal ibaresi olan gıdalar satılmaya başlandı. Türkiye ve Amerika arasında gidip gelen İslami hassasiyetleri olan birçoğumuz Türkiye’deki dindar insanların ABD’de yaşayan dindar Müslümanlara nazaran helal gıda konusunda daha az duyarlı olduklarına şaşkınlıkla şahit olduk. Diyar-ı küfürde kullanmadığımız sabun, deterjan, vitamin ve diş macunlarının mesela Türkiyeli mütedeyyinlerimiz tarafından sorgulanmaksızın kullanılmasına da üzüldük. Anlaşılan yıllık domuz eti üretimi üç milyon kilogram olan Müslüman Türkiyemizde Hıristiyan Amerika’ya göre ne yiyip ne içtiğimiz konusunda daha az bir hassasiyet sergilenmekteydi. Helâl gıda sertifikasyonunun hızla kabul gördüğü ABD’de standartlara uygun olmayan maddelerin helalmiş gibi gösterilmesi sonucunda müsebbibler caydırıcı cezalara çarptırılabiliyor. Türkiyemizdeki durum ise bir muamma. Öyle olmasa, gıda sektöründe dileyen dilediği gibi at koşturabilir miydi hiç?
ABD’deki duruma dönersek bütün olumlu gelişmelere rağmen yani helal üretimin devlet destekli bir şekilde yaygınlaşması, günden güne daha büyük kitlelere hitap eder hale gelmesi gerekirken istenilen ilerleme bir türlü sağlanamıyor. Bunun en önemli sebepleri arasında Amerika’da yaşayan Müslümanların helal tüketim yerine koşer yani Yahudilere ait tüketim yolunu seçmiş olmaları yatıyor. Amerikalı Yahudilerin sadece % 25’i koşer gıda tüketiyor. Bu demektir ki geri kalan % 75, aralarında Müslümanların da bulunduğu diğer din mensupları tarafından tüketilmekte. Koşer yiyeceklerin satışı 2003’te 150 milyar dolarken 2008’de bu rakam 200 milyar doları buluyor. 7 milyon Amerikalı düzenli olarak koşer tüketiyor. Bu ürünlerin sayısı 36 bin 100 ve bunlar 8100 adet şirket tarafından üretilmekte. Ekonomiye yıllık getirisi ise 3 milyar dolar koşer gıdaların. Amerikan halkı koşeri tanıyor, biliyor ancak helal kavramına henüz yabancı. Peki öyleyse Müslümanlar nasıl oluyor da koşeri daha çok tercih edebiliyorlar? Bu sorunun cevabı basit: Koşer ulaşılabilir, belki diğer ürünlere göre biraz daha pahalı ancak son derece de temiz. Temelde helal-koşer karşılaştırmasında helal kavramsalının siyasi tanınırlığının olmaması sorun oluşturuyor. Basit bir düz mantık uygulaması bizi şu gerçekle karşı karşıya bırakıyor bu konuda: Helal gıdanın siyasi tanınırlık eksikliği bunu gündeme getirecek çoğunluğun eksikliğinden kaynaklanıyor ki bu da Müslümanlar arasında bu konuda herhangi bir konsensüsün sağlanamamış olmasından doğuyor. Yani helal gıda üretiminde Müslümanlar arasında tam bir uzlaşı sağlanamıyor. Burada konu mezhep farklılıklarına işaret ediyor. Mezhepler Müslümanlar tarafından tüketilecek hayvansal gıdaların hangisinin helal olduğu, hangisinin helal olmadığı konusunda ayrışıyorlar. Ehl-i kitabın kestiği etin yenip yenmemesi konusunda, deniz hayvanlarının tüketilip tüketilmemesi konusundaki farklı fikirler bu alandaki ayrışmalara örnek teşkil ediyor. Böyle olunca da helal hassasiyeti kişiden kişiye değişiyor.
Ayrıca Amerika’ya başka ülkelerden gelen Müslümanlardaki bilinç eksikliği de bir başka etken bu konuda gelişme kaydedilmemesinin arkasında bulunan. Mesela helal kriterini sadece domuz eti tüketmemeye endeksleyebilen cahil Müslümanlarımız domuz eti olmadığını öğrendikleri her türlü eti rahatlıkla tüketebiliyorlar. Bunların içinde bir grup da tavuğa balık muamelesi yaparak et tüketmezken tavuk tüketimine cevaz varmış gibi hareket ediyor. Sonuçta da helal gıda ihtiyaç olmaktan, dini yaşamın olmazsa olmazı olmaktan çıkıyor, bir teferruat haline dönüşüyor. Boşluklar koşerle dolduruluyor.
Amerikalı Müslümanlar gözünde koşeri helale karşı güçlü kılan bir diğer unsur da koşer gıda üretiminde kullanılan standartların helal gıda üretiminde kullanılan standartlardan daha yüksek tutulmasında gizli. Bu şu demek: Koşer ürünlerin üretiminde sadece son ürün olan gıda maddelerinin nasıl üretilmiş olduğu değil, aynı zamanda da koşer ürünlerin hangi ortamda, nasıl kapkacak, ocak ve benzeri araçlar kullanılarak üretildiğine de itina ediliyor. Örneğin et kesiminde koşer etin koşer mezbahalarda koşer bıçakla kısacası koşer ortamda kesildiği ve etin pişiminin de yine koşer tabir edilen fırınlarda pişirilmesi şartı gözetiliyor. Oysa benzer bir uygulama helal gıda üretiminde henüz mevcut değil. Mesela helal et kesimi şartlara uygun yapılsa da bunun lokantalarda uygun şartlarda pişirilmesini sağlayacak herhangi bir yaptırım henüz yok. Sonuçta da helal et kesimi yapılıyorsa da etlerin hijyenik ortamlarda muhafaza edilmemesi gibi sebepler Amerikalı Müslümanları helal gıdadan soğutabiliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.