‘Niza’ ile ‘sira’ arasında
Savaş var, çatışma var. Çatışmayı kaybetmek olduğu gibi, savaşta yenilmek ve hezimet de var. Bunların çapları ayrı ayrıdır. Cuma günü akşamı Türkiye gazetesinin misafiri idik. Orada bizim gibi misafir olan Filistin Büyükelçisi Nebil Maruf’u dinledik. Ahmet Ağırakça tercümanlığını yaptı. Ev sahibi biraz da Bakırköy Kaymakamı idi. Türkiye gazetesinden Nuh Albayrak ve İsmail Kapan ve bazı yazar ve yetkili arkadaşlar da akşama katıldı. Nabil Maruf ile birlikte iki saate yakın zaman geçirdik. Önemli tespitlerde bulundu. Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmadan geçemedim. Bunlar, şunlar:
İsrail Ortadoğu’ya entegre olmak için değil Ortadoğu’yu parçalamak ve birbirinden ayırmak için kurulmuştur.
Arap-İsrail münasebetleri ve ilişkileri ‘niza’ boyutludur yani geçici ihtilaf olarak görülebilir. Nitekim, Mısır 1979 yılında Arap cephesinden çekilmiştir. Ardından Ürdün bu sürece girmiştir. Ve sırada Suriye ve Lübnan bulunmaktadır. Buna mukabil, İsrail-Filistin eksenli mücadele niza değil ‘sira’ yani tayin edici bir mücadeledir. Amansız ve varlıkla alakalı bir mücadeledir. Bu mücadelenin sonucunda taraflardan birisi var olacak diğeri ise yok olacaktır. Bunun için sulh olmaz. İsrail nihai olarak Filistinlileri sürmek istiyor. Sureta Filistinlilerle barışmak istediğini söylüyor ama onların devletlerinin hududunu müştereken tayin etmeye yanaşmıyor. Kaçamak davranıyor. Sürekli olarak vakit kazanmaya çalışıyor. 1999 yılında Kudüs’ün de statüsü dahil olmak üzere Filistin-İsrail barışı nihai aşamasına girecekti. Lakin 1995 yılından itibaren barış süreci çıkmaza girmiştir. 1999 yılından itibaren de kademe kademe askıya alınmıştır. Yani nihai anlaşmanın yapılması gereken zaman 10 yıl geçmesine rağmen ufukta barış yok. Barış noktasında arpa boyu bile yol alınabilmiş değildir. Aksine, bu zaman zarfında İsrail; 2002’de Batı Şeria’yı yerle bir etti. 2006 yılında Lübnan’ı acımasızca bombaladı. Ve 2008 sonunda da Gazze’ye vahşice saldırdı.
¥
Utanç Duvarı ile birlikte Batı Şeria’nın topraklarının yüzde 58’i İsrail tarafında kalıyor. Bu topraklar sulak ve tarıma elverişli. Buna mümasil olarak yerleşimler 38 kat arttığı gibi hayatı cehenneme çeviren 300 olan teftiş ve kontrol noktası 640’a ulaşmıştır. Filistinlilerin İsrail’e geçici olarak yenilmesi uluslararası güç denklemine ve pozisyonuna bağlıdır. Ne İsrail güçlü olduğu için yendi ne de biz zayıf olduğumuz için yenildik. Uluslararası güç dengesi onların lehindeydi ve bundan dolayı biz de yenilmiş olduk. Daha doğrusu Filistin’in dahil olduğu blok yenilince Filistinliler de yenilmiş oldu. Filistin, Filistinlilerin meselesinden ibaret değildir. Filistin tek başına Arapların mücadelesi de değildir. Filistin tüm Müslümanların ve onun ötesinde dünya barışı ve adaletine inananların meselesidir. Filistinlilerin bölünmüşlüğünden tek istifade eden ve kar sağlayan taraf İsrail’dir. Filistin’de bulunan iki kanat da hatalıdır. İsrail’in tuzağına düşmüşlerdir. Daha önce Fetih’in füze atma yönündeki uyarılarını dinlemeyen Hamas bugün Fetih’in yerine geçerek başka örgütlerin Gazze üzerinden füze ateşlemesini engellemeye çalışıyor. Her ne kadar FKÖ İsrail’i tanımışsa da çekirdek örgüt olan Fetih hâlâ İsrail’i tanımış değil.
Türkiye’nin yardımlarından hükümet ve halk olarak çok memnunuz. Türkiye bize yüzde yüz yardım etti. Lakin bu yardımı yeter mi? Biz maddi yardımın devam etmesini temenni etmekle birlikte asıl üzerinde durduğumuz ve sağlamak istediğimiz yardım, siyasidir. Bugün lider Arap ülkeleri ABD’nin gözünden düşmüştür ve neredeyse onları muhatap almamaktadır. Türkiye’nin ağırlığı ise gittikçe artmakta ve yıldızı parlamaktadır. Bu ağırlığını bizim ve Filistin davasının lehinde kullanmasını istiyoruz. Mısır büyük bir baskı altında olduğundan dolayı Filistin meselesine sahip çıkamamaktadır.
¥
İran’ın ise lehinde bir kitle olduğu kadar aleyhinde de bir kitle vardır ve bu da açılıma değil kilitlenmeye ve zıtlaşmaya neden olmaktadır. Türkiye ise Filistinlilerle duran tek devletti. Olaylar sırasında herkes Türkiye’nin devreye girmesini istemiştir. Ben bizzat yardımların aktarılışını yakından izledim ve Türkiye’nin yardımları göz doldurdu. Siyasi hesaplardan ziyade amacı halisti ve Filistin davasına ve halkına yardıma matuftu. Türkiye, Filistin davası açısından altın bir fırsatı temsil ediyor. Bunun daha da kıymetlendirilmesini ve zenginleştirilmesini bekliyoruz. İsrail’i Filistin’e hangi örgütün hakim olduğu ilgilendirmez. Onun hedefi örgütlerin ötesinde Filistin halkı ve toprağıdır. Batı senaryoyu yazıyor, biz uyguluyoruz. Artık bu fasit daire sona ermeli...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.