İlahiyat Profesörü Sayın Mehmet Görmez’in Açıklama Yazısıdır
Diyanet Başkan Yardımcısı İlahiyat Profesörü Sayın Mehmet Görmez'in Açıklama Yazısıdır
Savunma hakkı kutsaldır. Diyanet Başkan Yardımcısı Sayın Görmez'den gelen yazıyı aynen yayınlıyorum. Laik ve Kemalist derin düzenin, genel müdürlük seviyesinde resmî bir kurumu olan Başkanlığın son yıllardaki faaliyetleri hakkında araştırma yapmak ve görüş beyan etmek, her Müslümanın hakkıdır. İleride bu konuda insaf ve itidal dairesi içinde, çok açık ve seçik sorular yönelteceğim. Sayın Başkanlık'tan ilk olarak, "Konulu Hadis Projesinde" yer alan yüze yakın kişinin isim ve sıfatlarını bildirmek lütfunda bulunmasını istirham ediyorum. Selam ve hürmetlerimle. (Mehmet Şevket EYGİ)
Sayın Mehmet Şevket EYGİ
Önce selam eder hayırlı işlerde Cenab-ı Hak'tan muvaffakiyetler dilerim.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu tarafından 2006 yılında başlatılan ve Hadis alanında ihtisas sahibi ilim adamları tarafından yürütülen "Konulu Hadis Projesi" çalışması hakkında çeşitli tarihlerde köşenizde yayınlanan yazılar üzerine kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla aşağıdaki hususların köşenizde yayımlanmasını istirham ediyorum.
1. Ülkemizde Hadis ilminde ihtisas sahibi yüze yakın ilim adamıyla başlatılan Konulu Hadis Projesinin; hayatın her alanıyla ilgili muhtelif konulardaki Hadislerden hareketle Rasûl-i Ekrem'in insanlığa miras olarak bıraktığı evrensel mesajlarını sade, yalın bir dille terceme ve şerh etmekten başka bir gayesi yoktur. Bununla birlikte yerli ve yabancı basında söz konusu projeyi çarpıtan bir takım yayın ve haberler yer almış, Başkanlığımız anında Türkçe, Arapça ve İngilizce olmak üzere üç ayrı dilde bu haberleri tekzip etmiştir. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanı, Başkan Yardımcıları ve Proje Üst Kurul Üyeleri çeşitli televizyon programlarında bu haberlerin asılsız, mesnetsiz, hayal mahsulü olduğunu kamuoyuna defalarca ilan etmişlerdir.
2. Medyadaki bu haberler kesin bir dille tekzip edildiği halde son bir yılda on bir farklı köşe yazınızda Konulu Hadis Projesine dair sistematik bir şekilde yazdığınız yazılar hiçbir doğru bilgiye ve belgeye dayanmamaktadır. 19.07.2006 tarihindeki köşe yazınızda "Hadis ayıklama işinin dışarıdan başkanlığın üzerine tahmil edildiğini (yüklendiğini)" ifade etmeniz hiçbir gerçekliği olmayan ağır bir itham ve iftiradan ibarettir. Diyanet İşleri Başkanlığının genelde Din-i Mübin-i İslâm konusunda, özelde ise Rasûl-i Ekrem'in insanlığa bıraktığı en büyük miras olan ve her biri bir hikmet hazinesi olan Hadis mirasını olduğundan farklı sunma yönünde "baskılara, müdahalelere, tepeden inme direktiflere muhatap olması" tahayyül bile edilemez. İddialarınızın aksine, Konulu Hadis Projesine, samimi birkaç hadis hocasının öncülüğünde Hadis ve Sünnetin günümüz okurlarına doğru bir şekilde anlatılması gayreti ile başlanmıştır. Bırakınız ayıklamayı, aynı zamanda zengin bir hadis bilgi bankası olan Projenin veri tabanına Müslümanlarca muteber görülen 19 temel Hadis kitabında yer alan toplam 203.000'den fazla Hadis girilmiş ve yorumlanırken rivayetlerin bütünlüğü esas alınmıştır.
3. 01.04.2009 tarihli yazınızda "Üstelik bu ayıklama işinde bir Cizvit papazını danışman olarak kullanmaktadırlar, bilmiyor değiliz." 03.05.2009 tarihli köşe yazınızda ise "Onlardan bazısı sahih hadisleri ayıklamak konusunda Katolik bir Cizvit papazıyla işbirliği yapmaktadır." ifadeniz bu itham ve iftiralara çok daha çirkin bir boyut katmıştır. Kurulduğu günden bugüne ülkemizin dinî ve manevî hayatına ışık tutan binlerce hocaefendi, müftü ve âlimi bünyesinde bulunduran Diyanet İşleri Başkanlığının, altı kişiden oluşan ve her biri kendi alanında yetkin insanlardan teşekkül eden Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulunun, Türkiye'deki yüze yakın ilim adamının bir Cizvit papazın danışmanlığında uluslararası siyasetin emri ve direktifiyle Rasûl-i Ekrem'in İslâm ümmetine bıraktığı Hadis-i Şeriflerini ayıklamaya çalıştığını iddia etmeyi, yarım asırdır bu konularda yazı yazan, yayın yapan, Ömer Nasuhi Bilmen gibi bir Diyanet İşleri Başkanına özel kalemlik yapan sizin gibi bir kaleme yakıştıramadığımızı ifade etmek istiyorum. Mezkur göreviniz ve gazetecilik mesleğiniz bir tarafa, Kur'an'a iman etmiş bir birey olarak Yüce Allah'ın şu iki ayetini bir kez daha hatırlamanızı istirham ediyorum.
- "Ey inananlar! Eğer fasık biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz!" (Hucurat, 49/6)
- "Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra, 17/36)
Bu noktada biz, bırakın fasık birini, yalan yanlış haberlerden başka sermayesi olmayan kimselerin yayınladığı maksatlı yayınlara itimat etmenize mi hayıflanalım yoksa ömürlerini Rasûl-i Ekrem'in sünnet ve siretini anlamaya, anlatmaya adamış din kardeşlerinizi bir Cizvit papaza şakirt görebilmenize mi hayret edelim?! Bırakın böyle bir şeyin gerçek olabileceğine kani olmayı, tasavvuru bile akıllara ziyandır. Böyle bir şeyi bildiğini iddia eden kişi kaleminin haysiyetini kurtarmak adına beyyine ile mükelleftir.
4. 23.03.2009 tarihli köşe yazınızda "Diyanet 80 uzman ile Hadisleri ayıklıyormuş, Diyanet bir devrim yapıyormuş. Müslümanlar! Siz kaçıncı uykudasınız. Maşallah siz yatakta uyuyorsunuz, ayakta uyuyorsunuz, yürürken, konuşurken hep uyuyorsunuz. Karada uyuyorsunuz, denizde uyuyorsunuz lakin onlar uyumuyor, gece gündüz çalışarak hadisleri ayıklıyor" ifadelerinizle tepeden bakan, tahfif edici bir üslupla hayal mahsulü itham ve iftiralarla, samimi Müslümanları Diyanet İşleri Başkanlığına karşı tahrik ediyorsunuz. Ne Diyanet, ne de İlahiyat camiasında Allah'a ve ahiret gününe inanan hiç kimsenin böyle bir şeye tevessül etmesi düşünülemez. Dolayısıyla gerek hadislerin ayıklanması, gerekse devrim iddiası ecnebilerin asparagas haberlerine dayalı bir evhamdan ibarettir. Hadis usûlüne göre fasık ve bidatçinin dahi haberine itibar edilmemesi esas iken, nasıl oluyor da sözde hadis savunuculuğuna kalkışıp Ehl-i Sünnet müdafi kesilen köşe yazarımız menşei gayri Müslimler olan haberlere inanıp, üzerine hüküm bina ediyor.
5. 06.03.2009 tarihli köşe yazınızda, Diyanette yerli oryantalistler başlığı altında "Fransızların Eminence Grise diye bir tabirleri vardır. Şahsı ön plana çıkmayan ismi fazla bilinmeyen lakin işleri perde arkasından yürüten çekip çeviren başdanışmanlık yapan etkili isim manasındadır. Bizim Diyanet İşleri Başkanlığında böyle bir zât vardır. Bazı özelliklerini sayayım. Çok güçlü bir devlet adamı tarafından oraya yerleştirilmiştir. Ankara ekolüne mensup olduğu söyleniyor, yani Fazlurrahmancı. Takiyye yapıyor yani inanç ve meşrebini gizliyor." diyorsunuz. Başkalarının ağzıyla naklettiğiniz tamamen gıybet, dedikodu, nemime ve koğuculuk eseri olan bu ifadeler, zihninizdeki bu kurgularınız, sadece Sevgili Peygamberimizin şu hadisini hatırlatma vesilesi olmaktan başka hiçbir anlam taşımıyor: "Kişiye yalan olarak her işittiğini söylemesi yeter!" (Müslim, Mukaddime, 3).
6. Yine 06.03.2009 tarihli köşe yazınızda "Son yıllarda Diyanet'te geleneksel icazetli Sünnî din âlimlerinin sayısı ve tesiri azaldı. Bunların yerlerini yerli oryantalistler, akademisyenler, açık fikirli profesörler aldı." diyorsunuz. Sadece Diyanet'te değil, icazet dağıtan medreseler dönemi sona erdiği için Diyanet'te de geleneksel icazetli din alimlerinin azaldığı, yerlerini 5-6 akademisyenin ve açık fikirli profesörlerin aldığı doğrudur. Ancak her biri klasik oryantalizmin Din-i Mübin-i İslâm'a yönelttiği itham ve iftiralara cevap vermek için büyük emekler sarf eden bu hocalarımızı yerli oryantalistler diye tavsif etmeniz adalet, insaf kurallarıyla bağdaşmamaktadır.
7. Yine 06.03.2009 tarihli yazınızda "Maalesef Diyanet'te acayip gelişmeler olmaktadır. Bu gidişin sonu çok kötü olur. İslâm dinini bozmaya çalışanlar ve onların fesatlarına engel olmayanlar bir tokat yiyebilir. Bendeniz bu yazıyı kaleme alarak çok naçizane de olsa bir nebzecik emri maruf ve nehyi münker vazifesini yapmaya çalıştım." diyorsunuz. İslâm dinini bozmaya çalışanları ve onların fesatlarına engel olmayanları ikaz etmek hassas her mü'minin görevidir. Ancak hiçbir aslı astarı olmayan, en çok üzerinde durduğumuz Ehli Sünnetin bilgi ahlâkı ile ilgili belirlediği asgari prensiplere riayet etmeden tamamen gıybet, dedikodu, nemime, koğuculuk, desiseye dayanan itham ve iftiraları emri bil ma'ruf ve nehyi münker vazifesi olarak ilan etmenin dini bütün bir mü'mine hele hele Ehl-i Sünnetin ismet-i harimini müdafaa cihetinde olduğunu alenen ilan eden birine yakışmadığını ifade etmek isterim.
8. Başta Diyanet İşleri Başkanlığı camiası ve Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu Üyeleri olmak üzere, Konulu Hadis Projesinde yer alan yüze yakın ilim adamı adına yanlışlar düzeltilip helallik dilenmedikçe; hem ilahi adaletin tecelli edeceği günde haklarımızın baki kalması, hem de mer-i mevzuatın öngördüğü hukukî haklarımızın baki kalması şartı ile bu hususların kendi köşenizde kamuoyuna duyurulmasını istirham ederim.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu
Hadis Projesi Üst Kurulu adına
Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı