Fikri tehvid
Sürekli olarak Kudüs ve Mescid-i Aksa ve çevresinin Yahudileştirilmesi girdabından bahsediyoruz. Yahudileştirmeye Araplar 'tehvid' diyorlar. Tehvid tek bir boyuta indirgenecek gibi değil. Tehvidin fikri ve dini boyutları da var. İsrail ve dünyanın hakim cereyanları veya güçleri Müslümanları fikren ve kalben Yahudileştirmeye çalışırken Müslümanlardan da bu akıma yatkın olanlara ve müspet mukabelede bulunanlara rastlanmaktadır. Hazreti Peygamberimizin (S.A.V.) diliyle bu illete ve hastalığa veya mankurtlaşmaya 'dau'l ümem' yani milletlerin hastalıkları denmektedir. Bu vesile ile Hazreti Peygamber geçmiş milletlere arız olan hastalıkların bize de bulaşacağını ve bizim de aynı hastalıkların pençesine yakalanacağımızı ihtar ediyor. Bu gerçeği teyit eden hususlardan birisi de önceki milletlerin yollarını (sünene men kableküm) takip edebileceğimiz uyarısıdır. Hıristiyanlık da benzeri bir süreçten geçmiştir. Pavlos ile birlikte hem Yahudi hem de Yunani etkiye açılmış ve girmiştir. Zira Pavlos, Janus gibidir. Yahudi asıllı olmasına rağmen Tarsus'ta Yunan düşüncesinin etkisinde kalmıştır. Bilahare papaların en azından ikisinin Yahudi kökenli olduğunu biliyoruz ya da bu yönde iddialar var. Hıristiyanlık zamanla Yunan fikriyatının ve düşüncesinin etkisine girmiştir. İslam düşüncesini de Yahudileştirme çabaları devam etmektedir. Bazı İslami fırkalar da Yahudilikten etkilenmişlerdir. Abdullah İbni Sebe'nin yarı efsane yarı gerçek hayatı bu etkinin tezahürlerinden veya misallerinden birisidir. Yine tarihte İslam içine girmiş Yahudi düşüncesi bir kavramla anılmaktadır. Bu kavram İsrailiyat kavramıdır. Özellikle de İsrailiyat boyutunun tefsirlerde ve kısas-ı enbiya ile alakalı bazı tarihi rivayetlerde geçerli olduğunu biliyoruz.
* * *
Günümüzde ise bu etkileşim 'tatbii' yani normalleşme süreci olarak devam etmektedir. Bunun ayak seslerini Fransız Devrimi ve Tanzimat'tan beri duymaktayız. Bu bağlamda, İslam içindeki tehvid veya Yahudilerle normalleşme taraftarları İslam'ın Yahudiliğe bakışından rahatsız olmakta ve dinin kimyasını değiştirerek bu bakış açısını değiştirmek istemektedir. 11 Eylül sonrasında bu eğilim veya dayatma daha da artmış ve çeşitli şekiller almıştır. Bu İslam düşüncesini Yahudileştirme gayreti içine giren isimlerden birisi de 'Bu Hindi' adlı Faslı ilahiyatçıdır. Bedreddin Kettani gibi Müslüman isimler Bu Hindi adlı şahsiyetin çakma yani intihal bir kişilik olduğunu söylüyorlar. Yani İslami kesimlerin içine sızma ve sızdırılma (medsus)bir isim. Kendisi intihalci olduğu gibi aynı zamanda eklektik tasavvurları da savunmaktadır. Sözgelimi, Bu Hindi belki de ortak yaşam ve püritenizm yerine pluralizm bahanesiyle 'gayri'l mağdubi aleyhim veladdallin' ayetinin kaldırılmasını istemektedir. Esasında da Suriye'de de buna benzer isimler bulunmaktadır. Şahrur bu isimlerden birisidir. Muhammed Said Ramazan el Buti gibi birçokları Şahrur konusunda uyarılarda bulunmuştur.
Şahrur'un kısa bir süre önce yayımlanan kitabı, "The Qur'an, Morality and Critical Reason" da Sudanlı Ahmet en n-Naim gibi İslam hukukundan kurtulunması gereken bir safra olarak bahseder. Muhammed Said Ramazan el Buti, Meannas' kitabında bu hususta aynen şunları kaydediyor: 'Muhammed Şahrur'un 'Kur'an ve çağdaş okuması' adlı kitabı Siyonist bir cemiyetin telif ettiği kitaptır. Kitabın muhtevası ise bir Türk müellifi adı üzerine yayınlanmıştır. Bu kitap İslam kültürüne sızma hareketlerinin bir parçasıdır (Meannasi, ikinci cilt, s: 2002, Daru'l fikr, Şam)
Diyaneten olmasa bile siyaseten eski Katar Şeriat Fakültesi Eski Dekanı Abdulhamid El Ensari de aynen Şahin Filiz gibi bir isimdir. Afganistan'da Obama kendisini kesmediği için Bush idaresini arıyor.
* * *
Bazıları bu kadar da olur mu? diye sorabilir. Neden olmasın? Bilindiği gibi bu ülkede bir zamanlar Avrupa Birliği adına hutbelerde 'İnneddine indallahi'l İslam' ayetinin okunmaması istenmişti. Bu hususta Avrupa Birliği ile, Yahudilerle Müslümanların kardeş olduğunu telkin eden ABD arasında ne fark vardır? Elbette insanlık ailesi olarak bütün insanlar kardeştir. Hazreti Ali de bunu teyit eder. Lakin inanç kardeşliği sadece inananlar arasında geçerlidir. Bundan olayı 'inneme'l mümimine ihvatün' yani ancak müminler kardeştir denilmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.