Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Başarmak başaramamak

Başarmak başaramamak

Son günlerde kişisel gelişim seminerleri adı altında bir furya aldı başını gidiyor. Çocuk eğitimi ve insan ilişkileri hususunda okuduğumuz ya da tavsiyelerini dikkate aldığımız bazı kitaplar gibi bu da bizlere Batı'dan ulaşıyor ve büyük bir hızla yaygınlaşıyor. İslami duyarlılığıyla hareket eden kimseler, bu tür çalışmalarda yer alan tavsiyelerin ayrıştırılması ve kültürümüzle örtüşen kısmının alınması, bizlere uymayanların da atılması gerektiğini düşünüyorlar. Buna karşın, toplumun büyük bir kısmı popüler bir söylemin peşine takılarak bu furyanın selinde sürüklenip gidiyor. Peki bütün bu çalışmaların ya da söylemlerin bizim için faydaları ve sakıncaları neler olabilir? Bu toplumların paradigmaları ve kültürleri bizim hayat tarzımızla örtüşür mü? Bütün bunlar bize neler katar ya da kaybettirir?

Özellikle başarı vurgusu yapan, insanlara sırf maddi bir yükselişi, sırf kariyer ve iş odaklı düşünmeyi, sadece bunları öncelemeyi empoze eden bu telkinler kuşkusuz, programlı yaşamayı sevmeyen, vaktini çarçur eden kimseler için bir miktar fayda getirebilir. Ancak bu tür söylem ve eğitim çalışmalarının tesirinde kalan ve mutlak anlamda başarmaya, kazanmaya ve en iyi en üstün en başarılı olmaya kurgulanan, hayat boyu sadece bu emellerine ulaşmayı hayal eden kimseler, başarısızlığa uğradıklarında büyük bir düş kırıklığıyla içinden çıkılmaz bir girdabın içine düşüyorlar. Diğer yandan, batıdan ülkemize doğru gelen ve çocuklarımıza daha faydalı olabilmek için kütüphanemizin baş köşesinde yer verdiğimiz batı kaynaklı kitaplar, bazı konularda işimizi kolaylaştırsa da kimi noktalarda bizi çıkmazlara sokuyor.

Çünkü bu çalışmaların bir kısmı, neredeyse çocuğun her istediğini yapmayı, ona sınırsız bir özgürlük vermeyi, istediği gibi hareket etmeyi öngördüğünden açıkcası bizleri çocuk merkezli bir dünyaya doğru taşıyor. Bu tür çalışmaların etkisinde kalan ebeveynler, bir zaman sonra, "çocuğumuza hiç söz geçiremiyoruz, onun her istediğini yaptık, ne dediyse yerine getirdik ama şimdi ele avuca sığmıyor, sözümüzü hiç dinlemiyor" türünden şikayetlerle yeni bir sorunun ortaya çıktığını ifade ediyorlar.

Esasen, çeşitli akıntıların kucağında bizlere kadar ulaşan bu bilgiler ayıklanmadığı ve kendi kültürümüze göre biçimlendirilmediği sürece çeşitli sıkıntılar doğuruyor, doğuracaktır da... En azından, "Kişisel gelişim seminerlerine devam ettim ama bundan sonra bütün hedefim sadece başarmak oldu, onun dışında aşkın hedeflerden uzak kaldım..." diyen kimseler ortaya çıkıyor ya da çocuğuma söz geçiremiyorum, sınırsız özgürlük verdim hala sorunlarım var türünden yakınmalarla karşımıza çıkan insanlar görüyoruz. Burada dikkate alacağımız temel kriter faydalı olan her şeyi almak ve değerlendirmek olmalıdır. Bunun için, başarının güzelliklerini ve başarmak için çalışarak bu noktadaki sorumluluğumuzu yerine getirmenin de önemli bir vecibe olduğunu bilmeliyiz ve hayatımıza bir ivme kazandırmalıyız. Ancak, bunu yaparken kimi zaman da beklediğimizi elde edemeyeceğimizi, düştüğümüz günlerin de olabileceğini ve başarısızlığın da hayatımızın dengeleri arasında yer aldığını bilmeyiz. Ve nihai amacımız sadece başarmak, kazanmak olmamalıdır. Aksine elimizden gelen gayreti göstermek ve faydalı işler başarmaya çalışmak, değer üretmek bundan çok daha önemlidir.

Bunun için, başarmakla ilgili algılarımızı değiştirmeye ihtiyacımız vardır. Zira başarmak, bulunduğumuz alanda yani, imkanlarımız doğrultusunda vakti verimli geçirmeye çalışmak, sahip olduğumuz imkanları kullanmak, gayret göstermektir. Aslında gayret göstermek başarmaktır, başarmanın gayret göstermek olduğu gibi... Bana göre, bilimsel keşifler yapmış bir düşünce adamı kendi imkanlarını doğru kullanmış insanlar için faydalı icadlar yapmıştır ve gerçekten gayret göstermiştir. Ama aynı şekilde ayakkabı tamircisi Ramazan amca da, ekonomik nedenlerden dolayı okuyamamış ama iyi bir ayakkabı tamircisi olarak işini başarıyla sürdürmüştür ve dolayısıyla o da gayret göstermiştir. Her ikisi de kendi alanlarında ve kendi imkanlarını en iyi şekilde değerlendirerek başarmışlar ve faydalı olmuşlardır. Başarının gerçek tanımı budur bana göre. Çünkü başarmadaki amacımız faydalı olmak değil mi? Bir başkası için ya da kendimiz için bir şeyler üretmek değil mi? Öyleyse faydalı olabilmek için çıktığımız yolda yaşadığımız aksaklıkları da lütfen bir başarısızlık olarak görmeyelim ve bunları yürümekte olduğumuz yolda yaşadığımız küçük bir ayak sürçmesi ya da küçük bir kırılma olarak düşünelim. İşte o zaman başarmak faydacılık olmaktan çıkar iyilik ve mücadele olarak kalmaya devam eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi