Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Eşlikten ortaklığa

Eşlikten ortaklığa

Modernizm hayatın her anına dair değerleri yozlaştırıyor, buharlaştırıyor ve anlamsızlaştırıyor. Geride hiçlik kültürü bırakıyor. En büyük tahribat elbette ki içtimai dairede yaşanıyor. İnsanlığın ontolojik anlamını değiştiren modernizm zevciyet ilişkilerine de başka bir anlam yüklemektedir. Hayatın merkezi anlamında kayma öteki alanlardaki kaymayı da beraberinde getiriyor. Geçmişte Marksizmin eşitlikçi anlayışı bir şekilde şimdi kapitalizm tarafından aileye yansıtılmakta ve uygulanmaktadır. Geçmişte patron ile işçiyi, eşitlik edebiyatı altında birbirine düşüren ve düşman eden zihniyet şimdi de benzeri bir tahribatı ailede yapıyor. Sosyal tabakalar arasına dinamit yerleştiren anlayış şimdi sosyal Marksizm ile birlikte tahribatına devam ediyor. Evet, sosyal eşitsizliği ifade eden sosyal Darvinizm diye bir kavram olduğu gibi bunun ifrat veya tefriti suretinde bir de sosyal Marksizm diye bir kavram olmalıdır. Mutlak eşitçilik adı altında gelişen ve serpilen bu anlayış aileyi bir şirkete veya fabrikaya çeviriyor. 'Tevzii a'mal/rol dağılımı' prensibini veya iş bölümünü bir yana bırakan bu menhus anlayış kadın erkek eşitliği adı altında ontolojik tertibatı yok ediyor. Zevciyet ilişkilerini ve eşler arasındaki beraberliği ortaklığa indirgiyor ve dönüştürüyor. 13 Mayıs (2009) tarihinde el Cezire'de Ürdün'le alakalı bir haberi izlerken aklıma bu fikirler vürud etti ve üşüştü.. Ürdün galiba BM ile Sidav adı verilen bir mukavele imzalamış. Bu mukavelenin ruhuna göre, aileyi erkek ve ona yardımcı olarak kadın değil mahkeme idare edecek. Son sıralarda ailevi değerleri yıkan çok gelişmeler var. Kadın ve erkeklerin cinsel yönden gelişmesine rağmen ruhi yönden gelişememeleri ve dolayısıyla zevciyet sorumluluğuna ehil olmamaları ve erememeleri ailede dayanıklılığı öldürüyor. Bir de devletin zoraki olarak araya girmesi ve işi hariçten müdahalerle daha da zorlaştırması var. Mısır ve Ürdün gibi ülkeler sosyal bünyeyi korumak için porno sitelerine yasak getiriyorlar ama öbür taraftan da modernist düzenlemelerle birlikte ailenin anlamını buharlaştırıyorlar.

* * *

Sidav anlaşması aslında Fas'da 2000'li yılların başlarında yaşanan bir bölünmeyi akla getiriyor. Bu da kadın ile erkeğin arasını açan bir genderizm vaya cinsiyetcilik diyebileceğimiz bölücülük çeşididir. İçtimai taifiyye. Fas'da 'idmacu'l mer'e fi't tenmiye' yani kadının üretime katılması projesi adı altında aile atomize ediliyor ve kadın erkek birbirinden uzak düşürülüyordu. Bunun üzerine Kazablanka'da milyonlar bu projenin aleyhinde yürümüş ve Mahzen/müesses nizam aleyhinde gösterilerde bulunmuştu. Ardından rövanş babından hükümetin düzenlemiş olduğu karşı/kontra gösteriler de Rabat'ta yapılmış ama katılım cılız olmuştu. Bizde 'Cumhuriyet'i kimseye kaptırmam' tarzındaki cumhuriyet mitingleri gibi Fas'da da kadın mitingleri yapılmış ve kadın erkek arasındaki fay çatlağı topluma taşınmış ve bunun somut göstergesi Rabat ile Kazablanka ayrımı olmuştu. Bizde de zaman zaman İstanbul ile Ankara arasında benzeri ayrımlar olageldiği gibi. Şimdi de bunun yansımaları Ürdün'de yaşanıyor. Sidav anlaşması üzerinden aile atomize ediliyor. Ürdünlü kadınların da belirttiği gibi kadın ile erkek asındaki meveddet ve rahmete yani şefkat ve dostluğa ve rifkata ve refakate dayalı ilişki türü kupkuru bir eşitlik ve ortaklıkla değiştiriliyor. Cinsiyet veya genderizm üzerinden rekabet üretiliyor. Bütün olan aile kurumu cinsiyet üzerinden tekleştiriliyor. Evet çiftleşme veya zevciyet ve izdivac bu anlaşmalarla birlikte tekleştirmeye veya eski ifadesiyle ferdiyetçiliğe dönüştürülüyor. Dolayısıyla toplumun temeli olan aile çözülüyor. Genderizm üzerinden singilizm azdırılıyor. Böyle olunca artık kıyamete gün saymanın vakti gelmiştir.

* * *

Yeni kanunlarda artık kadın ve erkek yardımlaşma üzerine değil rekabet üzerine bu beraberliklerini sürdürecekler. Erkek nafakasını kendisine kazanacak. Her iki taraf da ayakları üzerinde duracak ve nafakayı beraber kazanacaklar ve beraber harcayacaklar. İyi günde kötü günde beraberlik yerini üretim de tüketim de beraberliğe terk ediyor. Keza evde de işbölümü değil işin bölümünü yapacaklar. Ürdün'de kabul edilen Sidav anlaşmasına göre taaddütü zevcat kaldırılıyor. Bizde ittihatçılardan beri modernistlerin göz diktikleri çok eşlilik de Ürdün'de neredeyse tarihe karışıyor. Kadın erkek eşitliğinin bir başka alandaki tezahürü olarak kadınlarla erkekler eşit miktarda miras sahibi olacaklar. Maalesef devlet kolaylaştıracağı yerde zorlaştırıyor. Tanzimat'tan beri işlerin kötü gitmesinin yegane nedeni yanlışı yanlışla tedavi etme hastalığımızdır. Bundan dolayı da çıkış yolu bulamıyoruz. Çözüm diye Batı'nın hastalıklarını ithal ediyoruz. Behemehal bundan kurtulmanın yolunu bulmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi