Hapishaneler tıklım tıklım doluymuş
SiZ hiç hapishanede yattınız mı?.. Ben yattım... Hapishane ne demek, hapis yatmak ne demek ben bilirim. Hapishane başka bir dünyadır. Zaman başkadır orada. Dışarıda dakikalar, saatler, günler çabucak geçer. Orada her saniye tokmak gibi iner başınıza. Sadece uykuda hür ve serbest olursunuz, o da, kabuslu rüyalar görmezseniz.
2007 yılında suçlar yüzde 35 nisbetinde artmış, hapishaneler dolmuş dolmuş dolmuş... Mahkumlar ve tutuklular üç katlı ranzalarda yatıyormuş.
Geçen gün Bakırköy taraflarından geçiyordum, yol üstü kocaman, korkunç, dehşetli bir bina gördüm. Ne işe yarar bu yapı diye sordum, yanımdaki Yeni Adliye binası dedi. Büyük bir saray cesametindeydi, çok soğuktu.
Suç işlenmesini sadece Ceza Kanunu mu önler? Hayır, işin başı eğitimdedir, aile terbiyesindedir, toplumdadır.
Eskiden ufak tefek anlaşmazlıklar mahalle kahvesinde halledilir, nizalılar orada barıştırılırmış. Şimdi o zihniyet yok.
Avrupa hukukunu aldık ama o bize adalet getirmedi.
Adaletin hakim olduğu bir ülkede mahkemeler işsiz, cezaevleri ıssız olur.
Sadece kanun korkusu toplumda âsâyişi, huzuru, barışı sağlamaya yetmez. İşin başı Allah korkusudur. Atalarımız “Kork, Allah’tan korkmayandan” demişler.
Eski Adalet Bakanı Cemil çiçek, son genel seçimlerden önce adliye sistemimiz ve teşkilâtımız hakkında zehir zemberek bir beyanda bulunmuştu. İnternet karıştıranlar o kısa metni bulsunlar ve ezberlesinler. Ezberlenecek sözlerdi onlar.
Hırsızlık, kapkaççılık, dolandırıcılık ne kadar arttı. Haram yemek ne kadar normal hale geldi. Bunlar ceza kanunlarıyla önlenebilir mi sanıyorlar. İşte manzara!..
ülkemizdeki kara necis haram kirli para miktarı üç dört yüz milyar dolar. Uyuşturucu, silâh, cephane kaçakçılığı tam gaz devam ediyor. Rüşvet rüşvet rüşvet... Hani rüşvet kanunen yasaktı ve alan da veren de soluğu cezaevinde alırdı. Gerçekten yasak olsaydı, râşi ve mürteşi (Rüşvet alan ve veren) gerçekten cezalandırılmış olsaydı manzara bugünkü gibi mi olurdu?
Yıllar önce bir kitapta okumuştum, İslâm’ın ilk otuz yılında sadece altı kişiye sirkat haddi (Hırsızlık cezası) tatbik edilmiş...
İdam cezasını kaldırmak adalete ve eşitliğe uygun mudur? Katil, birinin babasını, kardeşini, oğlunu, eşini, küçük çocuğunu öldürüyor ve sen ona gereken cezayı vermiyorsun. Neymiş, idam cezası çağdışıymış, medeniyete aykırıymış... Bir kere medeniyete aykırı değil, uygarlığa aykırıdır. İkincisi: İşte manzara. Ben konuşmayayım, manzaraya bakınız.
Bazılarının hapishaneye girmesi ile çıkması bir oluyor.
Zamanımızda adalet aramak ne kadar pahalı bir iş oldu... Tıbbî tedaviler de pahalandı, hak aramak da.
Bir tanıdığım anlattı: İstanbul Kartal Maltepesinde yepyeni bir F tipi cezaevi binası yapılmış. Alamut kalesi, Alcatras cezaevi, Anemas zindanları gibi... Daha açılmamış, “hizmet” vermeye başlamamış. Açıldıktan kısa zaman sonra dolar. Benden hatırlatması, ranzaları şimdiden üçer dörder katlı yapsınlar...
İçinde isminiz ve adresiniz yazılı cüzdanınızı düşürseniz, size geri dönme ihtimali kaçta kaçtır?
Küçük hırsızın biri cezaevinde uyurken kabuslu bir rüya görmüş, çırpınırken ranzanın üçüncü katından düşmüş, kemiği kırılmış... O esnada büyük büyük kodaman hırsızlar beş yıldızlı otellerin rooflarında viskilerini yudumluyormuş...
Şimdi nice hukuk profesörü kan ağlıyor. Başörtülü kızlar meselesi onlara uykuyu haram ediyor. Bir profesör, başörtülü kızlara ben ders vermem demiş. Bir başkası, başörtülü kızlara, hakkettikleri notun aşağısında not veririm demiş.
Başörtüsü ve lâiklik konusunda bunca dert varken, başka meselelerden bahs etmek abes değil mi?
Yunanistan’da Başörtülü
Hanım Avukat!
TARAF gazetesinde (15 Ocak 2008) yayınlanan “ATİNA’DA İLK TüRBANLI AVUKAT” başlıklı haber ne kadar ibretli. Bazı cümlelerini alıyorum:
“Birkaç ay önce Gümülcine Dimokrites üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Reyhan İmamoğlu, Yunanistan’ın ilk türbanlı avukatı. Babası müftülükte çalışan İmamoğlu halen stajını sürdürüyor..... 22 yaşındaki İmamoğlu, öğrenciyken, hocaları ve arkadaşlarından türbanı konusunda olumsuz hiçbir tepki görmediğini özellikle vurguluyor. Eğitimin herkese açık olması gerektiğini, akademik alanın eşitlik ve özgürlüğü esas aldığını vurgulayan İmamoğlu, ‘Giyim tercihi nedeniyle kimse eğitim hakkından mahrum bırakılamaz, bu konuda Yunanistan olumlu bir örnek’ diyor.”
Doğru ve dürüst gazetecilik ve habercilik yapan medya organlarının Gümülcine’ye muhabirler göndererek Reyhan hanımla röportajlar yapmalarını ve bunları manşetlerde ve ana haber bültenlerinde yayınlamalarını temenni etmekteyim.
Bundan yıllarca önce “YUNANİSTAN MüSLüMANLARI” başlıklı bir yazı kaleme almış ve o komşu ülkedeki din kardeşlerimizin çocuklarını okutmalarını tavsiye etmiştim. O yazım birtakım fanatiklerin sert tepkilerine yol açmıştı.
Bizdeki G.Y.’ler ve İslâm düşmanları Batı Trakya Müslümanlarının hep cahil kalmalarını istediler. Tütün ziraati yapmalı, çobanlık ve bahçe işleriyle uğraşmalıydılar. Batı Trakya Türkleri iki ülke arasında hep bir çıban başı olarak kalmalıydı.
Adı geçen haberi veren Taraf gazetesini ve Gümülcineli din kardeşimiz Reyhan hanımı tebrik ediyorum.
Yunanistan, başı örtülü bir Müslüman kızın hukuk fakültesinde okumasına izin vererek ve onu tesettürlü kıyafeti ile avukatlığa kabul ederek medenî bir ülke olduğunu sergilemiştir.
Avrupa’nın birçok ülkesinde türbanlı veya başörtülü hanım doktorlar, hanım avukatlar, hanım polisler ve diğer meslek erbabı, hizmetliler ve bürokrat hanımlar bulunmaktadır. Medeniyet budur, eşitlik budur, kadın hakları budur, adalet budur.
Bizdeki fanatik, agresif, militan, zorba, diktatör; başörtüsü ve din düşmanları Avrupa’dan ibret alsınlar ve utansınlar. İşlerine geldi mi Batı Batı diyorlar, türban konusunda ise oradaki hürriyeti ve eşitliği görmezlikten geliyorlar.
Bendeniz günlük gazete çıkartsam, hemen Gümülcine’ye muhabir ve fotoğrafçı gönderip Reyhan hanımla güzel bir röportaj yaptırır ve manşetten verirdim.
Yüzsüzler utanırlar mı? Onlarda utanmak diye bir haslet yoktur!