D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Yarın 19 Mayıs...

Yarın 19 Mayıs...

Yarın Bayram! Bayramın gerekçesi, 19 Mayıs’ın, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışının Millî Mücadele’nin başlangıcı addedilmesi! Bu keşif bir hayli geç yapılmıştır, ilgili kanun 1938 yılının haziranında çıkmıştır!
Cumartesi günü yayınlanan yazımızda, “eğer Millî Mücadele’nin başlangıcı için Mustafa Kemal Paşa eksenli bir tarih belirlemek gerekiyorsa, bize göre bu 30 Nisan olmalıdır. Çünkü o gün Sultan Vahidetdin’in Mustafa Kemal Paşa’yı 9. Ordu kıtaatı müfettişliğine tayin ettiğine dair iradesi (buyruğu) çıkmıştır. Bu itibarla, harekatın başlangıç tarihi, 30 Nisan 1919’dur.”
“Mustafa Kemal Paşa kendi başına, hiç bir emir ve buyruk tanımadan Samsun’a çıkmış olsaydı, 19 Mayıs’ı bayram ilân etmek kendi mantığı içinde doğru bulunabilirdi” demiştik.
Bizim zamanında “Cihan Harbi” veya “Seferberlik” dediğimiz 1. Dünya Savaşı’nın sona erişinin üzerinden 90 yıldan fazla zaman geçti. Bir asra yaklaşan olaylar üzerine doğru ve gerçekçi değerlendirmeler ne yazık ki bugüne kadar, istisnalar dışında, yapılmadı. Artık zamanıdır diyoruz...
Birinci Dünya Savaşı sonrası, İngiltere öncülüğündeki müttefikler, dünya haritasını yeniden çizmeye giriştiler. İngiltere, 19. Yüzyılın sonundan itibaren sömürgecilik siyasetinin önünde engel olarak gördüğü Osmanlı Devleti’ni ve hilafetini ortadan kaldırma yönünde açık-gizli politikalar takip ediyordu. Şimdi fırsat ele geçmişti. İsteseler İstanbul’u işgal ettikten sonra zor kullanarak Padişah-Halifeyi tahttan indirip, İstanbul’u ilhak edebilirlerdi. Bunu yapmak belki mümkündü, fakat, dünyaya kabul ettirmek ve dolayısıyla sürdürmek imkânsızdı. Bütün İslâm dünyası (ve Sovyetler) ayağa kalkardı. Zaten Hindistan’da Hilafet hareketi Gandi öncülüğündeki hinduları da arkasına almış olarak ayaktaydı. Aynı zamanda, imparatorluğun merkez arazisi halkı böyle bir sonucu asla kabul etmezdi. İşte o yüzden, meşhur “İngiliz siyaseti” ile bu işin yapılması gerekiyordu.
İngilizler İstanbul’u işgal ettiler ama, zora başvurarak Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırmaya kalkışmadılar. Sadece iktidarı kontrol altına almaya çalıştılar. Bunun da sürgit olması mümkün değildi. Osmanlı Devleti’nin merkez topraklarında yeni bir iktidar alanı meydana getirmeden, saltanatı ve hilafeti yok etmek imkansızdı. O yüzden ingilizler, Türkiye’de yeni bir güç merkezinin oluşması için zemin hazırladılar.
Yunanlıların İzmir’e çıkarılması, böyle bir amaca hizmet etmektedir. Türkiye’nin bazı bölgeleri daha önce ingilizler, fransızlar ve italyanlar tarafından işgal edilmişti. Fakat çok ciddi tepki ortaya çıkmamıştı. Yunanlıların İzmir’e çıkması ve işgale başlaması müthiş bir tepkiye yol açtı.
İngilizler biliyorlardı ki, Anadolu’yu Yunan kuvvetlerinin elinde tutması, nihaî zafere ulaşması mümkün değildir. İngiliz hariciye nazırı, Lord Kürzon, daha Selânik’in iki adım dışarısında düzeni sağlayamayan yunanlıların Anadolu’nun böyle önemli bir kesiminde netice alamayacağını, müslüman bağnazlığının çılgın bir öfke halinde patlayacağını söylüyordu. Meşhur Çörçil’in görüşü de Yunanlıların Anadolu’yu kontrol etmesinin mümkün olmadığı yönündeydi. İstanbul’daki İngiliz işgal kuvvetleri kumandanı Harrington da, Yunan kuvvetlerinin geçici başarılar elde edebileceğini, ama sonuçta savaşı kazanamayacağını söylüyordu. Bu görüş İngiliz Erkânıharbiyesi tarafından da paylaşılıyordu. Zaten Anadolu’nun kontrol altında tutulabilmesi için 27 tümen askere ihtiyaç olduğu hesaplanmıştı. Bütün Yunan ordusu ise 14 tümen ediyordu!
Mustafa Kemal Paşa tam zamanında sahneye çıkarılıyordu. Harbiye Nezareti, Anadolu’daki silahlı güçlerin aktif hale getirilerek düşmana mukavemet edilebilmesi için böyle bir isme ihtiyaç duymuştu. Hükümet ingilizlere karşı elini güçlendirmek isterken, muhtemelen Padişah da Paşa’nın zafer kazandıktan sonra Osmanlı Devleti’nin güçlü bir yöneticisi olarak yanında yer alacağı düşüncesiyle böyle bir irade ortaya koymuştu. İngilizlerin hesapları ise bambaşkaydı. Onlar baştan itibaren aşağı yukarı bugünkü Türkiye topraklarında yeni bir devletin kurulmasından yanaydılar. İngiliz Hariciye Nazırı Lord Kürzon 18 ocak 1919’da İngiliz hükümetine Anadolu yarımadasının sınırları içinde başkenti İstanbul olmamak kaydıyla bir Türk devleti kurulması çözümünü teklif etti. Bu devletin başkenti Bursa veya Ankara olabilirdi!
Bu şartlar altında M. Kemal Paşa Anadolu’ya geçer. Onu görevlendiren irade eline çok geniş yetkiler vermektedir. Kalabalık maiyet erkânına bir vapur tahsis edilmiştir. 16 Mayıs akşamı yola çıkan Bandırma gemisi, 19 mayıs sabahı İngiliz işgali altında olan Samsun iskelesine yanaşır.
Cahit Külebi, sonradan “Atatürk Oratoryosu” olarak anılan “Atatürk kurtuluş savaşında” şiirinde Paşa’nın Samsun’da karşılanışını şöyle efsaneleştirir:
Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı
Selâm durdu kayığı, çaparı, takası
Selâm durdu tayfası
Elbette bu bir şiirdir! Mutasarrıf (vali) hastadır, evinden çıkamamaktadır. Belediye reisi yoktur, reis vekili arazinin bulunduğu köydedir. Belediye meclisinden Hacı Molla, Mustafa Kemal Paşa’ya şehir adına “hoş geldiniz” der...
İşte yıl 1919, mayısın ondokuzu...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi