Kur’ân’a en büyük hıyanet
KUR'ÂN'A en büyük hıyanet, tefsir ve tercüme yapmaya ehliyeti olmayan birtakım kimselerin para kazanma hırsıyla yaptıkları tercüme, meâl ve tefsirlerdir.
İlim sahibi ehliyetli ve icazetli ulemâdan (kaç kişi kaldı) bir heyet kurulmalı, piyasadaki bütün meâl, tercüme ve tefsirler incelenmeli, bozuk ve yanlış yerleri tesbit edilmeli, çok açık ve seçik raporlar halinde yayınlanarak Müslüman halka duyurulmalıdır.
Aslında bu vazife Diyanet İşleri Başkanlığı'na aittir.
Bugün ülkemizde Ehl-i Sünnet ve Cemaat yolunu savunan çok zengin, çok güçlü cemaatler, tarikatler, gruplar vardır. Onların bu hizmeti yapmaya yetecek paraları vardır.
Niçin yapmıyorlar?
Kur'ân'ı savunmak bütün Müslümanların vazifesi değil midir?
İlmi ve iktidarı olan kimseler ilimleriyle, olmayanlar onları destekleyerek...
Yakın tarihimizde mealcilik diye bir mezhep çıktı. Bunlar, Arapça'yı ve din ilimlerini bilmedikleri için ellerine meal ve tercümeler alıp, bunları okuyarak dini öğreneceklerini, hizmet edeceklerini sanıyorlar. Bu kardeşlerimiz uyarılmalıdır.
Nice İslâmî yayınevi, "Bizim de bir mealimiz olsun, biz de bu yolla para kazanalım..." diyerek meal hazırlattı. Hazırlayanlarla uzun pazarlıklar yapıldı. Telif ücretleri ödendi, meal veya tefsir piyasaya çıktı...Böyle şeyler İslâm'ın ihlas prensibine uyar mı?
Bazıları meal, tercüme ve tefsirlerle büyük servet sahibi oldu; hanlar, apartmanlar, yazlıklar yaptırdı.
Kur'ân ticareti Müslüman bir topluma hayır, yümn ü bereket getirmez.
Kur'ân kutsal kitabımızdır, kitapçıdan bir Mushaf satın alırken "Bunun fiyatı kaç lira?" diye sorulmaz, "Hediyesi ne kadar?" diye sorulur.
Kur'ân tercümeleri, tefsirleri, mealleri bezirgânlığa alet edilmemelidir.
Sırf ticaret için meal, tercüme, tefsir yapılmasın.
Meal, tercüme ve tefsirlerde kasıtlı, vahim hatalar olmasın.
Ehliyeti ve icazeti olmayanlar bu hizmetlere burunlarını sokmasın.
Bu konuda Müslüman halk uyarılsın.
Sırf Allah rızası için Kur'ân meali, tercümesi, tefsiri yapan icazetli müfessirleri tebrik ediyorum. Para kazanmak için yalap şalap tercüme, meal, tefsir yapanları kınıyorum.
Müslümanlar!.. Sizi Kur'ân'la aldatmak istiyorlar.Bu fâsık ve fâcirlerin tuzaklarına düşmeyiniz.
(İsim veremiyorum...Bundan birkaç yıl önce, bozuk bir tefsir tenkit edilmişti. Tefsir taciri mahkemeye müracaat etti, ticaretime, kâr u kisbime zarar verildi dedi ve büyük bir tazminat kopardıydı.)
SADECE AKILLA KURTULUŞ OLMAZ
ZEKA ve akıl tek başına yeterli değildir. Nice çok zeki ve çok akıllı kişiler varoluş konusunda doğruyu bulamamış, sapıklıktan kurtulamamıştır. Şu çok akıllılar güruhuna bakınız, her biri bir yol, bir felsefe tutturmuş gidiyor. Edison, Marconi, Darwin, Einstein ve benzerleri akıl ve zeka bakımından deha çapında idiler ama Nuru bulamadılar.
İlahî vahiy ve nebevî nur olmadan gerçek bulunmaz.
Akl-ı selîm sahipleri Muhammedî risaletin ışığında kurtuluş ve ebedî mutluluk yolunu bulur, ebedî saadete nâil olur.
IQ'su 130'un üzerinde olan kimseler süper zekâlıdır. Öyle kimseler gördüm ki, IQ'ları 150'yi geçiyordu ama mâneviyat bakımından karanlıklar ve sapıklıklar içinde yüzüyorlardı.
Kimse aklına, zekâsına güvenmesin.
İnsan rehbersiz, kılavuzsuz doğru yolu bulamaz. Yüce Allah rahmet ve hikmetiyle insanlara bir haberci ve müjdeci göndermiştir. İlâhî kelâm olan Kur'ân'ı göndermiştir.İslâm dinini, İslâm şeriatini göndermiştir. Selim aklı, selim zekası olan bunları şeksiz ve şüphesiz bir şekilde tasdik ve kabul eder.
Peygamber vefat etmiş, O'nun öğretilerini Ashabı, insanlara talim etmiştir. Ashab ölmüş, Tâbiîn efendilerimiz dini tebliğ, insanları irşad etmiştir.
Sonra Tebe-i Tâbiîn... Selef-i Sâlihîn...
Karnen ba'de karnin (kuşaktan kuşağa, devirden devire)Resûlullah'ın vârisleri, vekilleri, halifeleri, ülülemr olan ulemâ...
Günümüze kadar bu silsile devam etmiştir.
Kur'ân, Sünnet, icmâ-i ümmet, cumhur-i ulemâ yolundan dışarıya çıkanlar sapmış ve sapıtmıştır.
Peygamber mucizevî şekilde haber vermiştir: Benden sonra ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, buyurmuştur.
Doğru yoldan ayrılanlar:
* Haricîler ve bugün onların devamı olan neo-Haricîler...
* Mutezile...
*Muvahhid mü'minleri küfür ve şirkle itham eden, onların canlarını heder, mallarını helâl gören azgınlar.
* Kur'ân'ın nice kesin emir ve yasağını, mütevâtir ve sahih hadîslerle bildirilen din ahkamını reddeden Tâtiliyye ekolü...
* Muhammedî risaleti inkâr ve tekzib eden kâfirlerin de cennetlik olduğunu iddia eden diyalogçular.
* Rühbanlarını erbab ve put haline getiren aşırılar.
* Evliyaullaha evliyauşşeytan diyen gulüvve sapmışlar.
*Müslümanları kasıtlı yanlışlarla dolu Kur'ân mealleri, tercümeleri, tefsirleri ile aldatanlar.
* Peygambere saldırılınca hiç ses çıkartmayıp, kendi baronlarına saldırılınca kızılca kıyamet kopartan dengesiz sapıklar.
Sapıklıktan kurtulmak, necat ve felah bulmak isteyenler icazetli âmil ulemânın peşinden gitsinler. Gerçek şeyhlerin, gerçek kâmil mürşidlerin eteklerine yapışsınlar.
Bozuk din kitaplarını okuyanlar sapıtır.
Gerçek İslâm'da kopukluk yoktur. Kopukların sonu iyi olmaz.
Bütün sapık ve bozuk fırkalar Kur'ân diyor. Sadece Kur'ân demekle iş bitmiyor. Kur'ân'ı iyi ve doğru anlayanlara ve anlatanlara tâbi olmalıyız.
Din ticareti, din sömürüsü, din bezirgânlığı yapanlarda hayır yoktur.
Şu adama bakınız, İslâm'ın en büyük amelî emri olan namazı kılmıyor, kalkmış Müslümanlara önderlik ve rehberlik taslıyor. Vah ona, eyvah ona, veyl ona ki, bu adamın peşine düşer.
İhlâs ve takva kalptedir ama onların alâmetleri vardır.
Ey Müslümanlar!.. Kurtulmak istiyorsanız ihlâslı, takvalı, icazetli, faziletli, ahlâklı rehberlerin peşinden ve izinden gidiniz, dine hizmet ediyoruz diye dini tahrip edenlere tâbi olmayınız.
Evet, sadece akılla, zekâ ile insan doğru yolu bulamaz. Şeytan akılsız değildi.
YALOVA VALİLİĞİ'NE
YALOVA Valiliği'ne saygı ile arz ederim: 14 Mayıs Cuma günü öğleden sonra İstanbul Kadırga semtine çay içmeye gitmiştim. Yolda 60 yaşlarında bir zat bendenizi tanıdı, selâm verdi, ayak üstü biraz konuştu. İçi çok yanıktı. Yalova'da ticaret/iş yapan bir oğlu varmış.Bir kurumdan alacağı varmış. Parasını vermiyorlarmış, savsaklıyorlar, bin türlü güçlük çıkartıyorlarmış. Aylarca savsakladıktan, beklettikten, ezdikten sonra baklayı ağızlarından çıkartmışlar, "BeşCumhuriyet altını verirsen, alacağını alırsın..." demişler.
Bunu bana anlatan vatandaş çok kederliydi, çok üzüntülüydü, çok kahırlıydı... "Ne olur rüşvet hakkında yazınız, katıldığınız TV programlarında ülkemizdeki rüşveti dile getirip kötüleyiniz..." diye yalvardı.
Dinlesem saatlerce konuşacaktı. Vaktim olmadığı için izin istedim, el sıkıştık ayrıldık.
Vak'a Yalova'da geçtiği için siz muhterem Vali beyefendiyi saygılarımı sunarak haberdar ediyorum.
Bendeniz Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mektebi Mülkiye) mezunuyum. Meslekdaş sayılırız... Akıl vermek gibi olmasın, valiliklerimiz tebdil-i kıyafet etmiş, sıradan herhangi bir vatandaş gibi görünen özel istihbarat elemanları ile bütün kötülükleri, yolsuzlukları, fenalıkları, ahlâka ve hukuka aykırı işleri araştırmalı, tesbit etmeli ve sağlam deliller elde ederek suçluların cezalandırılmasını sağlamalıdır.
Rüşvet ülkemizin kanayan büyük yaralarındandır. Türkiye'de yaygın bir rüşvet yoktur demek mümkün değildir. Böyle bir söz vicdana ve gerçeğe aykırı olur.
Bizde rüşvet yoksa, uluslararası temizlik ve saydamlık notumuz niçin 5'in altındadır.
Vali beyefendi!.. İşbu açık dilekçemi saygı ve selâmla huzurunuza sunuyorum.