Bir açıklama ve gizli kalanlar
Dün hemen bütün gazetelerde yer alan bir konuyu burada “BOP suikastlerinin şifreleri çözülüyor” başlığı altında tartıştık. The New Yorker dergisinin yazarı Seymour Hersh'ün; “Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri ve Pakistan eski Başbakanı Benazir Butto, ABD eski Başkan Yardımcısı Deck Cheney'nin emriyle öldürüldü” iddiasını… Oysa bu iddia yeni bir şey değildi. Konu çok genişti, suikastler listesi çok uzundu. Bugüne kadar hiç birisi aydınlanmadı. Irak'ta din adamlarına yönelik cinayetler aydınlanmadı. Lübnan'da Hariri cinayeti, BM soruşturmasına rağmen aydınlatılamadı. Hariri'den sonra ardı ardına gelen suikastler aydınlatılamadı. Pakistan'da Benazir Butto suikasti aydınlatılamadı. Listede yer alan suikastlerin hepsi karanlıkta kaldı. Hepsine kılıf uyduruldu. Bazıları Şii-Sünni çatışmasıyla, bazıları El Kaide saldırısı kamuflajıyla, bazıları ABD-İsrail'in düşman kategorisinde yer alan ülkeler suçlanarak, bazıları ise uyduruk örgüt isimleriyle kapatıldı. Suikastler gibi, El Kaide saldırılarından da dosyalar rafa kaldırıldı. Seymour Hersh üzerinden konu bir kez daha gündeme geldi sadece. Bir adım ileri gidilemedi.
Ama bir şey oldu. Hersh, Pakistan'da yayın yapan Daily Times gazetesine bir açıklama yaptı. Kendisine atfedilen bütün iddiaları reddetti. “Ben, Butto ve Hariri'nin ölüm emrini Cheney verdi demedim, suikastleri yapan birimin başında General Stanley McChrystal var demedim, kimse bunu bana sormadı” mealinde bir açıklama yaptı.
Ancak, Hersh'e atfedilen sözler yeni değildi. İster söylemiş olsun isterse yalanlasın; “Büyük Ortadoğu Suikastleri” listesinde bulunan isimlerin kaderi büyük oranda aynı merkezler tarafından belirlendi. Her suikast sonrası gelişmelere bakıldığında bu net biçimde ortaya çıkıyor. Adres belli, teknik ayrıntılar gizli. 11 Eylül'den birkaç gün önce Ahmed Şah Mesud'un öldürülmesinden başlayıp Butto suikastine kadar, cinayetlerin işlendiği bölgelerin nasıl karıştığını, suikastlerin siyasi-askeri planlamaların ön hazırlığını oluşturduğunu, işgallerin, iç çatışmaların, bölgesel değişimlerin, harita çizimlerinin hep suikastlerle başladığını anlamak için sadece birazcık dikkat yetiyor.
Diyelim emirleri Cheney vermedi. “Ölüm timleri” yok muydu? Bunlar dünya genelinde örtülü operasyonlar yapmıyor muydu? Sadece suikastler değil, baskınlar, adam kaçırmalar, esir nakilleri, gizli sorgu evleri, gizli toplama kampları, hayalet gemileri, CIA uçakları ve daha nice gayri insani, tüyler ürpertici olaylara imza atanlar kimlerdi?
Şeyh Ahmet Yasin, bir sabah namazı sırasında İsrail füzeleriyle şehid edildi. Bu olaydan birkaç gün önce, Ariel Şaron'un çiftlik evinde kimler bu suikasti konuştu? Guantanamo'da ve Ebu Gureyb'de olanlar dışında hangi gerçekler ortaya çıktı? Dünyanın bir çok ülkesinden kaçırılan sayısız insanın akıbetini bilen var mı? Polonya'dan Tayland'a, Orta Afrika'dan İsrail'in Negev Çölü'ndeki gizli hapishaneler hakkında hangimiz bir şey biliyoruz? Buralarda ve daha bir sürü yerdeki kamplara kaç kişi götürüldü, kaçı öldü, kaçı hayatta? Bilen var mı?
Suikastlerle başlayan dosya, son yirmi yılın siyasi tarihi, gayri resmi tarihi aynı zamanda. Gerçek tarihi. Gizlenmek istenen karanlık, vahşi, ürkütücü bir tarih. Bu tarihin bazı aktörleri barış adamı olarak geziyor ortalıkta. Soykırım yapanları korurken, onlarla gizli anlaşmalar yaparken dünya barışına katkılarından dolayı, insanlık adına ödüllendiriliyor? Onlarla iş tutanlar da en keskin demokrasi ve özgürlük havarisi. Türkiye'de bile…
Evet, Özel Operasyonlar Birliği şimdi Afganistan'dan Pakistan'a yöneldi. Svat Vadisi senaryosunu, Pakistan'ın nükleer silahları üzerindeki kontrol kavgasını ne kadar biliyoruz? Bir takım örgütleri kurup besleyenler, aynı örgütleri gerekçe göstererek terörle mücadele yapıyor. ABD Savunma Bakanı Robert Gates'in Afganistan'daki birliklerin başına getirdiği adam, Hersh yalanlasa da, bu cinayetlerle öne çıkan bir isim. Bağdat'ın dışında işkence mezbahaları kuranlar şimdi Barack Obama'nın “Afganistan-Pakistan bölgesel savaşı” için zemin hazırlıyor. Yarın Türkiye de bir şekilde bölgeye asker göndermek durumunda kaldığında, Anadolu'dan giden genç insanlar, bu adamların planladığı bir çatışmada yer alacak. Bu yüzden o kadar yakınız her şeye.
Bu kadar tartışıldı, uçuş kayıtları çıkarıldı, soruşturmalara konu oldu, CIA'nın gizli uçuşlarında esirlerin nakledildiği gizli hapishanelerin bir tanesinin yeri tespit edilebildi mi? Sadece ABD yönetimi mi gizliyor bunları? İsrail'de bulunan 1391 nolu kampta kaç kişi tutuluyor. Bunlar hangi ülkelerden? Suçları ne? Çölde yerin altına inşa edilen bu gizli hapishane hakkında Birleşmiş Milletler bile bilgi edinemiyor. Bu, sadece deşifre olanı. Sadece Arap kökenliler mi var burada? Türkiye'den kaç kişi var? Kadınların ve çocukların bile tutulduğu bu merkezleri kapatacak bir güç var mı?
Hersh söylemesin, hiç önemli değil. Adres ortada. Emri verenler ortada. Senaryoyu şekillendirenler ortada. Cinayetleri işleyenler ortada. Tetikçiler, taşeronlar, terör ihalesi alanlar bu resmi aydınlatmaz. Bu karanlık dosyalar aydınlanmadan hangi söylem, hangi imaj ikna edici olabilir? Üstelik daha hiç biri aydınlığa kavuşmamışken, üstelik yenileri hazırlanıyorken unutmak mümkün mü? Biz yüz yıl öncesini unutmadık. Hiçbir şeyi unutmayız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.