Dört denizin birleştiği yer
Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad, Abdullah Gül'le birlikte katıldığı karma işadamları toplantısında dört denizi buluşturma ve birbirine bağlama projesinden bahsetmiş. Bu denizler Akdeniz, Karadeniz, Basra Körfezi ve Hazar Denizi. Bu bölgeyi birbirine bağlamak da tren yolları ve enerji yolları ve koridorları üzerinden olacak. Esasında bu dört denizi birleştirmek bir Suriye ve İran ortak projesi. Türkiye de bu projeye dahil edilmek isteniyor. Suriye, Irak ve İran'da kimi çevreler dört denizi buluşturmanın ötesinde dört ülkenin muhtemel ittifakından bahsediyorlar. Bunlar, Suriye, Türkiye, Irak ve İran. Türkiye ve Irak gibi ülkeler de lojistik ülkeler. Suriye'nin Arap ülkeleri arasında işgal sonrası Irak'la ilişkilerini yenileyen ilk ülkeler arasına girmesi de bu projeyle yakından alakalı. Buna mukabil Abdullah Gül de Şam'da Suriye'nin bizim Arap dünyasına tabii köprümüz olduğunu ve Türkiye'nin de Suriye'nin batı köprüsü olduğunu ifade etmiş. Bu aslında stratejik hedeften ziyade coğrafi bir gerçekliktir. Beşşar Esad'ın bahsettiği projesi aslında İkinci Abdulhamid Han'ın Hicaz Demiryolu projesinden sonra gündeme gelen en büyük projedir. Hicaz Demiryolunun başka bir coğrafyaya uyarlanmış halidir. Bu proje bölgenin jeopolitik yapısını değiştirebilecek güçte iddialı bir projedir. Ürdün Kralı Abdullah II'nin 2004 veya 2005'te söylediği 'Şii Hilali'nin ekonomik ayağını temsil etmektedir. Lakin Şii Hilali olarak anılan bu eksen veya yay Rejectionist Crescent (düvelü'l mümanaa) olarak da anılmaktadır. Yani retçi direniş kuşağı. Camp David anlaşmasından sonra da Suriye'nin içinde bulunduğu kuşağa Red Cephesi (Cephetü'l rafd) diyorlardı. Esasında bu proje İran'ın projesidir ve Afganistan ve Irak işgal edilmemiş olsaydı bu proje hayal bile edilemezdi. İran bu projeyle birlikte bölge jeopolitiğinin merkezi olmak istemektedir. Ayetullah Hamaney, 2015'e kadar hedefe İran'ın bölgenin en büyük gücü olmasını koymuş durumda. Danışmanlarından Yahya Rahim Safevi de ülkesini İslam dünyasının siyasi merkezi olarak tanımlamıştır. Bu bağlamda, İran, Pakistan'ı by pass ederek üzerinden geçecek karayolu üzerinden Hindistan'la Afganistan'ı birbirine bağlamak istiyor. Halbuki, Afganistan işgal edilmemiş olsaydı bu proje kuvveden fiile çıkarılamazdı. Aksine, 1996 yılındaki proje Taliban'ın Afganistan'da istikrar sağlamasıyla bu ülkenin Pakistan ile Orta Asya arasında bir geçiş yolu ve tünel olması vizyonuydu. Nereden nereye? Zerdari, Taliban'ın bir Amerikan projesi olduğunu söylüyor ama alternatif projelerde Amerikan işgali olmasaydı düşünülemezdi bile!
Beşşar Esad'ın dört denizi birbiriyle birleştirme projesinin altyapısında İran, Irak ve Suriye'nin demiryollarıyla birbirine kenetlenmesi ve bağlanması var. İran nükleer programıyla birlikte sistematik olarak yürüttüğü en iddialı proje demiryolu ağıyla ülkenin baştan başa sarılmasıdır. Bunda epey mesafe kat etmiştir. Dört denizin birleştirilmesinin altyapısında sadece demiryolları değil petrol boru hatları da vardır. İran petrolleri Irak üzerinden Suriye'yi aşarak Akdeniz'e kadar ulaştırılacaktır. Rebii Hafız'a göre, bu yapıldığında büyük ölçüde Süveyş Kanalı'nın önemi azalacak ve varlık sebebi kalmayacaktır. Bu proje aslında yeni bir İpek Yolu projesidir. Ahvaz petrolleri Irak ve Suriye üzerinden Akdeniz'e isale edilecektir. Bu projeden ilk bahseden yayın organlarından birisi 14 Ağustos 2003 tarihli The Asia Times gazetesi olmuştur. Basra-Kerkük petrolü Banyas limanı üzerinden Akdeniz'e akacak. Bilahare Ahvaz petrolleri de bu şebekeye bağlanacaktır. İran bu yolla azalan petrol kaynaklarını stratejik petrol yollarıyla takviye ve telafi etmek istemektedir. Bu Rusya'nın enerji politikasının bir başka versiyonudur. İran'ın geçiş yollarında ve merkezinde olan tren yolu da Bombay ile Sen Petersburg (Leningrad)'ı Tahran ile Moskova üzerinden birbirine bağlayacak. Veya başka bir ifade ile Hint Okyanusu ile Baltık Denizini birbirine bağlanacak. Aynı geçiş yollarıyla birlikte Asya ile Avrupa da birbirine bağlanmış olacaktır.
Yemen'de istikrarsızlık devam ediyor. Keza Somali açıklarında korsanlık faaliyetleri veya istikrarsızlık hüküm sürürken bir şekilde İpek Yolu güzergahının petrol ve demiryoluyla yenilenmesi Süveyş Kanalı'nın önemini yok etmese de azaltacaktır. Bu alternatif güzergah gerçekten de hayata geçirilecek olursa bu takdirde, Süveyş Kanalı bir balık çiftliği veya en iyi ihtimalle bir balık gölü haline gelecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.