Mevlüt Özcan

Mevlüt Özcan

Hz. Zülkarneyn peygamber miydi değil miydi?

Hz. Zülkarneyn peygamber miydi değil miydi?

İbretlik vak’alar

Kur'ân okuyanlar Hz. Zülkarneyn'in ismine orada rastlarlar. Allah'ın bu sevgili dostunun peygamber olup olmadığı net beyan edilmemiş Kur'ân-ı Kerîm'de. Ama O'nun veli/Allah'ın dostu olduğu kesin. Önemli olan da burası.

Rivayetlere göre Hz. Zülkarneyn hükümranlık ve zenginlik nimetleriyle mükafatlandırılmış bir dost. Tabi tutulduğu imtihanı başarıyla vermiş bir kahraman. Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlık; öyle değil mi?

Hz. Zülkarneyn aleyhimüsselam vefatı yaklaştığını anlayınca yakınlarına şu vasiyette bulunmuş:

- Ben ölünce beni tabutuma koyduğunuzda kollarımın ikisini de taputun dışına çıkarın. Avuçlarımdan birine altın, gümüş, elmas ve çeşitli mücevheratlardan birer tane koyun. Öbür avucum boş olsun...

Yakınları sormuşlar:

- Böyle olmasını istemenizin sebebi nedir?

Hz. Zülkarneyn vasiyetinin sebebini/gerekçesini şöyle açıklamış:

- Benim cenazemde bulunanlar, dolu avucuma bakıp düşünsünler ve şu neticeye varsınlar: "Ey Zülkarneyn, geldin bu dünyaya mevkin oldu, mansıp sahibi oldun. Servet kazandın, sayısız mala mülke sahip oldun."

Sonra boş avucuma baksınlar. Bu defa da: "Ya Zülkarneyn! İşte dünya böyle. Bak bu servetinden, mevkiinden hiçbirini ahirete götüremiyorsun. Geride bıraktıklarına ne büyük ibret oldun..." diye düşünüp akledebilsinler...

Müslümanlar için bu kıssadan alınabilecek çok büyük dersler var. Neden Müslümanlar dedim? Çünkü Müslüman, aklını imanının emrine verip onu kurtuluşu için kullanabilen, iyiyi kötüden ayırt edebilen kârını-zararını düşünebilen insan demektir.

Müslüman mal sahibi, mülk sahibi olacak; lâkin, hani bunun ilk sahibi esprisini asla unutmayacak. Dünyaya ait imkânlara kalbini kaptırmayıp onları avucunda tutmasını, olması gerektiği gibi kullanmasını bilecek.

Müslümana miskinlik zinhar/katiyyen yakışmaz. Onun dünyası, olması gerektiği gibi olacak. Ahiret de dünyada kazanılacağından herşeyi buna vesile olacak.

Gaflet de Müslümana uygun düşmez. Gafletin sonu dalâlet/sapıklıktır. Bu hususta şu kıssa insana ne büyük hisse aldırır:

Adamın biri Sahabe'den Ebu'd-Derda'ya gelir. Der ki:

- İyi insan olmak arzusundayım. Lâkin kalbimde maraz/hastalık var. Bana Hz. Muhammed'in eczanesinden ilaç, Kur'ân'dan bir şifa tavsiye et!..

Ebu'd-Derda der ki:

- Hastahaneleri dolaş.

- Cenaze namazı kıl.

- Kabirleri ziyaret et.

Bu adam denilenleri yapar, fakat deva bulamaz. Tekrar gelir halini bu güzel insana arz eder. Bu defa Ebu'd-Derda (RA) der ki:

- Hastaneleri dolaşmışsın. Hastaların feryadını kulakların duymuş ama kalbin duymamış.

Cenaze namazı için cenazenin önüne durmuşsun ama onların çığlıklarını işitememişsin.

Kabirleri ziyaret etmişsin ama onların kabirdeki hallerini görememişsin. Senin kalbindeki hastalık gaflettir.

Allah (CC) herkesi hab-ı gafletten/gaflet uykusundan uyandırsın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mevlüt Özcan Arşivi