Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

İflas Eden Şirketlerin Sorunu Gerçekten Kriz mi?

İflas Eden Şirketlerin Sorunu Gerçekten Kriz mi?

Ekonomiden anlamam, ekonomist değilim. Lakin MÜSİAD başta olmak üzere; işinde, gücünde, kazancında, el emeği, göz nuru, alın teri olan; bileğiyle, yüreğiyle ağır bedeller ödeyerek ekonomimize ve iş dünyasına helal katkıda bulunan iş sahiplerini yakından takip ettiğim için, az buçuk ekonomiden ve iş yönetiminden anlarım.
Kökeninde; kayırmacılıkla, haksız kazançla, hak gasplarıyla, şiddetle, silahla, rüşvetle kendisine ve ailesine işler kurmuş, ülke ekonomisinde söz sahibi olabilmek adına devleti ve milleti dolandırmayı becerisi saymış kişi ve kişilerin, iş ve para yönetimini bilmem. Bu sebepledir ki, “üçkâğıtçı ekonomiden” anlamam.
Yalnız bilir ve inanırım ki, para harcamayı bilmeyen, para kazanmayı da bilmez. Parayı kazanan yönetir, harcanacak parayı yönetenler değil. Parayı kazanan, parayı harcayacakların yönetimine girer ve onların dediğine göre harcamaları denetlemez, nerelere nasıl harcandığını teftiş etmez veya bu konuda bir yol haritası çizmezse, kaybetme korkusu krizine girer ki, işte felaketin başlangıç noktası burasıdır.
Dünyanın devlerinden General Motors iflas etmiş. General Motors’un üzerinde duracak değilim. Batıdaki iflasların hemen hepsinde bir yığın bit yeniği olduğu aşikâr. Farklı şekillerde yeniden kazanmanın adına iflas diyorlar. 101 yıllık dev bir şirket iflas bayrağını çekti diye piyasalar endişeleniyor. Eğer bu firma, 101 yıldır ayakta duruyor ve şimdi iflas ediyorsa, işin içinde mutlaka Ali Cengiz oyunu vardır. Yakında kokusu çıkar.
Benim esas üzerinde durmak istediğim mesele şu: Avrupa’da ve Türkiye’de bir kısım iş yerleri dökülüyor ve kapanıyor. Bunların hepsinin sebebi de küresel kriz olarak gösteriliyor. “Acaba gerçekten böyle mi, hakikaten küresel kriz bu firmaları ezip geçti, per perişan mı etti? Buna inanmalı mıyız?”
Almanya’ya gittiğimde çeşitli şehirlerde yaşayan MÜSİAD’lı işadamlarıyla meseleyi enine boyuna konuşmuştum. Avrupa’da pek çok firma, krizden etkilenerek ya satışa çıkıyor ya da kapanıyormuş. “Esas sebep gerçekten küresel kriz mi” diye sorduğumda ise çarpıcı bilgiler verdiler ve krizin dördüncü sırada bile yer almadığını söylediler.
En genci 50, en yaşlısı 100 yılı aşan firmaların batış veya kapanış sebebi; şirket sahiplerinin arkasından gelmesi gereken aile üyelerinin olmaması ve aile bireylerinin dağılıp gitmesiymiş. Ailenin dağıldı yerde şirket mi yürür. Fabrika sahiplerinin arkasından işe sahip çıkacak kimselerinin olmamasından daha büyük kriz mi olur?
Ben oradayken, ünlü bir lastik fabrikasının TIR lastiği üreten bölümü satışa çıkmıştı. Lastik fabrikasının sahibi 80 yaşına gelmiş ihtiyar bir hanımmış. Sebep; arkasından destek olacak mirasçılarından ve ailesinden kimsenin bu işe yanaşmaması ve çalışmaması imiş. Kadıncağız çaresizlikten dev firmayı ilk bulduğu müşteriye satmış.
İnsan gerçeğinin, para gücünün üzerinde olması gerekir. Fakat yüzyılımızda para gücü, insanı alıp sattığı için, paranın da bir yere kadar gücü yetiyor ve daha ötesine gidemiyor. O zaman ne oluyor? Paranız da, işiniz de başınıza bela oluyor. Önemli olan, para gücüyle büyümek değildir, insani değerlerin gücüyle devamlılık sağlayabilmektir.
Ne pahasına olursa olsun, kazanma hırsı ve beraberinde getirdiği harcama hırsı, insan varlığını sıraya bile sokmaz hale getirmiştir. İnsani değerleri arka plana atan hiçbir kuvvet, sonsuza dek ayakta kalamaz. Eninde sonunda kaybetmek ve iflas etmek zorundadır. Dünya ekonomisindeki manzara da bunun bir göstergesidir.
İnsanı yönetemeyenler, parayı hiç yönetemezler. Emek ve bedel ödenmeden kazanılan para, sıcak para, hileyle hurdayla kazanılan para, toplama para, her zaman çok rahat harcanır. Hem de yerine yenisini getirmeden harcanır ki, doyumsuzluğun ve bereketsizliğin dik alasıdır.
Küresel krizin varlığı bir gerçek. Fakat krize sebep olanları şöyle alt alta sıraladığınızda, tamamının ahlaksızca yollara başvurdukları için dünyanın başına bu belayı sardıklarını görürsünüz. “Sorunsuzca” ve “sorumsuzca” kazanma hırsı, en küçük bakkaldan GM gibi en büyük firmaları günü geldiğinde batırır. Bütün mesele; “önce aile ve insan” diyebilmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi