Herkesin bir terör örgütünün adı olarak kabul ettiği PKK bana göre ülkemize yönelik bir operasyonun kod adıdır. Buna itiraz etseniz ve önümüzde gözümüzün gördüğü, eylemlerini izlediğimiz bir örgüt var deseniz bile meseleye bir de bu açıdan bakmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü ancak böylece yaşadığımız çelişkileri açıklayabiliriz.

Geçmişte Bingöl’de otuz üç erimiz şehit edildi. Oysa bu eylemden çok kısa bir süre önce PKK ateşkes ilan etmişti. Üstelik yapılan baskın bir sürü soru işaretleriyle doluydu ve PKK eylemi üstlenmediği gibi, eylemin sorumlusu saydığı Şemdin Sakık’ı idama mahkum ettiğini söyledi. Bir güç çatışmanın devamından yanaydı ama bunun kim olduğu anlaşılamadı.

PKK lideri Öcalan silahlı eylemlere son verdiğini, artık siyasi mücadele yapacağını ilan etmesinin hemen arkasından Suriye’den çıkarıldı ve bir Avrupa turuna çıktı. Hiçbir Avrupa ülkesi iltica talebini kabul etmedi. Almanya’da tutuklanması söz konusu olduğu için bu turistik gezide oraya uğramadı. PKK’nın ekonomik faaliyetlerinin merkezi Almanya ise neden bu örgütün liderine olumsuz davrandı?

O zaman katıldığım bir televizyon programında ABD’nin Öcalan ile Avrupa arasına mesafe koymak istediğini ve bunda başarılı olduğunu söylemiştim. Daha sonra Öcalan zenci Kürt olmadığı için herhangi bir örgütünün bulunması mümkün olmayan, yöneticilerin ilgilenmesi için hiçbir neden bulunmayan Kenya’ya götürüldü. Hayatta kalmasının nedeni yerine geçmesi muhtemel kişinin bir Avrupa ülkesinin kontrolünde olmasıydı. Daha sonra bu kişinin öldürüldüğünü duyduk. Sonuç olarak çifte liderlik ortaya çıktı. Biri gerçek önderdi ve hapisteydi diğeri eylemleri yönetendi ve dağda yaşıyordu. Aralarında anlamlı bir ilişkinin olmadığı söylenebilirdi. Böylece ikili bir yapı ortaya çıktı. Birisi dağdaki eylemciler diğeri örgütçülerdi ve bunlar Avrupa’da yaşıyordu.

Biz terörün sona ermesini istiyorduk ama başkaları Kürt hareketini kontrol etmenin peşindeydi. Bölgede yaşayan ve terör eylemlerinde kullanılan kişileri etkisiz hale getirmek kolaydı ve ABD bu konuda Türkiye ile anlaşmış görünüyordu. Bu durumda etkin bir siyasi güç olan Avrupa’daki Kürt örgütleri ne yapacaktı? Üstelik bunların Türkiye’deki birçok kişi ve örgütle yakın ilişkileri vardı. Siyasi projelerini gerçekleştirirken sadece Kürtlerle değil kendilerine yakın güç odaklarını da harekete geçirebilirlerdi. Şimdi sorun bu koalisyonu etkisiz hale getirmekti.

Bu sorun yeni değildi. Mesela Ergenekon gibi ulusalcı bir örgütle PKK gibi bölücü denen bir örgütün iç içe olduğu hakkındaki söylemler bir çelişkidir ve bu nasıl açıklanabilir? Ulusalcı bir örgüt nasıl PKK’nın işine yarayacak eylemler yapabilir ya da bazı kişiler her iki tarafın kadrosunda bulunur?

Önümüzdeki günlerde yakın saydığımız barış ortamı bozulmaya çalışılırsa hemen PKK yapıyor deyip geçmeyelim. Bu eylemlerin kod adı PKK olan operasyondaki yerini bulmaya çalışalım. Türkiye’nin dünyadaki yeri yeniden belirlenirken bu operasyon önemli bir rol oynuyor.