Kürt meselesini düşünmek
Tartışılması en zor, en netameli konulardan biri Kürt meselesi. Çözüm adı altında fikir serdedenlerin çoğu meselenin tarafı sıfatını taşıyor. Kimse tarafını açıkça dillendirmese de taleplerin muhtevasından kimin hangi tarafta olduğunu anlamak mümkün.
Evet, Kürt meselesi çözülmelidir. Bu ülkede hakkı yenilen, hukuku çiğnenen kimse kalmamalıdır. Ancak bu meseleyi taraf olanlar çözemez. Terör örgütü yandaşı olan bir kişinin çözüm önerileri örgütü kurtarma maksadına matuf olacaktır. Nitekim genel af ile söze başlayanların çoğunun esas hedefi silahların susması değil, örgüt üyelerinin geleceklerinin teminat altına alınmasıdır. Kürt meselesi özellikle bu tipler yüzünden örgüt militanlarını kurtarma düşüncesine kurban edilmektedir.
Bir de her şeye karşı olanların tarafı var. Ülkeyi tapulu mülkleri gibi görüp, insanlara insanca yaşama hakkını çok görenlerin tarafı. Bunların da çözüme her hangi bir katkılarının olması mümkün değil. Çünkü her özgürlüğü tehdit gibi görme hastalığı, en basit açılımları bile hayat memat meselesi haline getirmelerine vesile olabiliyor. Bir zamanlar sokakta bile Kürtçenin yasaklanması bize Kürtçülük olarak geri dönmüş, bu çevrelerin hediyesi olmuştur.
Kürt meselesini konuşanların çoğu bu iki kesimden geliyor. Bir taraf Kürtleri feda edip örgütü kurtarmaya çalışırken diğer taraf demokrasiyi feda edip vatanı kurtarmaya çalışıyor. Neticede değişen bir şey olmuyor, her gün biraz daha hayatımız zorlaşıyor.
Her mesele gibi bu meselenin de çözümü var.
Önce Kürt kökenli vatandaşlarımızın gerçekten ne istediğini anlamalı, bu istek ve taleplerin milli bütünlüğümüzü kısa ve uzun vadede tehlikeye atmayacak, demokratik teamüllere uygun olanları mutlaka kabul edilmelidir.
Kürt vatandaşlarımızın sözcüsü sıfatıyla Televizyon, televizyon dolaşan ekran maymunlarının kerameti kendinden menkul taleplerine rağbet edilmemeli, bunların çoğunun toplumla temasının asgari düzeyde olduğu unutulmamalıdır.
Terör örgütünün bazı kanalları kullanarak örgütsel çıkarlarını Kürt vatandaşlarımızın talepleri olarak takdimine ve meselenin bu zeminde tartışılmasına müsaade edilmemelidir.
Terörle mücadele aksamadan kararlılıkla sürdürülmeli, mücadeleyi yürüten asker-Sivil kadrolar iyi denetlenmelidir.
Bütün terör örgütlerinin dinamosu liderdir. Otuz yıldır güvenlik güçlerinin Örgütün beş önemli liderinden(Apo, Osman Öcalan,,Karayılan,Bayık,ve Şemdin Sakık) birini bile ortadan kaldıramadığı gözden ırak tutulmamalıdır.
Terör mücadelesinin denetim altında tutulması hem herkesin görevini yapmasını sağlayacak, hem de bölge insanını çeşitli sebeplerle örgütle özdeşleştiren kimi görevlilerin taşkınlıklarının önü alınacaktır.
Ferdi esas alan özgürlükçü, demokratik bir anayasa yapılmalı, her vatandaşını birinci sınıf vatandaş gibi gören bir anlayış yerleştirilmelidir.
Terör mücadelesinin bir cephesinin fukaralıkla mücadele olduğu unutulmamalı, bölgeye dönük kalkınma hamleleri aralıksız sürdürülmelidir.
Genel af gibi kavramlar asla telaffuz edilmemeli, eline silah alıp bu ülkeye silah sıkan herkes en ağır şekilde cezalandırılacağını bilmeli, kimse silaha sarılmaya cüret ve cesaret edememelidir. İki de bir afların gündeme getirilmesi terörü kışkırtmaktan başka bir işe yaramaz. Problemin çözümüne katkıda bulunabilecek daha birçok sebep sıralanabilir. Önemli olan çözüme inanmak, PKK paralelinde düşünmemizi isteyenlerin oyununa gelmemek, kendi insanımızı ayırım yapmadan kucaklamaktır.