Asker mayın eşeği mi?

Asker mayın eşeği mi?

Suriye sınırına mayın döşenmesinin gerisinde yatan temel neden, 1950’li yıllarda artan sınır kaçakçılığıydı. En azından mayın döşeyicilerin kamuoyuna anlattığı görünürdeki neden budur.

Bu mayınlar, kaçakçılığı azaltsa da tümüyle ortadan kaldırmayı başaramadı. Dar gelirli ailelerin çocukları, ölüm ve yaralanma pahasına, kilometrelerce sırtlarında taşıdıkları çuvallarla üç beş kuruş nafaka peşinde koştular.

Ölenler oldu, kolunu, bacağını kaybedenler yarım bedenleriyle devam ettiler hayat mücadelesine.

Organize olan gruplar daha temkinliydi. Mayınlı arazilere eşekleri sürer, onların açtığı yoldan hedefe varırlardı. Bedeli, eşekler öderdi.

Suriye sınırındaki İslahiye’de doğup büyümüş, arkadaşlarını mayında kaybetmiş, kolsuz-bacaksız mayın mağdurlarıyla arkadaşlık etmiş biri olarak, sınırda yaşanan bu insanlık dramını sona erdirme çabasına kayıtsız kalamam.

Üstelik, binlerce dönümlük bu verimli arazilerde organik tarım yapma ve iş gücü yaratma imkanı varken...

Efendim, bu topraklar İsrail’e 49 yıllığına peşkeş çekilecek! Nereden biliyorsunuz? Kanun çıktı mı, teklifler alındı mı, ihalenin hangi usulle yapılacağı belli oldu mu? Hayır. O halde, problem nedir?

Kanun metni çok açık; Yap-İşlet-Devret usulü, seçeneklerden biridir. Yarın daha uygun bulunursa, hizmet satın alma yoluna gidilebilir. Önce nasıl bir yol izleneceğini görün, ihtiyaç varsa muhalefetinizi öyle yapın. Gerekirse hep birlikte yapalım.

Efendim, Başbakan ‘paranın dini imanı yok’ dedi, İsrail firmalarına zemin hazırlıyor! Buna tepki ise daha çok muhafazakar kalemlerden yükseldi. Diyelim, haklısınız, dün size ‘Yeşil Sermaye’ diyenlere lafınız neydi, hatırlatmak isterim.

Efendim, mayınları asker gömdü asker temizlesin! Emekli Albay Kemal Güner de çıkmış ortaya, ‘Biz gömdük, 6 ayda çıkartırız’ diyor. Bir garabet de burada; bu tezin bayraktarlığını Ulusalcılar ve Muhafazakar kesimin aynı damardan beslenen temsilcileri yapıyor.

Beyler...

‘Verin bana 100 asker, PKK’yı kökten silerim’ diyen çok komutan gördük biz. Başarısız olunca, ‘Tam PKK’nın inine girmiştik, Ankara’dan talimat geldi, döndük, yoksa bugün PKK MKK ortada kalmazdı’ palavralarına sığındılar.

Önce donunuzu bağlayın, sonra konuşun.

Sınırdaki ticari faaliyetin alt yapısını, vatan bekçiliği yapmak üzere askere alınan gariplerim neden üstlensin? Yarın, şehit haberleri karşısında nice olur haliniz? Hiç düşündünüz mü?

Zorlamayın sinirlerimi; Türk askeri, mayın eşeği mi?


Kim o işgüzar?

Hükümet, 1992 yılından bu yana Türkiye’nin gündeminde bulunan ancak önceki hükümetler döneminde becerilemeyen mayın temizleme projesine sahip çıkmakla doğru bir karar verdi. Ne var ki, birçok kritik tartışma alanlarında olduğu gibi meramını pekiyi anlatamadı.

Hatta, yanlış örnek üzerinde yol almaya çalıştı.

Mesela; Tarım Bakanı Mehdi Eker, 22 Mayıs günü Çankaya’daki ‘Türkiye’nin Florası Projesi’ tanıtım toplantısından sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, ‘Suriye kendi tarafındaki mayınları temizleyerek tarım için kullanıma açtı. Türkiye ise mayınlı arazilerin yüzde 43’ünü temizledi’ dedi.

Başbakan Tayyip Erdoğan, bir gün sonra, 23 Mayıs’ta Düzce’de parti kongresinde konuşurken, mayın düzenlemesini şöyle savundu: ‘Suriye, tarafındaki mayını temizledi, biz de temizleyelim istedik.’

Aynı gün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç çıktı sahneye. Manisa’nın Turgutlu ilçesinde halka şöyle seslendi: ‘Yıllarca evvel döşenmiş mayınlar var o bölgede. Suriye kendi tarafındaki mayınları temizledi, tarıma açtı. Türkiye tarafında da büyükçe bir arazide mayınların temizlenip, tarıma açılması düşünülüyor.’

Sonra, internette tartışmalar gırla gitti. Özellikle Ulusalcılar ve Muhafazakarlar şu soruya cevap aradılar: ‘Küçücük Suriye sınırdaki mayınları temizledi, koca Türkiye neden yapamıyor?’

İnternet Profesörü Google’dan mini tarama yapın, bu tarz binlerce soru ve yorumla karşılaşırsınız.

Ve bu toz bulutu arasında sanal alemde şöyle bir çözüm bulundu: ‘Sınırdaki mayınlarımızı, bu konuda tecrübeli olan Suriye yapsın.’

Eyvallah...

Bu durumda şunu söylesem ayıp etmiş olur muyum: ‘Suriye, Türkiye sınırı boyunca bir adet mayın bile döşemedi. Suriye topraklarında bir metrekarede bile mayın yoktur.’

Olmayan mayını Suriye’ye söktürüp sözde çözüm üretmek, hangi akla hizmettir Allah aşkına, biri anlatsın bana.

Üç beş Suriyeli çiftçinin ölümü pahasına mayın söküp hıyar ve domates yetiştirdiği yer, senin toprağın. O mayınlar da senin...

Bu durumda, sormak hakkımız: ‘Devleti yanıltan ve politikacıları yanlış yönlendiren işgüzar kim?’

Asker veya sivil, hiç fark etmez, bulmak, iktidarın boynunun borcudur.


Kayıp topraklar

Hani, bazen şerde hayır, hayırda şer vardır denir ya, o misal. Mayın tartışmasıyla birlikte, Suriye sınırında toprak kaybımız olduğu ortaya çıktı.

1956 yılından bu yana sınırda mayınlı tampon bölge oluştururken, Suriyeli çiftçiler parça parça mayınları temizleyerek kendilerine çiftlik arazisi yapmışlar. Yani, topraklarımızın bir bölümü kayıptır.

Kayıp toprakların büyüklüğü kaç metrekaredir, dönümdür, bilinmiyor.

Bu vahim durum, 1985 yılından itibaren 450 kilometre boyunca fiziki güvenlik sisteminin inşası sırasında ortaya çıktı.

Bu memleketin son 45 yılında rolü olan ve ‘bir tane çakıl taşını bile vermem’ diyen Süleyman Demirel’in kulakları çınlasın.

Bırakın çakıl taşını, dönüm dönüm toprağımız buharlaşmış.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi