Çenene sağlık, hançerene kuvvet ya Obama!
Retoriğe yüklenmek
Tek istikamet marş marş... Denildiği gibi esasında Mısır'a eli gayet zayıf gelen Obama mecburen retoriğe sarıldı ve retoriğe yüklendi. Mısırlıları ve onun ötesinde İslam dünyasına seslenmek için elinde güçlü kartlar yoktu. Daha doğrusu Netahyahu ve kabinesi Obama'nın elinde kart bırakmamıştı. Önce Ortadoğu Temsilcisi George Mitchell bölgeye gelmiş ve Netanyahu dahil İsrailli liderlerle görüşmüş ama bu görüşmeler havanda su dövmek kabilinden olmuştu. Netanyahu, Nuh diyor peygamber demiyordu. Mitchell'in yokladığı nabız atmıyordu. Ardından Netanyahu, Washington'a gitti ve orada Obama ile bir sağırlar diyaloğu gerçekleştirdi ve bunun sonucu olarak Obama'nın Kahire'ye eli boş gideceği anlaşılmıştı. Lakin Obama, gövde gösterisi için bir takım jestlere muhtaçtır. Netanyahu Obama'nın gezisi öncesinde de yerleşim merkezlerinin tabii bir biçimde büyüyeceğini ilan etti. Yasadışı yeni yerleşim yerlerini askıya almıyor ve sökmüyordu. İki devletli formüle hiç yanaşmıyordu. Bütün bunlar karşısında Obama, Kahire'de İslam dünyasına ne vaat edecekti? Haksızlıktan başka. Geriye kala kala söz kaldı. Özde verecek bir şey olmayınca Obama da söze yüklendi. Putin gibi 'İslam dünyasının bir parçasıyız' demeye ve edebiyatı parçalamaya başladı... Zavallılığını sergiler bir biçimde ABD'nin dünyanın en büyük Müslüman ülkelerinden birisi olduğunu söyledi. Belki bu sözlerden hâlâ birileri memnun kalır anlayışıyla galiba Obama zevahiri kurtarmak için popülizme yüklendikçe yüklendi. Evet, Putin bir iki dönemdir İslam dünyasına açılma politikası uyguluyor. Hem Çeçenistan'ı vuruyor hem de İslam Konferansı örgütüne gözlemci sıfatıyla üye oluyordu. Sadece bununla da kalmayarak Malezya ziyareti öncesinde Rusya'nın İslam dünyasının bir parçası olduğunu söylüyordu. Kremlin'le paralel çalışan Rus oryantalistler de bu lafı ağızlarından düşürmüyor. Belki de hakkının yenmeyeceği tek nokta İslam'ın çoktandır Rusya'nın resmi olarak tanıdığı dört dinden birisi olmasıdır. Avrupa'da bunun benzerinin olduğu bir iki yerden birisi Avusturya ve Belçika'dır.
ABD'nin zenci senatör veya Temsilciler Meclisi üyelerinden olan Keith Allison da seçileli beri ABD'nin İslam dünyasının bir parçası olduğunu söylemini yayıyor. Elbette bunun ikrarı hem bir anayasal görev hem de Müslümanları sevindiren bir gelişmedir. Lakin bunun samimiyetten yoksun bir şekilde yapılması ve siyasi kazanım amaçları taşıması İslam dünyası ile ABD arasında anlayış birliğini pekiştirmez belki yarayı derinleştirir. Putin'in Çeçenistan'da kuklalarıyla yaptığı gibi Obama'nın da Af-Pak bölgesinde benzeri bir siyaset izlemesi ikili ve çok yönlü ilişkilere asla hizmet etmeyecektir. Obama hâlâ samimiyet sınavından çıkabilmiş değil. Kafası karışık. 100 gün içinde İslam dünyasına hitap edeceğini söyledi ve 100 gün içinde ziyaret ettiği Türkiye'deki konuşmasının İslam dünyasına hitap olmadığı anlaşıldı. Yasemin Çongar'ın marifeti midir nedir Taraf gazetesi koskoca Washington Post gazetesi ile bu hususta cıngar çıkardı ve tantana yaptılar. Washington Post 'henüz Obama beklenen konuşmasını yapmadı' derken Taraf bastırdı: "Halt etmişler, Ankara'da yaptı ya! Biz ne dersek doğrusu odur' nevinde ve tarzında polemiklere girdi. Lakin polemiği kazanan sonunda Washington Post oldu ve Taraf'a da nal toplamak düştü. Fansız Plus Canal'a yapığı beylik konuşmasında Obama, hâlâ Batı'nın İslam dünyasını tanımasından söz ediyor. Bir de ABD'nin en büyük İslam ülkelerinden birisi olduğunu söylemiş. Bu gibi laflar karşısında 'ya dayak yememiş ya da sayı saymasını bilmiyor' derdi eskiler. Eskiler kalmayınca işkembe-i kübradan sallamak kolay oldu.
Kahire konuşmasının yemin töreninden 120 gün kadar sonra gerçekleşmesi bir tutarsızlık ve insicamsızlık olarak görülüyor. Sonra konuşma yeri olarak Kahire Üniversitesi'ni seçmesinin hiçbir anlamı yok. Meclis'i seçseydi veya İskenderiye Kütüphanesi'ni seçseydi veya Ezher'i seçseydi yine de anlamlı olabilirdi. Lakin 'irticanın baş kalesi olarak savaş açılan Ezher'de konuşmak yürek isterdi. Sözün içine biraz da öz katılırdı. Bunu yapamadı. Böylece Ezher Şeyhi Tantavi de Sarkozy'den sonra büyük bir fırsat; yeni bir arz-i ubudiyet fırsatını kaçırmış oldu. Neyse! "Obama'nın bir sıkıntısı da herkese mavi boncuk dağıtmak zorunda olması. Bir koltuğuna birçok karpuzu birden sığdırması. Bu bağlamda, Suudluların da gönlünü almak için Mısır öncesi Suudi Arabistan'a uğradı. Böylece herkesi memnun etmek istedi. Belki de İslam dünyasına 120 gün sonra hitap etmesi, yanında getirebileceği bir şeyin olmamasındandır. Dolayısıyla böyle olunca da retoriğe yüklendi. Kahire'de retoriğin dibini gördü. Ne diyelim;: Çenene sağlık, hançerene kuvvet ya Obama!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.