Ey Müslümanlar, azaptan korkunuz!..
Müslümanlar, Müslümanlar, Müslümanlar!.. Ehl-i bid'at Müslümanları, sizi uyarıyorum, Yüce Dinimizi değiştirmek, tahrif etmek istiyorsunuz, bu yaptığınız cezasız kalmaz, bir sille yer perişan olursunuz.
Ve siz Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanları, iyi bilin ki, dinimizi tahrif yolunda yapılan faaliyetleri en doğru, en uygun, en tesirli ve meşru şekilde önlemek için çalışmazsanız, emr-i mâruf ve nehy-i münker farizasını yerine getirmediğiniz için siz de cezaya çarpılırsınız.
Ey ehl-i bid'at ve siz ey ehl-i Kur'ân ve Sünnet, Allah'ın azabından korkunuz.
* İslâm dininde reform yapmak,
* Dinde yenilik ve değişim istemek,
* Haçlıların ve Siyonistlerin istediği ılımlı, light, evcil ve sulandırılmış bir İslâm türetmeye kalkışmak,
* Kur'ân ve Sünnetin ihlaslı hizmetkarları ulema ve fukahayı bırakıp da Afganî gibi yalancı, aldatan, taqiyye yapan azılı bir Farmasonu Müslümanlara imam ve münci (kurtarıcı) olarak takdim etmek,
* "Nice Kur'ân âyeti ve sahih hadîs tarihseldir, bugün hükümleri geçerli değildir" diyen bid'atçi zındığın mezhebinin yayılması için çalışmak,
* Allah'ın âyetlerini ucuza satmak,
* "Allah katında din İslâm'dır" âyetini dolaylı şekilde inkâr etmek,
* Zındıkların, bid'atçilerin, dall ve mudil kişilerin kitaplarını din kitabı diye basıp halkı zehirlemek...
Bütün bu yapılanlar cezasız kalmaz. Allah'ın gazabından, azaba çarpılmaktan korkunuz.
Ve "biz Ehl-i Sünnetteniz" diyenler!..
Bunca bid'at, dalâlet, sapıklık, bozukluk içinde yan gelip yatarsanız; Kur'ân ve Sünnet İslâmlığını gereği gibi savunmazsanız, dinin sâfiyetini korumak için çalışmazsanız, nehy 'ani'l-münker farizasını tâtil ederseniz.
Kur'ân'a ve Sünnet'e uygun Ehl-i Sünnet İslâmlığının darbelenmesine seyirci kalırsanız...
Siz de cezanıza hazır olun.
Bid'at ve dalâlet ne kadar büyük bir suçsa, onları red ve cerh etmemek, Ehl-i Sünneti savunmamak da o derecede suçtur.
Ey Müslümanlar!.. İslâm düşmanları cihadsız bir İslâm türetilmesini istiyor.
Cihad fî sebilillah Avrupa standartlarına uymuyormuş.
İslâm düşmanları dinimizin feminist ideolojiye ve doktrine uygun hale getirilmesini, bu maksatla bazı ayet ve hadîslerin ayıklanmasını istiyor.
İslâm düşmanları zinanın suç sayılmasından son derece tedirgin.
İslâm düşmanları "Allah katında tek (hak, muteber, geçerli) din İslâm'dır" ayetini istemiyor.
Kur'ân "İbrahim hanif ve müslimdi" diyor, bid'atçiler ise "Zamanımızda üç İbrahimî din vardır, üçünün bağlıları, cennetliktir" diyor.
Şaşkınlar çan ve ezan sesleri içinde papazlarla birlikte havuzların üzerindeki salaş köprülerden geçiyor...
Ey ehl-i bid'at siz bunların faturasını dünyada ve ahirette mutlaka ödersiniz.
Ey ehl-i sünnet!.. Siz bu kötülükleri elinizden geldiği nisbette önlemek için çalışmazsanız sorumluluktan kurtulamazsınız ve siz de fatura ödersiniz.
Sillenin, azabın nasıl geleceği bilinmez.
Âfetler, felaketler, depremler, salgın hastalıklar...
Dehşetli bir güvensizlik... Nifak şikak, fitne fesat...
Ülkede bet bereket kalmaz...
Uğursuzluk sis gibi, rutubet gibi her yeri kuşatır...
Kardeş kardeşe düşman olur.
Evet bunca bid'at, bunca dalâlet, bunca zındıklık, bunca tarihsellik, bunca diyalog, bunca reform, bunca hıyanet cezasız kalmaz. Ey bid'atçiler, ey reformcular, ey dall ve mudiller!.. Aldığınız yüz binlerce dolarlık ücretleri afiyetle yiyeceğinizi mi sanıyorsunuz?
Ey (...)izmle İslâm'ı bağdaştırmaya kalkanlar, siz nasıl bir çılgınlık ve delilik yaptığınızın farkında mısınız? Eyvah size, vah size, bin kere yazıklar olsun size...
Nasıl hesap vereceksin?
Biriktirdiğin (kenz ve iddihar ettiğin) dolar milyonları seni kurtaramayacaktır. Zenginliğin orada sökmez.
Sanma ey hâce ki, senden zer ü sim isterler
"Yevme lâ yenfeu..." de kalb-i selîm isterler.
Şöhretin de seni kurtaramaz. Zaten seninki şöhret-i kâzibedir.
Sen cahil değildin. Âlet ilimlerini ve 'âlî ilimleri okumuştun. Sen bile bile kendini ateşe attın.
Nefsine ve şeytana uydun ve sana öğretilmiş olan doğru şeylere sırt döndün.
Kur'ân'ı bile bile yanlış yorumladın. Çünkü bu işte para ve şöhret-i kâzibe vardı.
Peygamber'i dışlamaya yeltendin.
Kendini bir tür nebi gibi gösterdin.
Âhiretini dünya için sattın.
Çok ucuza sattın. Birkaç milyon dolar nedir ki...
Cehennemde azabı en şiddetli olacaklar, bildikleri ile amel etmeyen âlimler olacakmış. Resûl böyle haber veriyor.
Sen namazı dosdoğru kılmanın İslâm'ın en büyük amelî ibadeti olduğunu çok iyi biliyordun ama namazı terk ettin ve şehvetlerine uydun.
Para şehveti, dünya şehveti, benlik şehveti, riyaset şehveti, şöhret şehveti ve daha nice şehvetler.
Kur'ân ne diyor? Onlar namazı terk ettiler ve şehvetlerine uydular... Senin ilmin benden fazladır, çok iyi bilirsin çok iyi. Bilirsin de amel etmezsin.
Ömür nedir ki... Doğmuşsun yaşamışsın ölmüşsün... Bin yıl yaşasan ne olacak... Bin yılın ebedî âhiret yanında ne kıymeti olur.
Hepimiz hesap vereceğiz. Ben, sen, o, biz, siz, onlar...
Sen hesaba çekilmeyeceğini mi sanıyorsun?
Evet o gün servetin, şöhretin, gururun, kibrin sana fayda vermeyecek. İyilik yaptıysan karşılığını, kötülük yaptıysan cezasını çekeceksin.
(Bu yazı anonim olup belli bir şahsa karşı yazılmamıştır. Şuna buna yamayıp da başımın belâya sokulmamasını rica ederim.)
Kale içinden feth ediliyor!
Evkaf-ı İslâmiyeye ait tarihî bina restore edilecek ve bir reformcuya verilecekmiş. Restorasyon masrafları bir milyon dolar tutacakmış. Bu paralar halkın cebinden çıkacakmış. Reformcu burayı ele geçirince içinde reform yapacakmış, aykırı içtihadlar yapacakmış, Ehl-i Sünnetin dört hak mezhebine aykırı fetvalar verecekmiş.
Bu bina hangi binadır? Bu reformcu kimdir? Restorasyonu hangi kurum yapacaktır? Bu işin ardında hangi irade vardır?
Maalesef bunları yazamayacağım. Güçlüdürler, haindirler, kindardırlar, intikam almak isteyeceklerdir.
İsim vermiyorum ama beddua ediyorum: Allah onlara fırsat vermesin... ayaklarına dolaşsın inşaallah...
Kale bu sefer içinden feth ediliyor ama Müslümanların binde birinin bile haberi yok.