Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

El işine yatkınım

El işine yatkınım

50 yaşında bir bayanım. İki kızımı da evlendirdim. Eşim on sene önce rahmetli oldu. İnanın o kadar sıkılıyorum ki, ne yapacağımı bilemiyorum. Evladım, sizin gibi okuyan ve kendini geliştiren insanlara çok özeniyorum. Keşke ben de zamanında okusam kendimi geliştirseydim şimdi sıkılmazdım. Ben ilkokul mezunuyum ama geçmiş yıllarda pek kitap okumadım... İnsan okumaya okumaya köreliyor. O yüzden şimdi okusam da kafam almıyor... Ben de kendime bir meşgale buldum sürekli örgü örüyorum... O kadar güzel modeller çıkarıyorum ki, kazaklar, atkılar, hatta çantalar bile örüyorum... Bunları satıp yoksullara yardımcı oluyorum... Ama arasıra kitap da okumak istiyorum bunun için bana neler tavsiye edersiniz?

Asiye Yağmur

Örnek bir davranış

Sizin de ifade ettiğiniz gibi, insanlar belli bir yaş dönemine girip emekli olduklarında kendilerini boşlukta hissediyorlar ve yapabilecekleri bir iş arıyorlar. Buradan da anlayacağımız üzere insan, bir şeyler ortaya koyduğunda ve ürettiğinde kendini değerli hissetmektedir. Bu anlamda emeklilik döneminden sonra kişilerde depresyon gelişebiliyor. Çünkü burada kişi, kendini işe yaramaz ve değersiz hissetmektedir. Oysa insan, hangi şartlara ve imkanlara sahip olursa olsun iş yapabileceği üretebileceği bir potansiyele sahiptir. Belki bu yaşlarda aktif bir iş hayatı olmaz ama oturduğu yerden yapabileceği üretebileceği bir şeyler bulabilir.

Sizin bu davranışınızın bu türden sorunlar yaşayan kimselere örnek olmasını diliyorum. Örgü örüyor ve bu dönem el becerilerinizi devreye sokarak üretmeye devam ediyorsunuz. Üstelik bunu satıp aldığınız parayla yardım yaparak ahretinize de katkı yapıyorsunuz. Kitap okuma meselesine gelince, bu konuda da gayret gösterirseniz beklediğiniz performansı sağlayabilirsiniz. Uzun yıllar okumadığım için anlamakta güçlük çekiyorum diyorsunuz, ara vermeden bir süre okuduğunuzda beklediğiniz noktaya gelebilirsiniz. Ama önce küçük hikayelerden ya da romanlardan başlayın.

Çok etkileniyorum
40 yaşındayım... Geçen yıl komşumun bebeği havale geçirdi ve hastaneye götürürken, yolda öldü... Çocuğun ölümünden sonra günlerce kendime gelemedim. Geceleri uyuyamadım, bir odadan bir odaya giderken bile korktum. Ölümün doğal bir şey olduğunu biliyorum ve kabul ediyorum ama duygularıma bunu anlatamıyorum. O günden beri torunlarımı, kızımı, köydeki akrabalarımı sık sık arıyorum ve hallerini hatırlarını soruyorum. Ölüm gerçekten de ne kadar düşündürücü bir olay... Hayattan ayrılıyor ve ahiret boyutuna geçiyorsunuz. Allah'tan inançlı biriyim yoksa yaşadığım korkular katlanılmaz hale geliyor. Sizden ölüm duygularıma ve korkularıma karşı içimi rahatlatacak bir şeyler yazmanızı bekliyorum...

Neşe Yücel

Ölüm de yaşamak kadar doğal

Siz sanırım, uzun süre bebeğin ölümünden sonra yaşadığınız tıravmanın etkisinde kaldınız ve ölümle ilgili kaygı yaşamaya başladınız. Sizin de ifade ettiğiniz gibi ölüm olgusu bu hayatın içinde var ve tıpkı yaşamak kadar da doğal... Düşünün, yakınlarımızdan, komşularımızdan, sevdiklerimizden... her dönem birkaç kişiyi kaybediyoruz, cenazelerine gidip ağlıyoruz, depresyona giriyoruz ve sanki ölen kişiyi hiç unutmayacağımızı sanıyoruz... Ama aradan birkaç ay geçtiğinde her şey normale dönüyor ve biz sıradan hayatımıza devam ediyoruz.

Bu Allah'ın biz insanlara bahşettiği bir güç ve bizler bu gücü kendimizde buluyoruz. Sanırım bu olaydan sonra yakınlarınızı kaybetmekten korkuyorsunuz. Oysa takdir edersiniz ki, bu ihtimal bütün insanlar için var fakat bizler normal hayatımızı yaşıyoruz. Başınıza gelmeyen bir şey için şimdiden üzülüyorsunuz Neşe Hanım ve bu sizi çok yoruyor... Bundan kurtulabilmek için size, sevdiklerinizi ve ayrılmaktan korktuğunuz her şeyi gerçek sahibine bırakıp bu yükten kurtulmanızı tavsiye ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi