Kalyo Lasua ne dedi?
Japon bilim adamı Kalyo Lasua insanlarımızın gözden kaçmayan çelişkilerini gözlemliyor ve “Türkler nesillerine sahip çıkmıyor” diyor. Kalyo Lasua’nın bu konudaki açıklamaları şöyle: “3 yıldır Türk kültürünü inceliyorum bir şey çok korkunç diğeri de garip. Korkunç olan Batı bir ülkeyi savaşmadan yok ediyor. Türkiye’de 3-5 dizi hariç hepsi Türk din ve geleneğine ters. Garip olan ise herkes bunu biliyor ama yine de izliyor. Anne-baba ise çocuğu ile izliyor. Türkiye’nin bu garip haline şaşırıyorum.”
İslam toplumları Batı ile ticari, ekonomik ya da kültürel ilişkilerinde hep sığ noktalarda gezmiştir. Hatırlayacağınız üzere bir dönem Batı’ya araştırma yapmaları için gönderilen gençler bu ülkelerin yaşam tarzları dışında bir şey almamış, alamamışlardır.
Ne gariptir ki Batı toplumlarının bilimde ya da teknolojide elde ettikleri başarıyı modellemek yerine onların kokuşmuş kültürlerinin hamiliğini yapıyoruz. Sorulduğunda hamdolsun Müslüman’ım diyen fertler giyim kuşam, yeme içme ve düşünce şekli itibariyle bir Batılı gibi davranıyor. İnsanlarımızın büyük çoğunluğu Müslüman’ım diyor fakat bir Hıristiyan gibi yaşıyor… Oysa Rabbimiz bizden İslam kimliğimizi korumamızı ve gayrimüslimlere benzememek için çaba göstermemizi istiyor. “Ey iman edenler eğer kâfirlere uyarsanız gerisin geriye (eski dininize) döndürürler ki hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz” (Al-i İmran-49). Rabbimiz bizden bir zümreyi ya da bir kişiyi körü körüne taklit etmekten kaçınmamızı istiyor. Zira bir toplumun tutumunu iradi süzgeçten geçirmeden taklit eden fertlerin sele kapılması daha kolaydır. Onlar olayları muhakeme etmeden alır ve benimserler. Oysa hayatta iki şey vardır. Doğru ve yanlış. Ve Müslüman doğru olanı tercih etmelidir.
Hz. Peygamber ve sahabesi Mekke’de ağır işkence ve zulme maruz kaldılar fakat buna rağmen İslami kimliklerini muhafaza ettiler ve tebliğ görevlerini yerine getirmekten bir lahza geri kalmadılar. Hatta Müslümanlar Mekke’de yaşadıkları ağır işkence ve zulüm karşısında kimliklerini koruyabilmek için hicret ettiler ve gittikleri yerde İslam’ı yaymaya çalıştılar. Onlar için aslolan mülkün korunması değil asli değerlerin korunması idi ve bunun için gerektiğinde canlarını feda ettiler.
Kapitalist kültürün kuşatması altında yaşayan Müslüman halklar kendi dini ve milli kimliklerine yabancılaştılar ve adeta bu toplumların bir ferdi gibi yaşamaya başladılar. Oysa kendi kültürel dinamiklerimize baktığımızda Resulullah ve onun takipçilerinin farklı inanç ve değerlere sahip fertlerle aynı toplumda yaşadıkları halde sahip oldukları değerlere sıkı sıkıya bağlı kaldıklarını hatta tebliğ görevlerini yerine getirerek birçok kişinin İslam’la tanışmasına vesile olduklarını görmekteyiz. Fakat bugün bizler bu noktada zayıf ve etkisiz kalıyoruz. Zira Müslümanlar inanç ve değerlerini kaynağından değil küresel medya üzerinden öğreniyor, din adına hurafelere teslim oluyorlar. Ne yazık ki bu durum onların inançlarına karşı yabancılaşmalarına neden oluyor. Güçlü olan taklit edilir düsturuyla hareket Müslümanlar Batı değer algılarını benimseyerek kendilerine bir yer edinmeye çalışıyorlar. Fakat olmuyor, bu ayakkabı onların ayağına uymuyor o yüzden yol almakta güçlük çekiyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.