Hacıbayram’ı seçmek...
Hafta sonu, yolunu Hacıbayram’a uğratanlardım. Orada dostlarla buluşup “Hacı Bayram Veli ve Ankara” sohbeti yapmaya karar vermiştik. Biz bu vesileyle öğle vaktinde Hacıbayram Camii’ne vardığımızda, cemaatin binanın dışına taştığını, hasırlar ve kâğıtlar üzerinde namaz kılan çok sayıda vatandaşın bulunduğunu gördük. Hacıbayram Camii her vakit kalabalıktır, fakat bugünkü kalabalık daha fazla. Hele türbenin ziyaretçileri haddinden fazla. Bugünün olağanüstülüğünü bir gün sonraki üniversiteye giriş imtihanına hamlettim. Çocuğu imtihana girecek analar babalar, bizzat yarın ter dökecek gençler, dua etmek için bu mekânı seçmişti.
Bu kolaylıkla burun kıvrılabilir bir seçim midir?
Değildir elbette! Çünkü 23 Nisan 1920’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi’ni açmak isteyenler de böyle bir seçim yapmışlardı!
Ankara’da Meclis’e daha yakın camiler varken veya Hacıbayram’dan daha büyük Camiler mevcutken, Hacıbayram Camiini seçmişlerdi. Cuma namazı kılındıktan sonra, kafile Hacıbayram camiinin önünden hareket etmişti. Bu itibarla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk başkanı, o gün ve daha sonraki cumalarda Hacıbayram’ın müdavimlerindendi. Bilmem ki ondan sonraki Meclis başkanları, bu niyetle Hacıbayram Camii’ne gittiler mi?
Ankara’da bulunup da Hacıbayram Camii’ne gitmemek mümkün değildir. Gelmiş geçmiş Meclis başkanlarımızın hepsi, en azından cenaze için Hacıbayram camiine yol uğratmışlardır! Bir kısmının da hasbelkader cenazesi uğramıştır!
Köklü şehirlerin böyle manevî çekim merkezleri vardır. Bu merkezler, her zaman yeni hamlelerin üssü olmaya namzettirler. İnsanlar, yozlaşmaların haddi aştığı dönemlerde arınmak için bu merkezlere müracaat ederler. Kendileriyle karşı karşıya, Rableriyle baş başa kalırlar. Kendi gönüllerinden aldıkları ilhamla, huzur içinde doğru yola iletilmek isterler. Bunun için niyazda bulunurlar. Güçlü bir iç hamle için donanırlar.
***
Hacıbayram civarının yeniden yapılandırılması için ilk adımların atılmaya başlandığı hissediliyor. Çevre korumaya alınmış. Koruma görevlileri kuş uçurtmuyor. Eski binaların onarılmasına, tamamen yıkılmışlarının eski planları üzere yeniden yapılmasına başlanmış. Elbette bu kısa bir zamanda sonuçlandırılabilecek bir iş değil. Zaman gerektirir. Önemli olan gevşemeye meydan vermemek. Hacıbayram civarını yaşanan bir alan haline getirmek için ilgililerin çabalarını gönülden destekliyoruz.
***
“Ankara yazıları”na tereddütle başlamıştık. İlgi çekeceğinden emin değildik. Fakat umduğumuzdan fazla ilgili çekti. Hacıbayram Camii civarının fevkalade rahatsız edici durumunu anlattığımız ikinci yazıdan sonra, çok sayıda mesaj ve telefon aldım. Bizzat ziyarete gelen Ankara’nın köklü mukimlerinden beyefendiler oldu. Çocukluğu Hacıbayram civarında geçmiş bu beyefendiler, geçmişle bugün arasında meydana gelen kopukluğu gerçek manasıyla “felaket” olarak nitelendiriyorlardı. Onların üzüntüleri bütün Ankaralıların üzüntüsü olmalıydı.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek Bey de konuya verdiği önemi vurgularcasına aradı. Böyle bir yazıyı yayınlamadan önce kendisiyle görüşmememden yakındı. Hacıbayram civarının yeniden yapılandırılması için önlerine çıkan engellerden söz etti. Ne zaman müspet bir adım atılsa önü hukuk adına kesiliyordu.
Bu güçlüklerden, engellemelerden elbette haberdardık. Fakat, böyle güçlüklere rağmen Melih Bey’in birçok işi başardığını, esasen zorlukların, güçlüklerin adamı olduğunu da biliyorduk! Halen bölgede ticaretle uğraşanları rahatsız eden planların meydana getirdiği tedirginliği de biliyorduk. Galiba en doğrusu, Hacıbayram ve civarının yeniden yapılandırılmasını müstakil olarak ele almaktı. İşi, Ulus’un ticaret bölgelerine doğru yaygınlaştırmak başka bir planın konusu olmalıydı. Burada da esnafın desteğini almak şarttı.
***
Cumartesi günü Hacı Bayram Veli ve Ankara sohbeti çok verimli oldu. Yıllardır Ankara’da oturan, bazısı Ankara’da doğup büyümekle beraber, hâlâ babalarının memleketleriyle kendini ifade eden bazı dostlar, Ankara’nın tarihin hiç bir döneminde önemsiz bir yer olmadığını, Cumhuriyet’ten önce de asla önemsiz bir şehir olmadığını, cumhuriyetçilerin kendi yaptıklarını yüceltmek için Ankara’nın geçmişini, büyüklüğünü inkâr cihetine gittiklerini bu propagandanın çok etkili olduğunu anladıklarında Ankara’nın hakkını vermekte geç kalmış olmaktan üzüntü duyduklarını beyan ettiler.
Böyle bir başlangıç için Hacıbayram’ı seçmekteki isabeti bir daha gördük!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.