TSK “Yalancı Çoban” durumuna düşmemeli!
“Yalancı çoban” hikayesini bilirsiniz... Bir gün; “Yetişin ey millet! Koyun sürüsüne kurt daldı” deyip, bütün köylüyü ayaklandırmış. Köylüler, “sürü”nün olduğu yere koşunca görmüşler ki ortada “kurt” filan yok!.. Köylüler kızmış ama, çoban pişkin! “Şaka yaptım” demiş!
Bir süre sonra, çoban aynı “şaka”(!)yı yine yapmış! “Yetişin” demiş köylülere!.. Onlar, yine yetişmiş ama, yine “yalan!”
Olacak ya, günlerden bir gün, koyun sürüsüne gerçekten “kurt” dalmış!.. Çoban koşmuş köye, “Yetişin” demiş!.. Ama, köylü hiç istifini bozmamış!..
Sonuç malûm;
Koyun sürüsü telef olmuş!..
Bu hikâyeyi niye anlattığıma geçmeden önce; “olayı ve olay sonrası gelişmeleri” aktarayım...
Olayı biliyorsunuz...
12 Haziran Cuma günkü bir gazetede; “AKP ve Gülen’i bitirme plânı” başlıklı bir haber vardı.
Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı ve Nisan 2009 tarihli, “gizli” ibareli “İrticayla Mücadele Eylem Plânı”nın varlığından söz eden gazete; bu plânın, hükümetin ve Fethullah Gülen cemaatinin, başta ordu içindekiler olmak üzere bütün mensuplarını hedef aldığını haber veriyordu!..
Planın “İcra” bölümünde şöyle deniliyordu:
“Laik düzeni yıkıp İslâm devleti kurma hayalindeki AKP hükümeti ve Gülen grubu başta, dini oluşumların faaliyetlerine son vermek için çalışılacaktır!”
PEŞ PEŞE YAPILAN 2 AÇIKLAMA!
İşte bu haber üzerine; “4 gün sonra” yani dün, önce Genelkurmay Askeri Savcılığı bir açıklama yaptı ve dedi ki;
“Askeri Savcılığımızca olayla ilgili olarak yapılan soruşturmada şu ana kadar elde edilen deliller değerlendirildiğinde, ele geçirildiği iddia edilen belgenin Genelkurmay Başkanlığı’nın herhangi bir biriminde hazırlanmadığına ilişkin bir kanaata varılmıştır.”
Hemen ardından Genelkurmay tarafından bir açıklama yapıldı ve denildi ki;
“Eğer belge sahte ise, Türk Silahlı Kuvvetleri, bunun kimler tarafından ve ne amaçla hazırlandığının ortaya çıkarılmasının da sonuna kadar takipçisi olacaktır.”
AÇIKLAMALAR NİYE TATMİN ETMEDİ?
İlk önce “Askerî savcılık” tarafından, daha sonra da “Genelkurmay” tarafından yapılan bu açıklamalar; “siyasî”ler, “hukukçu”lar ve “STK temsilcileri” tarafından “inandırıcı olmaktan uzak” bulundu!.. Açıklamalar niye inandırıcı bulunmadı?..
Çünkü bu tür “fişleme”ler, “andıç”lar ve “eylem plânı” hazırlamalar, “yeni bir şey” değildi!.. Kurum olarak “TSK” değilse bile; “bazı subaylar” bunu hep yapmaktaydı!..
Dolayısıyla;
Bu, “yeni bir vukuat” değildi!..
“Bugüne kadar yapılmayan bir plân” da değildi!.. Hani, bu tür “vukuat”lar bugüne kadar hiç işlenmemiş, bugüne kadar hiçbir “fişleme” veya “darbe plânı” yapılmamış olaydı derdik ki;
“Açıklamalar doğrudur!”
Ama, cümle âlem biliyor ki;
Bazı askerler kendi işlerini yapmaktan ziyade herkesin işine el atmışlar, herkesin işine burunlarını sokmuşlar!..
“Siyaset”e el atmışlar,
“Yargı”ya el atmışlar,
“STK”lara el atmışlar,
“Cemaatler”in ve “tarikatlar”ın içlerinden ise, ellerini hiç çekmemişler!..
Var olan tarikat ve cemaatleri arzuları doğrultusunda “kullanamayacaklarını” anlayınca ise, “tarikat” üretmişler, tarikatın başına da “şeyh” üretmişler!..
Hele hatırlayın;
Sonradan “28 Şubat’ın şeyhi” olduğu ortaya çıkan Ali Kalkancı adlı “madrabaz” da, o zamanki Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan’ın makam odasında “bira” içerken, bir “binbaşı” tarafından sahneye sürülmemiş miydi?..
O BELGE, YA GERÇEK İSE!
Şunu demeye çalışıyorum;
Geçmişinde bu tür “vukuat” ve “sabıka”lar bulunan bazı TSK mensuplarına rağmen; askeri savcılığın “Belge bize ait değil” demesi veya bu açıklamadan tatmin olmayıp yeni bir açıklama yapma gereği duyan Genelkurmay’ın; “Eğer belge sahte ise; Türk Silahlı Kuvvetleri bunun kimler tarafından ve ne amaçla hazırlandığının ortaya çıkarılmasının da sonuna kadar takipçisi olacaktır” demesi, hiç kimseyi ikna etmemiş, tam aksine “kuşku”ları daha da büyütmüştür!..
İnsanlar tatmin olmamıştır, çünkü; Genelkurmay’ın açıklamasında, sadece “eğer belge sahte ise” denilirken, “doğru ise” ne yapılacağına dair bir ifade kullanılmamıştır!..
Sormak gerekmez mi;
“Belge gerçek ise ne yapacaksınız?”
Ya da, ne yapmayı düşünüyorsunuz?..
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ; gazetecilere yaptığı açıklamada “işte bu soru”yu sordu dün!..
Genelkurmay’a seslenip, dedi ki;
''Bu açıklamada da çok net bir şekilde şunun denmesi lazım:
'Böyle bir belge yoktur, bu belge sahtedir, gerçek dışıdır.'
Bunun için fazla araştırmaya hacet yok.
Dursun Çiçek'i çağırıp, 'Siz böyle bir belge hazırladınız mı, bu imza sizin mi, gazetede belgenin bir sureti yayınlanıyor ve orada kayıtlar vardır, bir takım şeyler vardır.'
Eğer Genelkurmay'da kayıt dışı iş ve işlemler varsa, o ayrı bir konu...
Ama Genelkurmay'da kayıt dışı iş ve işlem olmadığını herkes biliyor.
Onun için bu noktada şunun denmesi lazım, 'Böyle bir belge yoktur, gerçek dışıdır.' Bu bütün şüpheleri ortadan kaldıran bir açıklamadır.
'Bu belge sahtedir. Sahte belgeyi gerçekmiş gibi yayınlayıp TSK'yı yıpratanlar hakkında gerekli yasal işlemler başlatılmıştır. Tazminat davasıdır, suçla ilgili savcılıklara şikayette bulunma dahil.'
Bunun yapılması, yaptırılması lazımdı.
Bu yapılmamıştır.
Burada tabii bu belge eğer doğruysa, bu darbe teşebbüsü belgesidir. Eğer bu, bilgi ve onay dışındaysa, bu bir cunta çalışması belgesidir.
Bunun üzerine gitmek de şikayet konusu değil. Resen bu konuların üzerine gitmek Cumhuriyet savcılarının görev ve yetki alanındadır. Konunun üzerine onlar da gitmeli ve böyle bir iş varsa, gereken kişiler hakkında yasal soruşturma ve kovuşturma yapılmalı, gereken süreç işletilmelidir.”
O ALBAYA NİYE SORULMADI?
Bekir Bozdağ’ın da dediği gibi;
Ortada “kuşkuları giderici” değil, tam aksine “kuşkuları derinleştirici” bir açıklama var!..
Oysa, Genelkurmay; adı geçen Albay Dursun Çiçek’i çağırıp bilgi alabilir “var” veya “yok” diye “anında” cevap verebilirdi...
Ama Genelkurmay ne yaptı;
Belge ve haber 12 Haziran Cuma günü yayınlandığı halde; o gün sustu... Cumartesi sustu, Pazar sustu!..
Peki, “o albayı” çağırıp hesap sormak ve hemen ardından açıklama yapmak bu kadar mı zor?..
Ama öyle sanıyorum ki;
“Albay Dursun Çiçek”i yakından tanıyan Genelkurmay; doğrudan “Bu belge sahtedir, albayımız böyle bir plân hazırlamamıştır” diyemedi!..
BU, ALBAY’IN İLK VUKUATI DEĞİL!
Niye diyemedi?..
Çünkü, ortaya çıkan, “AK Parti’yi ve Fethullah Gülen’i bitirme plânı” adlı çalışma, “Dursun Çiçek’in ilk vukuatı” değil!..
Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek; 2009 Nisan’ında hazırladığı “İrticayla Mücadele Eylem Plânı”ndan 3 yıl önce de, yani 2006’nın Mart ayında da “andıç” hazırlamış!..
O “andıç”ta da; işadamı Rahmi Koç’un bile ismi geçiyor iyi mi?..
Dahası; Türkiye’deki STK’lar ve dış bağlantılarıyla ilgili andıç belgesinde ABD, AB ve Museviler’in, Soros Vakfı üzerinden STK’lara rejimi değiştirmek ve ülkeyi bölmek için yardım ettiği iddia ediliyor...
Türkiye’de Sivil Toplum Örgütleri’nin faaliyetlerinin tek tek sıralanıp Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den Rahmi Koç’a, Sabancı ailesinden Eczacıbaşılar’a, Can Paker’den Oktay Ekşi’ye, TÜSİAD’dan TESEV’e kadar kamuoyunca bilinen birçok isim ve derneğin fişlendiği ortaya çıkmıştı!..
Andıçta yer alan kişi ve kurumlar “Türkiye’yi bölmek isteyen ABD ve AB’nin projelerini Türkiye’de yürütmek için birçok fondan yardım almakla” suçlanıyordu!..
Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Genelkurmay Harekât Başkanı Bekir Kalyoncu ve Bilgi Destek Daire Başkanı Tümgeneral N. Baykul’a gönderilen ve altı bölümden oluşan andıcın konu bölümünde şu çarpıcı ifadeler vardı:
- “Bu andıç, ABD ve AB’nin kendi amaçlarına uygun olarak yönlendirdiği sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri hakkında bilgi vermek ve bu kapsamda alınabilecek karşı tedbirler hakkında onay almak maksadıyla hazırlanmıştır.”
- “Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) her geçen gün gelişmekte ve yurtdışı bağlantıları önem kazanmaktadır. İnsan hak ve hürriyetlerinin uluslararası bir hüviyet kazanarak güçlü ülkelerin elinde siyasi bir koz haline gelmesi, STÖ’lerin etkinliğini artırmaktadır. Sivil toplum örgütlerinin yaptığı organizasyonlar ABD ve Almanya gibi ülkelerin hedeflerine uygun bir kamuoyunun oluşturulmasına hizmet etmektedir!..”
“YALAN” DESE DE İNANDIRAMAZ!
Hele söyleyin;
Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in, Mart 2006’da, “73 sayfalık bir andıç” hazırladığını bilen bir Genelkurmay; “Hayır!.. Adı İrticayla Mücadele Eylem Plânı olan ve AK Parti Hükümeti’ni devirmeyi, Fethullah Gülen Cemaatini bitirmeyi amaçlayan böyle bir çalışma yoktur” diyebilir mi?..
Hem, nasıl desin ki;
“Andıç”ların, “fişleme”lerin, “eylem plânları”nın ve nihayetinde “darbe plânları”nın havada uçuştuğu bir ülkede yaşıyoruz!..
Hem “yalan” dese de, kim inanır?..
Öyle ya;
“Adı çıkmış dokuza, inmez sekize” hesabı; bazı “TSK mensupları”nın adı da; ya “fişlemeci”ye çıkmış, ya “cuntacı”ya!..
Şimdi ne yapsın Genelkurmay?.
“Yalanlasa” ne değişir ki?..
Kim inanır ki?..
Hem, geçmişte yalanladı da ne oldu?..
Evet, meselâ “darbe günlükleri”ni yalanladı da ne oldu?..
“Belge”ler gözler önüne serilip, “gerçek” oldukları tek tek ortaya çıkmadı mı?..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı “İrticayla Mücadele Eylem Plânı” adlı bu “darbe girişimi”nin de “gerçek” olduğu en kısa zamanda ortaya çıkacaktır!..
Belki yarın, belki yarından da yakın!..
DERHAL GÖREVDEN ALINMALIYDI!
Bence; “Ergenekon Savcıları”ndan önce “Genelkurmay Askeri Savcılığı”nın veya bizzat Genelkurmay’ın yapması gereken şuydu:
“Albay Dursun Çiçek’in ifadesini derhal almak!.. Böyle bir çalışma yaptığı ortaya çıktığına göre de, derhal görevden el çektirmek!”
Bu tür “cuntacı girişimler”de bulunanlar derhal görevden alınmalı veya “soruşturmanın selameti” açısından en azından açığa alınmalıdır ki; herkes görsün; “başlarına neler gelebileceğini!”
Ve yine herkes görsün ki;
Bu işler “emir”le yaptırılıyor olsa bile, sonunda “bedel” ödeyenler o plânları hazırlayanlar oluyor!..
Uzun lâfın kısası,
Geçenlerde de dediğim gibi; “asker”inden “yargı”sına, “iktidar”ından “gazete”sine varıncaya kadar, hemen herkes ve her kurum “kendi işini” yapmalı, kimsenin işine burunlarını sokmamalıdır!..
Hem, burun sokuyorlar da ne oluyor?.. Hiçbir şey “gizli” kalmıyor ki, “darbe plânları” gizli kalsın!..
Bunu hâlâ öğrenemeyen, hâlâ “illegal yollar” denemek isteyen varsa; yapılması gereken tek bir yol var:
“Böylelerini derhal bünyeden atmak!”
Aksi halde, bir gün gelecek; bu adamlar TSK’yı iyice yıpratacak ve TSK’yı “güvenilmez bir kuruluş” haline getirecekler!..
Böyle bir TSK’ya ise;
“Düşman sınırda” dese bile kimse inanmaz!..
Köylülerin “yalancı çoban”a inanmadığı gibi!..
================
O personel, hâlâ bünyede!
Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı “darbe plânı”nın deşifre edilmesinden 4 gün sonra yazılı bir açıklama yapan Genelkurmay, demiş ki;
''Türk Silahlı Kuvvetleri daha önce de ifade edildiği üzere demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan davranış ve düşüncelere sahip bulunan personelini bünyesinde barındıramaz!..
Belgenin ispatı durumunda, sorumlular, yasalar çerçevesinde yargı makamları tarafından cezalandırılacaktır!”
Açık ve net söyleyeyim: Bu açıklamaya inanmak ve “TSK’nın gereğini yapacağına” güvenmek isterdim!..
Ama, güvenemiyorum: Çünkü, “darbe plânı” yapmakla suçlanan Albay Dursun Çiçek, benzeri bir çalışmayı “daha önce de” yapmış!..
Peki, 2006’da hazırladığı “andıç”ın deşifre olmasından sonra, o albaya ne yapmıştır Genelkurmay?.. Görevden mi almıştır, rütbesini mi indirmiştir?..
Tam aksine, bu “illegal faaliyet” de rafa kaldırılıp, örtbas edilmiştir!..
İşte bu yüzden, insanın aklına TSK; “tavşana kaç, tazıya tut” taktiği mi uyguluyor acaba sorusu geliyor!..
Öyle ya; “o personel” hâlâ TSK bünyesinde!..
Kimbilir, belki de yeni “eylem plânı” hazırlıyordur!..