Rehberin konuşması
İran Dini Rehberi Ali Hamaney son yıllarındaki melufunun ve alışkanlığının dışına çıkarak Cuma hutbesi verdi ve seçim sonrasında İran'da yaşanan kaynamaya ve nedenlerine temas etti, parmak bastı. Aslında bu konuşmasıyla rejimin bu hususta ne kadar esnek davranabileceğini ve geri adım atabileceğinin de sınırlarını çizdi. Açıkça söylemek gerekirse yeni bir şey yok. Sadece cuma hutbesi rejim taraftarlarının güvenini tazeleme ve onları yeniden devrim etrafında kenetleme ve mobilize etme amacını taşıyordu. Islahçıların taleplerini görmezlikten geldi ve anayasanın dışına çıkarak bidat işlemeyeceğini ilan etti. Onun ötesinde bazı ihlaller olabileceğini ve bunun tartışılma ve karara bağlama yerinin de Anayasayı Koruyucular Konseyi olduğunu söyledi. Dolayısıyla Mir Hüseyin Musevi ve taraftarlarının umudunu kesti. Halkın Nejad'ın üzerinden devrime 24 milyon oy vermediğini aksine 4 adayın üzerinden 40 milyon oy verdiğini ve böylelikle biatını tazelediğini söyledi. Adaylar arasında rejime bağlılıkta bir farkın olmadığını kaydetti. Aslında hem Barack Obama'nın hem de Ehud Barak'ın yaklaşımı da bu yönde. Hatta Halkın Mücahitlerinin yaklaşımı da bu. Onlar da Musevi ile Nejad arasında kayde değer bir fark olmadığını söylüyorlar. Islahçılar da farklı konuşmuyor ve mücadelenin devrimle haricileri arasında olmadığını bilakis devrim içi olduğunu vurguluyor. Öyleyse Hamaney, Batılıların Musevi'yi desteklediklerini reddederken seçim çekişmesi üzerinden rejime yönelik bir kampanya açmak istediklerini ima etti. Lakin cuma hutbesinde bütün batılı ülkeleri hedef göstermedi. 'Bazı batılı ülkelerin' İran'ın içişlerine müdahale ettiklerini ileri sürdü. Bunlar arasında BBC ile öne çıkan İngiltere'yi örnek olarak verdi. Hamaney yarışın bittiğini ve batılarının yarışı sandıktan sokaklara taşırmak istediklerini ve buna ise müsaade etmeyeceklerini ifade etti. Sokak gösterileriyle karar alma merci ve mekanizmalarına baskı yapmak isteyenlerin pişmanlıktan parmaklarını ısıracaklarını söyledi.
Sokak gösterisi yapanların ülkede kaos peşinde koştuklarını lakin aşırılığın aşırı bir mukabeleyi davet edeceğini söyledi. Keza Nejad yanlısı olarak değerlendirilebilecek konuşmasında kesinlikle İran'ın Gürcistan gibi ülkelere benzemediğini ve bu benzetmeyi yapanların ve bu modelin peşinde koyanların hüsrana uğrayacaklarını savundu. İran'ın renkli devrimlere ve turuncu devrimlere karnı tok olduğunu ve meydan vermeyeceğini ifade etti. Rejim harici unsurların göstericilerin içine sızdığını da ileri sürdü. Yolsuzluklar meselesine de temas etti ve İran'ın da yolsuzluklardan masun olmayacağını lakin Haşimi Rafsancani gibilere yönelik ithamların somut delillere istinat etmesi gerektiğini söyledi. Haşimi Rafsancani ve Natık Nuri'nin sahasını tebrie eden, aklayan Hamaney, Rafsancani ile yönetim konusunda ve bazı konularda ihtilaf üzerinde olduklarını lakin bunun yolsuzluklarla alakalı olmadığını söyledi. Bu itham ve iddiaların somut delillere dayanması gerektiğini hatırlattı. Nejad ile diğer adayları mukayesesinde tercihi açıkça Nejad'dan yanaydı ve onun İran'a çok büyük hizmetlerde bulunduğunu ve bunun unutulamayacağını söyledi. Meziyetlerini sayıp döktü.
Tahran Üniversitesi'nde yapılan ve Nejad ile Ali Larijani'nin da hazır bulunduğu hutbeyi baştan sona kadar dinledim. Kısaca, seçimlerde tezvirat olmadığını ve devrime güvenerek seçimlere gidenlerin seçim sonuçlarına da güvenmeleri gerektiğini söyledi ve sonuçlarını da içlerine sindirmelerini istedi. Yani sisteme baştan güvenenlerin sonucuna da katlanmaları gerektiğini söyledi. Tezvirat olmadığını aksine sonuçların büyük bir destan olduğunu savundu. Sistemin halkın oylarına ihanet etmeyeceğini ve bir milyona yakın düzeyde hile olsa da 12 milyonluk bir hile olmayacağını savundu ve Nejad'ın cumhurbaşkanı olarak yoluna devam edeceğini ima etti. Ve hutbesini İza cae nasrullah suresini okuyarak bitirdi. İran'daki kutuplaşmaya baktığımızda bu konuşmanın diğer tarafı tatmin etmeyeceğini ve faslu'l hitap olamayacağını ve kutuplaşmayı izale edemeyeceğini anlıyoruz. Neden mi? Kutuplaşma içeride devam ettiği gibi dışarıda da devam ediyor. Sözgelimi devrime dışarıdan destek veren Mısırlı yazar Fehmi Huveydi, Nejad'ın fakirlerin oylarıyla seçimleri büyük bir farkla kazandığını yazdı. Buna mukabil Şah'ın gazetecilerinden olan Amir Tahiri de seçimlerin bir mizansenden öteye geçmediğini ileri sürdü. Nobel ödülü kazanan Şirin Abadi de aynı şekilde seçimlerin maskaralıktan ibaret olduğunu yazdı. Kısaca konuşma yatıştırıcı olmadı. Zira seçim sonuçlarına bakması gereken Anayasa Koruyucular Konseyi'nin 12 üyesinden yedisinin Nejad ile birlikte seçim kampanyalarına iştirak ettiği de tespit edilmiş durumda. Dolayısıyla hakem olması gereken müessese ve kurum da taraf gözüküyor. Mir Hüseyin Musevi'nin yandaşlarından olan Muhammed Şeraiti bu konuşmanın Islahçıları tatmin etmeyeceğini ve Musevi'nin orta çözümleri ve pazarlığı baştan reddettiğini hatırlattı. Ve Musevi taraftarları, sokaklarda arbede ve devlet mallarına yönelik tahripkar saldırıların da içişlerinin marifeti olduğunu ileri sürüyorlar. Dolayısıyla hâlâ iki taraf da yaşanılanları farklı anlatıyor ve ortada güvenilir bir tahkim müessesesi de yok. Böyle bir müessesenin geçici olsa da ihdasını Hamaney anayasal bidat olarak nitelendiriyor. Dolayısıyla şimdilik kaydıyla bu konuşma ışığında tıkanmayı açacak ve aşacak bir formül gözükmüyor. İran'da şimdi öncelikli mesele sokağı yatıştırmak. Bakalım bu konuşma o yönde o tesiri icra edecek mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.