Sünnîlik ve Şîîlik
Son zuhur eden fitne ve fesat hareketlerinden önce İran huzurlu ve güvenli bir ülkeydi. Yaşım ve imkânlarım müsait olsa bu komşumuzda sık sık tatil yapmak isterim. Cenab-ı Hak'tan bir an önce kargaşanın bitmesini ve sükûn ve selâmet gelmesini niyaz ederim.
Bir Müslüman olarak benim için oradaki iyi şeylerden biri hanımların ve genç kızların tesettürlü olması, İslâm'ın iffet ve hayâ değerlerine dikkat edilmesidir.
Turistik yerlerde yemek yememek, İslâm'ın kanaat ve iktisat kurallarına uymak şartıyla İran'da hayat bizden üç misli ucuzdur.
İran'da yüksek bir kültür ve sanat vardır. İsfahan'ı görmek, bu iddiamın doğruluğunu anlamak için yeterlidir.
Bir internet sitesinde bendenizi İran düşmanlığı yapmakla itham etmişler. Yalandır iftiradır.
Bendeniz Sünnî bir Müslümanım, İran'da ise Şiîlik hâkimdir. Bu konuda kesinlikle fitne çıkartmak istemem.
Bir Şiî, nasıl Sünnîliğin bid'at olduğuna inanıyorsa, bendeniz de Şiîliğin bid'at olduğuna inanırım. Şiî kardeşlerimi kesinlikle küfür ile suçlamam.
Şiî ahbabım, dostlarım olmuştur. Merhum Yakub Kenan Necefzade'ye Farsça'dan kitaplar tercüme ettirmiş ve bunları yayınlamıştım. Zaman zaman Cağaloğlu'ndaki idarehaneme gelirdi, sohbet ederdik.
İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Ali Milanî vefat ettiğinde Karacaahmet Seyyid Ahmed mevkiindeki Şiî camiine gitmiş, cenaze namazını kılmıştım.
Türkçe'yi çok iyi bilen İran ahundlarından bir zat, 1968'de sahibi bulunduğum Bugün ceride-i İslamiyesini ziyaret etmişti, güzel bir sohbet etmiştik. Sonra onunla hacta karşılaştık, Mekke-i Mükerreme'de bize ziyafet çekmişti. Çaylar içildi, sohbet edildiydi.
Bendenizin Şiî bir komşum olsa onunla yakından ilgilenirim, kendisini taltif ederim, komşuluk haklarını yerine getirmeye çalışırım.
Sünnî ulema Ehl-i Sünnet'i savunur, Şiî ulema ise Şiayı... Bu savunma işi ilmî planda yapılır. Bendeniz bir Sünnî yayıncı olarak tanınmış Ehl-i Sünnet alimlerinden İbn Hacer el-Heytemî'nin Şiîliği tenkit eden "Es-Savâiku'l-Muhrika" adlı büyük kitabını Arapça'dan çevirtip yayınlamışımdır. Şiîlerin de kendi inançlarını ve mezheplerini savunan ve Ehl-i Sünneti reddeden nice kitabı vardır. Her iki tarafın da böyle ilmî kitaplar yayınlamaları düşmanlık manasına alınamaz.
Şianın Türkiye'yi Şiî bir ülke haline getirmek için çalışmaları, propaganda yapmaları yanlıştır, büyük fitneye ve fesada sebebiyet verir.
Biz Sünnîler de İran Şiîlerini Sünnî yapmak için çalışmamalıyız.
Bundan birkaç yıl önce Tunuslu bir zat Sünnîliği bıraktı ve Şiî oldu. Bu konuda bir kitap yazdı. Kitap ilmî değildi, onda polemik ve kavga üslubu vardı. Bu kitap yüzünden fitne fesat çıktı. İran'ın dinî lideri Ayetullah Ali Hameneî bu konuda ne dedi biliyor musunuz? Eski yazımdan üç paragrafı tekrar yayınlıyorum.
"Azerbaycan'da yayınlanan EKSPRESS gazetesinin 21 Aralık 2008 tarihli nüshasında okuduğum bir haberi okuyucularımın dikkatlerine sunuyorum.
"İran'ın dini rehberi: "Bu tehlikeli fitne karşısında ayıq olmalıyız" dedi. Aralığın 17'sinde Gadir Hum (Muhammed Peygamberin Hazret-i Ali'yi kendisine halife seçmesinin yıldönümü ile ilgili Şiîlerin kutladığı bayram) münasebetiyle İran'ın dini rehberi Ayetullah Ali Hameneî, ülkenin bir grup ruhanîlerini (din adamlarını) ve hükümet memurlarını kabul etti. Dinî rehber, Müslümanlar arasına ihtilaf salanların fitneleri karşısında ayık-sayık olmayı vacip sayarak ülkedeki Şiîlerin ve Sünnileri birliğe çağırdı. "Müslümanların, o cümleden Şiîlerin ve Sünnilerin birliğinden, onların inkılaba (İslâm devrimine) bağlılığından zarar gören süper devletler Sünnî-Şiî ihtilafı çıkartmaya çalışıyorlar. bu tehlikeli fitne karşısında ayık olmalıyız." dedi.
Ayetullah Hameneî bir takım dış ülkelerin Şiilerle Sünnîler arasında ihtilaf çıkarmak için bazı kitapların yayınlanmasına malî destek verdiklerini bildirmiş ve "Şiî ve Sünnîlere karşı tahkirle (hakaretlerle), bühtanla (iftira ve yalanla) dolu bu kitapların basın ve yayın masrafları hariçte süper devletlere bağlı bir tek merkezden sağlanıyor. Böyle tehlikeler karşısında ayık (uyanık) olmak lazımdır. Bu gibi kitapların basımı ve yayımı sadece ABD ve Siyonistlerin amaçlarının gerçekleşmesine hizmet etmektedir. Böyle kitaplarla ne bir Şiî gidip Sünnî olur, ne de bir Sünnî kendi mezhebini bırakıp Şiîliğe meyl eder."
İran Şiî kalarak, Türkiye Sünnî olarak pekâlâ işbirliği yapabilirler. Ticarî, iktisadî, kültürel, turistik işbirliği. Osmanlı devleti Sünnî idi ama okullarda Arapça'nın yanında Farsça da okutuyordu.
İnşaallah ileride iki ülke arasında vize kalkacak ve çok kolay bir şekilde gidilip gelinecek, gezilecek, ticaret yapılacaktır.
Sünnîlerle Şiîler arasında ihtilafların dünyada halledileceğini sanmıyorum. Bu işin çözümü Mahşer'e, Rûz-i Ceza'daki Mahkeme-i Kübra'ya kalmıştır.
Bu yazımın bazı Sünnîleri ve bazı Şiîleri üzeceğini ve kızdıracağını biliyorum. Olsun...
Aramızda usûl bakımından derin ihtilaflar da olsa bizi yine de kardeş değil miyiz?
Madalyonun iki yüzü vardır. Birinde ilmî tenkit, red ve cerh; diğerinde uhuvvet...
300 BİN DOLAR TELİF ÜCRETİ
ÜNLÜ bir kuruluş aykırı/şazz fikir, görüş ve bakış sahibi birkaç ilahiyatçıya bir Kur'ân tefsiri hazırlatmış ve bunlara 300 bin dolar telif ücreti ödemişti. Hafızası güçlü olanlar, bu konuda ülkemizde yapılan tartışma ve polemikleri hatırlayacaklardır.
Ortada bunca Kur'ân tefsiri varken, niçin yeni bir tefsir?
Eski İstanbul müftüsü ve Diyanet İşleri Başkanı büyük âlim Ömer Nasuhi Bilmen hocanın mufassal sahih tefsiri varken...
Elmalılı Hamdi Efendi'nin tefsiri varken...
Daha nice Ehl-i Sünnet ve Cemaat aliminin tefsirleri varken...
Evet niçin yeni bir tefsir? Niçin ille de yeni olsun?.. Bu yenilik ne demektir?
Niçin Ehl-i Sünnete uymayan yeni yorumlar isteniyor?
Açıkça söylemiyorlar ama eski tefsirlerdeki kadınla ilgili yorumlar beğenilmiyormuş. Kimler beğenmiyormuş? İşte burası çok önemli.
Avrupa Birliği beğenmiyormuş. Kadınlarla ilgili görüşlerinizden vaz geçmezseniz, dininizde bu konuda köklü reformlar yaparak bizi memnun etmezseniz Birliğe giremezsiniz...
Laikler beğenmiyormuş...
Kadınlarla erkeklerin mayo ile denize girmesinde sakınca görmeyen, kadınların yabancı erkeklerle kucak kucağa dans etmesini çok tabiî ve medenî bulan, tesettürü hiç mi hiç istemeyen çağdaşlar beğenmiyormuş.
İslâm'a savaş açmış militan ve agresif pozitivistler istemiyormuş.
Sabataycılar istemiyormuş...
Onların kendilerine benzettikleri Beyaz veya Pembe Türkler istemiyormuş...
ABD Evangelistleri istemiyormuş...
Siyonistler istemiyormuş...
Öyleyse gelsin yeni tefsir.
Buyursun Tarihselci ilahiyatçılar; İslâm dini kumaş, beylerimiz makas kessinler, biçsinler.
Mut'a nikahı mı? Olur efendim olur.
Mevrid-i nasta ictihad olur mu? Niçin olmasın? Nice ayet ve sahih hadîs tarihseldir, zamanımızda hükmü yoktur, elbette olur.
Sahih hadîslerin bir kısmı bugün geçersiz midir? Geçersizdir. Üstadımız ve imamımız Fazlurrahman böyle söylemiştir. Peki onlara bir soru: Bu Fazlurrahman denilen zatın oğlu papaz olmuş, buna ne dersiniz?
Cevapları: Babasının ne kabahati var?
Hiç olmaz olur mu?.. İrtidat ve tanassur eden oğluna sormuş, "Yavrum niçin papaz oldun?" Cevap çok önemli ve ibretli: "Babacığım sen dememiş miydin Ehl-i Kitab da ehl-i necat ve ehl-i Cennet'tir..."
Birtakım Fazlurrahmancılar, o zatı Hz. Nuh aleyhisselam ile kıyasa yelteniyor. Ne kadar maalfâriq bir kıyas... Hz. Nuh yakınlarını imana çağırmıştı, küfre değil...
Tefsire 300 bin dolar ödenmiş.
Acaba satıştan da hisse alıyorlar mı? Orasını bilmiyorum.